• alexander borodin'in, franz liszt'e ithaf ettiği ve ilk defa st petersburg'da 8 nisan 1880'de seslendirilmiş eseri. sağda solda duyup da adını bilmediklerimizdendir. ilk seslendirilişi ile ilgili olarak da orkestranın nicolai rimsky korsakov tarafından yönetildiğini vurgulayalım.
  • aleksandır borodin yaşamı ve eserleri kitabında bu büyülü eseri şöyle anlatmış dinçer yıldız ;

    "...yapıt,kemanların oktav aralıgıyla üst registerde tınlattıgı uzun süreli bir mi tonuyla başlar.bu bize engin steplerin boşluğu,sessizliği ve hüzün veren görünüşünü anımsatır.klarnetten bir rus halk ezgisi duyulur.bunu koranglenin sunduğu, birkaç nota çevresinde dönen yanık,baygın ve melankolik bir asya ezgisi izler.çello ve basların pizzicato tınıları develerin ve atların yorgun argın yürüyüşlerinin ritmik bir betimidir.bunlar, bestecinin asya kıtasının geniş steplerinde doğu ile batının karşılaştıkları tabloyu geliştiren yalın anlatım araçlarıdır.rus ya da başka ulustan birçok besteci borodin in düşüncelerini - o nun obua ve korangleyi, çellolar ve viyolaları oryantal tema için ince bir duyarlılıkla kulanışını;pedal nota mi ile monotonlugu yansıtısını; hüzünlü asya teması ile yalın rus halk ezgisi arasındaki etkili karşıtlıgı polifonik anlamda armonik birliğe götürüşünü ve bir de bütün parçadaki egzotik renklendirmeyi-kopya etmişlerdir...."

    ayrıca bu yorum, bu yoğun müziği zihnimde müthiş bir şekilde sadeleştirmiş, keşfetmemi, anlamamı sağlamıştır.

    (bkz: in the steppes of central asia)
  • borodin'in bu eserini lisede müzik öğretmenimiz dinletmişti. bir yandan da parçanın anlattıkları hakkında bilgi vermişti. bozkırın ortasındaki bir izleyicinin önünden gelip geçen bir kervanı, yaylıların kervanın göründüğü ufuk çizgisini çizmesini, kervanın tam izleyici önüne geldiği noktada müziğin doruğa ulamasını ve kervanın kaybolduğu ufuk çizgisini çizen yaylı sesini büyük bir heyecanla anlatmıştı.

    lisede kalan zamanımızda sazlı bir eğlenceye dönüşmüştü bu anlatım. arkadaşlardan biri bağlamayı eline alır, önce drilin drilin tarzında hafif hafif, giderek artan şiddete zodong bızooong diye çılgıncasına vurmaya başlardı. bir başka arkadaş da "evet!.. develer göründü!.. kervan geliyor, geliyor, geçiyor, evet işte geçiyor, geçiyoooor, geçti, geçti, geçtiiii, gittiiiiiii..." biçiminde anlatırdı. çakma eserimiz, driling driling biçiminde ufuk çizgisini çizen bağlamanın son vuruşlarıyla son bulurdu.` : hey gidi günler`` : izmir fen lisesi`
  • benim zaman makinelerimden biridir.
    eser çalmaya başlar ve dünyayı ilk anlamaya başladığım çocukluk günlerime giderim, mutlu olurum.
    parça biter, bugüne dönerim.
    bakarım ki tatsız tutsuz herşey; yine çalmaya başlarım.
    sonu gelmez bunun, gelmiyor da zaten.

    http://www.youtube.com/watch?v=dq4bomxkvqq

    edit şeysi: link bakım-onarım
  • dinlemekten tanımlanamaz bir haz aldığım, şu anda da kulaklarımdan ve ruhumdan akıp giden borodin eseri.
hesabın var mı? giriş yap