*

  • daha cok baskalarinin en begenilen entrylerine bakilirken karsilasilan bir durumdur. zira insan hic alakasiz bir entry'sine bolca sukela verildigini gorse bile super entry girmisim, helal bana havalarina girebilir ve guzel bir tarafini bulabilir entrysinin.

    ayrica neden bu entry'mi begenmediniz haykirislari icin (bkz: neden kotulendigi anlasilamayan entryler)
  • an itibariyle kötülenmiş 8 entrymden 6 tanesinin neden kötülendiğini anlayamamıştım ki bir anda hepsi "neden yüceltildiği anlaşılamayan entryler" kategorisine dahil oldular. sanırım sözlükte kayma var. kaç aydır kötü listesinde duran entrylerin bir-iki dakika içerisinde boyut değiştirmesi hayra alamet değil.
  • misal (bkz: #85025)
  • neden kötülendiği anlaşılamayan entryler diye bir kavram olmasaydı böyle bir kavram da doğmazdı büyük ihtimalle. tam tersi tam doğru diyemeyiz bunun için.
  • (bkz: #5707093)
    (bkz: #3672483)
    (bkz: #4145081)
    (bkz: #3386119)
    (bkz: #564567)
  • nesnel bilgi ihtiva etmesi halinde (bkz: #5695592), daha bir şayanı hayrettir. okuyanın beğenip beğenmemesinden bağımsız olarak, 2+2 =4'tür; ne yüceltilmesi doğruluğunu arttırır, ne de kötülenmesi, eksiltir. hani, schumpeter'den, madame secretary'den, kristallnacht'tan, leonardo'dan, makro ve mikroiktisat'tan, ailenin ve mülkiyetin kökeninden, liebknecht'ten, freud'dan, welles'den, taviani kardeşler'den, mark twain'den, sufilerden* açılmış olsa konu, subjektif fikirler verilse, yorumlar yapılsa, okuyan, kendi meşrebince ister yüceltir, ister kötüler-bu, nispeten anlaşılabilir.

    yine de, dil kirliliği önemli bir sorun olarak mevcut iken, dile bağlı bilgilerin iyi kötü dikkat çekmesi, hiç yoktan iyidir, ehven-i şerdir.
  • sistemin carklarinda ezilmemis sansli entrylerdir onlar.
    (bkz: otomatik entry oylama sistemi)
  • insanoğlu doyumsuzdur ya, hikaye bununla başlar aslında. "neden kotulendigi anlasilamayan entryler" konusunu reha muhtar bi masaya yatırsa, program ağlama duvarına döner. edit üzerine edit yok "entry kotulendikten sonra gelen edit-(bkz: #6003186)", yok "her entrynin sonuna bunu da kotuleyin yazmak-(bkz: #5964314)", yok "efendim benim entrymin nesi varmış, gül gibi işte daha ne"ler falanlar filanlar...

    şimdi gelipte biri bize durup dururken "abi ne t.şşaklı adımsın be helal olsun" dese, "nooldu arkadaşım neden böyle söyledin" demeden, plaketleri kabul etmeye başlarız. sahteden "aman efenim estağfirullah"lar dağıtırız. düşünmeyiz ki; "yahu ben takdir edilecek bişi yaptım mı bu sıralar...elektrik parasını yatırdım, eve geldim...televoleyi izledim". illa ki takdir edilecek bir yanımız saklidir ya hep bi yerlerimizde. illa ki keşfedilmeyen çok önemli bir tarafımız kalmıştır ya hep gölgede.

    aslında normal karşılamak lazım bu durumu. bize bu entryleri kim yazdırıyor, en objektif tarafımız mı -"evet" diyenler entrye "çok kötü" deyip uzaklaşabilirler-. tabiki hayır. öyle bi tarafımız da yoktur zaten genelde. objektif bir kişiliği olduğunu iddia edenler bi kere daha düşünsün, alter egonun hiç uğramadığımızı sandığımız kapısını çalsın. evet, orda...alter ego orda...bizi selamlıyor. ne diyor; "hocu bana numara yapma...sen de biliyosun ki egoistiz biz...öyle de olmamız lazım zaten bu çivisi çıkmış hayatta..."

