• knut hamsun'un 1892 yılında yazdığı, ingilizceye mysteries türkçeye ise düğüm adı ile çevrilen roman. oldukça farklı, çarpıcı bir roman. diğer hamsun eserleri ile karşılaştırıldığında daha ağır ve derin bir anlatımı var.

    http://hamsunsenteret.no/…ummaries/work/8-mysteries

    yukarıdaki adresten kitabın kısa bir özetine* ulaşılabilir.

    ayrıca daha önce opera ve sinemaya da uyarlanmış.

    http://www.johankvandal.com/opera2.html
    http://www.imdb.com/title/tt0077965/

    sanıyorum şu an türkçesi basılmıyor ama daha önceki yıllarda basılmış olduğundan sahaflarda bulunabilme şansı var.
  • henry miller'ın tekrar tekrar okuduğu ve en beğendiği roman.
  • hamsun'un büyüklüğü, öncüllüğü, nazi hayranlı vs bir tarafa değerli bir romandır düğüm.

    johan nagel tüm büyük yazarların büyük eserlerinde ele aldığı kahramanlara benzer. hamsun'un kahramanında açık seçik bir romantizmin izleri görülür. romantik akımın öncüsü, bayraktarı olan schiller, gothe, lessing gibi yazarların etkilerini görmek güç değil bu romanda.

    nagel, klasik kurallara riyayet etme hususunda sıkıntıları olan bir kahraman. tepki gösterdiği, karşısında durduğu her şey bir bakıma aydınlanma sonrası romantizmin yarattığı ve varoluşçuluğun tohumlarını atan sorgulama, karşı çıkma, kural ve değerleri, geleneği, kiliseyi, dini, politikayı ve elbet toplumu eleştirme, yerme ve yüzleşme adımlarının hepsini taşır.

    hamsun, bunu bir aşk öyküsü çerçevesine oturtsa da kahramanın pastoral romantizmden beslenen ateşli çıkışları, coşumcu uzlaşma bilmez tavrı okuyucunun karakter hakkında net bir yargıya varamamasına yol açıyor.

    nagel bir hareketi, eylemi diğerini tutmayan bir karakter. tutkulu, ateşli ruhunun karakaygısıyla bir neşeli bir kederli. bir iyi, bir kötü. eylem ve ifade de sahip olduğu tek tutarlılık karşı duruşu.

    tek, nihai amacı iyilik yapmak aslında. etrafında, kenarda, köşede kalmış insanları bir acıma duygusunda ziyade duygusal dünyasında yaşadığı özdeşlemeden ötürü mutlu etme çabası içinde. eylem ve harekette fazlasıyla hesapsız. elbet o günün toplumsal yapısına uygun bir şekilde.

    aslında insanlığa, insanlara karşı büyük bir güven ve inanç taşıyor. ama insanların içine düştükleri ikiyüzlü ilişkileri, hareket, jestleri gördükçe kendine olan inancı sarsılıyor. inancı sarsıldıkça doğruyu söyleme kıstasını bir tür incitme, intikam alma duygusuna dönüştürüyor. insanlara zarar verirken bile yeterince nazik, kibar ve yardımsever.

    inişli çıkışlı, değişken ruh halinin biricik sebebi insanlar. onların katı, gelenekçi, sözde iyicil, saygılı despotluklarının altında yatan gerçekleri gördükçe öfkeleniyor. kabul görme noktasında her türlü yalanı söylebilen nagel, dışlanma konusunda pervasız doğruları söylemekte herhangi bir sakınca görmüyor.

    insanlarla iletişim kurmanın biricik yolunun hikayeler anlatarak onları inandırmak, eğlendirmek olduğunu düşünen nagel anlattıklarının gerçekliği hususunda (okuyucuya da ipucu vermeden) da onlarla oynamaktan çekinmiyor.

    nitekim hamsun bu konu da okuyucuya ipuçları vermiyor. tıpkı nagel'i dinleyenler gibi okuyucu da anlatılan hikayelerin gerçekliği konusunda bir çelişki içine düşüyor.

    bu noktada nagel'in başkalarının başına gelmiş gibi anlattığı hikayeleri kendisinin deneyimlediğini düşünmek yanlış değil. zira anlattığı hikayelerdeki çılgınlıkları yapabilecek bir adam gibi duruyor. ama öte yandan başına gelmiş gibi anlattığı hikayeleri de deneyimleyip deneyimlemediği konusunda da muğlaklıklar var.

    hamsun tam bu noktada karakterin geçmişi yaşadıkları, ailesi gibi açıklamalara başvurmadan, romanın kahramanın şimdiki zamanda giriştiği eylemler üstüne bir izlek oluşturuyor. belki bunu okuyucunun kahraman hakkında bulunacağı yargının tarafsızlığını gözeterek yapıyor. belki de bu muğlaklıktan dolayı kahramanın etrafınında yarattığı merak duygusunun benzerinin okuyucuda da oluşması için yapıyor.

