• tek kelimeyle inanılmaz. aynı albümden "tomorrow's song" ve "this place is a shelter" ile birlikte dinlendiğinde meditasyon etkisi yapıyor. beyni stresten arındırmak için bire bir.
  • aşmış deep house versiyonu olan parça. özellikle tasarımcılar için bulunmaz hint kumaşı.

    9. parça
  • insana acı çektirmeyi sevdiren şarkıdır. o acı bi yerlerde, hissediyorsun. acı kavramını en ince ayrıntısına farkedebiliyorsun. ve bu his sana hayattasın hissi yaratıyor. bir şeyleri derinden hissetme sana meditasyon gibi sessiz bir canlılık katıyor. acı hiç bu kadar tatlı olmamıştı. o normal bir acı değil, o senin bir parçan. aslında varoluşundan beri vardı ama sen bambaşka anlamlar yükleyip başka şeylerle bağdaştırdın.. şimdi çok daha net görüyorsun, hiçbir şeye bağlamadan.. ilk defa gölgelerinden kurtulup karşında net bir şekilde oturuyor. sen de senin parçan olan şeyin aslında sandığın gibi senin olmadığını görüyorsun başta. senden önce birçok kişiye göründü bu şarkıyı yapanlar gibi mesela.. işte tam o anda müziğin nasıl evrensel olduğunu anlıyorsun..

    edit: olafur'un aynı etkiyi daha fazla acıtarak verdiği diğer şarkısı için (bkz: gleypa okkur)
  • üstadın* benim için yeri en farklı olan şarkısı. ben ki kendisinin tek melodisini kaçırmamış bir kulum. her şarkısının hissettirdiği tabii ki ayrı lakin bu şarkı benim hayatımı değiştirdi. bu şarkıyla ben her şeyi bıraktım arkada. bütün emeklerimi piç ettim, bütün uğraşlarımı çöpe attım. çok ayrıntıya girip kendi tadımı kaçırmak istemiyorum. çünkü bu entryi kendime bir reminder olarak yazıyorum.

    aslına bakarsanız benim üstatla tanışmam çok daha eski. 2008 yılı alman panzeri heaven shall burn endzeiti çıkarmış. yanıyor ortalık endzeit diye. girişindeki o tatlı piyano ve keman bitince giren sözlerle coşmacalar falan.

    nothing, just nothing
    nothing will wipe this heart out
    and no one, just no one, no one will break this frontline
    we are, we are, we are the final ones
    we are, we are the, we are the final resistance
    we're fighting to the last

    üst baş yırtarsın o gazla. neyse

    tabi o zamanlar bilmiyorum ben. o girişi besteleyen olafurmuş. üstatla ilk tanışmam bu vesile ile olmuştu. daha başka intro ve outroları da var heaven shall burn ve caliban için. hatta 2007 de kendisinin eulogy for evolution albümü var. ben bunların hepsini yıllar yıllar sonra öğrendim.

    4-5 sene önce yine bir gün küfür ederek işe gidiyorum. zaten her allahın günü işe ayaklarım geri geri gidiyordum. her allahın günü bugün kimle gerileceğim diye düşünüyordum. her allahın günü ben bu değilim diyordum. her allahın günü istifa ediyordum kafamdan. mutlu değilim, huzurlu hiç değilim, parada pulda da gözüm yok rütbede de gözüm yok. kendimi trafikten, insanlardan uzak, ağaçlar arasında gökyüzünü izleyen biri olarak hayal ediyorum. telefonların çalmadığı, yurtdışının olmadığı, sessiz, sakin, gerilimsiz bir hayat. onun bunun siktiriboktan sıfatlarının yanında ben de kendi siktiriboktan sıfatımı söyleyip merhabalar demek istemiyorum kardeşim. ben buraya ait değilim.

    o gün inanılmaz yoğun bir gün olacaktı. programda gidilecek yerler sıkıntı, toplantı yapılacak kişiler ayrı sıkıntı. o ara bi de ne zaman geri döneceğimin belli olmadığı yurtdışı işi vardı. bir an her şey öyle üstüme geldi ki. dedim bu böyle gitmez, hayat bu değil. olmak istediğim kişilik bu değil. yapmak istediğim iş bu değil. böyle yaşamak istemiyorum.

    arabaya bindim gidiyorum. isimleri hoşuma giden şarkıları ayırdığım playlist vardı. hiç bi şarkıyı da dinlememiştim o listedeki. near light güzel isim. açtım.

    işte o an meğerse kendi rönesansımmış. geçmişe de yolculuk yaptım, geleceği de düşündüm, yarınlara da sövdüm. uzun zamandır göğsümde oturan öküz gözyaşlarımla çıkacaktı sanki içimden. binlerce düşünce akıp gitti beynimden. şarkı bitti o an ben de karar verdim işte. kafamda tek bir düşünce. şirkete gidiyorum toplantıya girmeden her şeyi bırakıp siktir olup gidiyorum.

    yaptım ve o günden beri hiç pişman olmadım.

    tanım: üstat olafur arnalds'ın harika eseri
hesabın var mı? giriş yap