    entrylerimizin asıl imza sahibi alter ego ile yüzyüze geldikten sonra artık her yazdığımız entrynin kesinlikle süper olduğunu ve "allahım ne güzel yazmışım işte...niye kötülüyonuz ki şimdi bunu...nerde şu edit tuşu mına godumun" yorumunu bir kenara bırakmamız gerektiğini biliyoruz.

    binlerce farklı kişiliğe, görüş açısına, sosyal statüye sahip olan bir kültür ortamında nasıl olurda hep şukelanmayı bekleriz. "kime göre neye göre" demiş atalarımız. bizim "aha bu varya acayip şukelalanıcak" diye yazdığımız entryler kötülendiğinde çıkışırız;

    • başlık; kedi
    entry; "o benim hayatım. o kadar şeker hayvan ki, gelip hergün suratımı yalar. beni çok sever. siz de edinin bi tane. ayrıca kedimin adı da (bkz: yumoş)"

    aslında ne kadar güzel bir entry yazdık değil mi. içten, sevecek, hayvan sevgisi aşılayan...başka yönden de bakalım isterseniz yazdığımız entrye;

    "iyelik ekleri kullanmış bu, bana ne kardeşim senin kedinden yaa"
    "forum yapmış bu...forum...'siz de edinin' falan"
    "ıyyyk kedileri hiç sevmem...çok kötü!"
    "yaa tamam da adını yumoş koymuşsun yaa...çok kötü"
    (bir de en tehlikelisi)"ulan ibne herif, işte bi entryni daha kötülüyom...karmanı yerlerde süründürcem senin"
    "doktorum ben doktor...bana kedi ile ilgili bilimsel şeyler yazın...bilimsel be bu böle abidik gubidik!"

    yaaa işte böyle...pek tabidir ki, hatta tabi olanı odur ki çok kötü listemiz dolucak. ha nedir? karma bize ne kadar süper olup olmadığımızı mı gösterecektir. hayır. öyleyse karma bize neyi gösterecek; bu kültür karmaşasının ortalamasını verecektir. bu ne demektir; şu ortalanmış kültür kokteyline ne kadar uyum sağlamışız, aralarına hangi derecede başarıyla karışmışız.

    peki karması yüksek olan kendince "olmuş" insan mıdır? belki evet, belki hayır. şu anki konumuzdan da anlaşılacağı gibi ilk olarak "hayır"ı merak edeceksiniz. çünkü "evet ben oldum" demek, egonuza şahane bir ziyafet demektir. "hayır"; çünkü bir ortama adapte olabilmek demek, ortamın şartlarına uyabilme başarısı göstermek demek, bahsi geçen ortamda "kendim oldum...bu kendi kişiliğim, düşüncelerim" anlamına gelmeyebilir.

    "e biz ne zaman olucaz"...bunun cevabını aramak bi kere gubik zaten. bi insan "ben oldum...tamam" diyorsa, ölmeyi çoktan haketmiş, yaşamayı boşa harcıyor demektir. bu yüzden mümkün olduğunca egomuzu rahat ettirelim, karmayı s.klemeyelim(kesin s.kliceksiniz, bu karma yürürlükte oldukça)arkasına kuş tüyünden yastıklar koyalım, ne istiyorsa onu yapalım. çünkü en sonunda onunla birlikte kalıyorsunuz. hep "neden kotulendigi anlasilamayan entryler" başlıgına sitemler edelim, hep "şukela yazdım bakın" diyelim...işte böyle uzuuun bi yazı yazarak benim de yaptığım gibi.

    böyle bişi yok;
    "a aa bu entry sadece tdk tanımı yahu...bunu nuden şukelalamışlar..."
hesabın var mı? giriş yap