    ama en nihayetinde karakterini ölümsüz kılmayı başarıyor hamsun. özellikle kahramanın finalde giriştiği eylem tipik romantik kahraman mitosuyla fazlasıyla benzeşiyor.

    martin eden'den, werther'e, haydutlar'ın karl'ına kadar birçok karakterin (elbet farklı amaç ve araçlarla) ortak isyanının farklı olay ve durumlarla benzeşmesi söz konusu kısacası.

    sonuç olarak üstüne uzun uzun düşünmeyi, konuşmayı, incelemeyi hak eden bir kitap düğüm. hamsun'unun doğadan, doğallıktan beslenen yabanıllığının gerçekçi ama bir o kadar da metafizik meydan okuması. kesinlikle okunması gereken romanlar arasında.
  • monokly yayınlarından gizemler adıyla çıkan knut hamsun romanı. kısaca tanımlarsam, bir peri masalı ama iyi insanların ödüllendirildiği, kötü insanların cezalandırıldığı masallardan değil. iyi ve kötünün birbirine girdiği, karmaşık ve simgelerle dolu uzun bir masal (içinde masal).
    nagel adındaki bir yabancının, deniz kenarında ücra bir kasabaya gelişiyle başlıyor. kitaba adını veren gizem birçok yerde kendini gösteriyor. nagel kimdir ve neden bu ücra kasabaya gelmiştir? nagel'ın anlattığı gizemli olaylar gerçek midir yoksa kurgu mu? nagel iyi midir yoksa kötü mü? nagel'ın merceğine aldığı insanlar iyi midir yoksa henüz kötü olma fırsatını bulamamış zavallılar mı?
    yalanlar ve gizemler arasında uçuşurken yakaladıklarımızı birleştirince, nagel'ın insanın içindeki iyinin peşinde bir gezgin olduğu sonucuna varabiliriz. hayatı boyunca insanları gözlemlemiş, onları çeşitli testlerden geçirerek sınamış bu adam, bir yandan insan sarrafıdır ama bir yandan da şeytan gibi onları ayartmaya çalışır. şeytandan tek farkı, inancını yani umudunu yitirdiği an hayatına son verebilmek için cebinde bir siyanür şişesi taşıyan bir insan olması.
    siyanür demişken, intiharı düşündükten sonra keyiflendiği bölümler ve sonlara doğru gelen boğazına kanca takılmış kedi benzetmesi ilginçti. intihar düşüncesinin insanı hayata bağladığını ilk kez okumuyorum ama kitabın tarihi 1892 olunca acaba bu konuda ilk yazan hamsun muydu diye merak ettim.
    beraber olmak istediği iki kadının birbirinin zıddı olması da bence tesadüf değildi. veya birbirini tamamlaması mı demeliyim ? dagny sarışın ve mavi gözlüdür. upuzun saçları vardır. martha ise beyaz saçlıdır ve kapkara kocaman gözleri vardır. dagny şarkı söyler gibi konuşur, dişleri sarı olsa da dişlerini göstere göstere kahkaha atar. martha'nın bembeyaz dişleri olmasına rağmen genellikle gülmez ve gerekmedikçe konuşmaz.
    her iki kadının da birer simge olduğunu düşünüyorum, tıpkı cebindeki madalya, içi boş keman kılıfı gibi. çünkü şöyle diyordu bir yerde:
    "düşünce biçimim kısaca şöyle: yaşamı tüm şiirden, düşlerden, güzelim gizemlerden, yalanlardan arındırmanın temelde bize ne yararı olur, daha önce sorduysam özür dilerim, ama ne yararı olur bunun bize? gerçek nedir, söyleyebilir misiniz? yalnızca simgelerle ilerleyebiliyoruz, ilerledikçe de bu simgeleri değiştiriyoruz"
    nagel'ın parmağındaki demir yüzükle taşıdığı tılsımın ise yaşını simgelediğini düşünüyorum. tolstoy'la, yaşlıyken erdem satmak kolaydır diye dalga geçen nagel, tıpkı demir yüzüğünü çıkarınca geceyarısına kadar tekrar takmasını gerektiren tılsım gibi, 30 yaşına gelmeden, yani hâlâ gençken, aradığı iyiyi bulması gerektiğine inanıyordu.
    aradığını bulabildi mi spoiler vermemek için yazmayacağım.

    not:knut hamsun nagel üzerinden, bir deli veya sarhoş sayıklaması gibi olsa da politik görüşlerini de yansıtıyor. örneğin nagel avam tabakanın, yani insanlığın genelinin, dikkate değmediğine inanır. güç sahibi olanlar ve yöneticilerdir esas olan. yazarın nazi hayranlığının sebebi pekâlâ bu düşünce olabilir. liberalliği bir hakaret olarak kullanan ve sosyalistlerle dalga geçen nagel, çok kere sorulsa da sağ görüşe sahip olup olmadığı sorusunu hep yanıtsız bırakır.
    genellikle yalan söylediği için yanıt verse de bir anlamı olur muydu emin değilim. işin doğrusu nagel, doktor ve ögretmenin, politik nutukları olmasa kitabı daha çok severdim.
hesabın var mı? giriş yap