*

  • muzik yorumculari meslek birligi'nin kisa adi... su anda genel sekreteri ali riza turker, baskanı selcuk alagoz'dur. ses ve enstruman icracilarinin telif haklarini koruyan ve tahsil eden, t.c. kultur ve turizm bakanligi denetimindeki non-profit organizasyon seklinde tarif edilebilir. akort adi verilen, biraz tabloid kivamda bir dergileri vardir.
    web sitesinin neden .com oldugu merak edilir. http://www.muyorbir.com/

    (bkz: muyap)
    (bkz: msg)
    (bkz: mesam)
  • akort dergisinde bir numara yayıncılık(number one fm radyo klas) 'a açtığı dava ile ilgili atıp tutan ama mahkemeyi kaybeden kuruluş...
    ...haber...

    meslek birliği müyobir bir numara radyo ve televizyon aleyhine "izinsiz eser yayınladığı" gerekçesiyle açtığı davayı "iddialarını ispat edememesi" nedeniyle kaybetti.

    ayrıca yayın organı akort dergisi de yer alan haberlerde de düzeltme yayınlamaya mahkum edildi.

    söz konusu yazı ile ilgili olarak müyobir başkanı ali kocatepe'nin 2 yıl hapis cezası istemiyle yargılandığı ceza davası ve 300 bin ytl'lik tazminat davaları ise halen devam ediyor.
    24 kasım 2006
  • sanatçının enstrümanını bedava taşımak arzusunu gündeme getirmesinin nesi "embesilce" çok merak ediyorum.

    norveç dediğin ülkede herhangi bir norveç vatandaşı bir kitap yazıp yayımladığı zaman devlet ülkedeki tüm kütüphaneler adına belli bir sayıda kopyayı satın alıyor.

    bir de haspam link vermiş; "pegasus kuralları" diye. sanırsın miroğlu kanunları. adamlar zaten mevcut kuralın değişmesini talep etmiş, geri zekalı gibi "mevcut kural"ı referans göstermenin amacı nedir?

    senin turizm bakanlığının devlet bütçesiyle, onca bürokratla yapamadığı tanıtımı fazıl say, aspendos'ta verdiği bir konserle yapıyor. tabi ülkedeki çomarlık mertebesi, sanatın uluslararası çaptaki önemi ve gücünün tahayyül edilebilmesine imkan tanımadığı için müzik enstrümanına turşu bidonu muamelesi yapılmasına şaşırmıyoruz.

    sanat, insan için bir ihtiyaçtır. ulaşımı, yayılması, edinmesi, paylaşması kolay olmalıdır. sokakta gördüğünüz gergin ve sinirli suratları konser salonlarında görmemeniz o sebepledir. bırakın konser ve festival mevsiminde sanatçılar enstrümanlarını rahatça taşısınlar, müziklerini ihtiyacı olanlara ulaştırsınlar.

    mesela, erdal erzincan hoca son birkaç aydır, gezici bağlama atölyesi adı altında bir proje başlattı. her hafta sonu ülkenin doğusundaki illerde yeteneği olan ama imkanı olmayan köy çocuklarına, köy okullarında ücretsiz bağlama eğitimi veriyor. bu kutsal bir şey. siz farkında olmasanız da hiçbir beklenti, maddi kaygı gütmeksizin memleketin ihtiyacı olan çocuklarına bir virtüöz olarak müzik eğitimi vermek her şey bir tarafa vatanperverliktir. siz şimdi bu adama gidip, "3-4 kilogramlık sazını istanbul'dan erzincan'a taşıyamayız" mı diyeceksiniz? bırakın başka işlere duyar kasın. müyorbir çok doğru bir noktaya parmak basmıştır. umarım pegasus dikkate alır ve sanatın kanatlarını koparmaz.
  • burhan şeşen'in eleştirileri sonrası orhan gencebay'ın ayrılmak zorunda kaldğı örgüt.
  • açık adı müzik yorumcuları meslek birliği olan bu kuruluşun 28 kasımda gerçekleşen enteresan genel kuruluna dair bişeyler:

    çok kötü bir havada ve evden erken çıkmama rağmen zar zor yetiştiğim cevahir kongre merkezinin baya baya dolu olduğunu gördüm ve aslında bunun en büyük nedenlerinden birinin de yönetime aday olan ahmet koç’un genel kurula istanbul’dan katılanlara 5 bin, il dışından gelenlere 15 bin, yurt dışından gelenlere 16 bin lira ödeneceği yönündeki vaadi olabileceğini düşünmeye başladım,
    gerçi genel kurul akışı içinde bu parayı eldeki bütçe ile nasıl ödeyebileceğinin altını dolduramaması bana göre seçimi kazanamamasının en büyük sebeplerinden biri oldu.

    bilhassa yeni kuşaklara bilgi vermek açısından iki adaydan kısaca söz edeyim;
    ahmet koç kimdir? edip akbayram, onur akın, murat göğebakan ve benzer tarzda müzik yapan pek çok ismin yönetmenliğini yapmış saz çalan ve prodüksiyon yani albüm/iş çıkarma işini bilen bir müzisyendir. yani 10 sene öncesine kadar öyle idi.
    geçelim burhan şeşen’e, onun durumu müzisyen olarak biraz daha vahim;
    bu arkadaşımız ise hali hazırdaki müyorbir başkanı olup şimdi mazide kalan grup gündoğarken üyesi idi.
    yaklaşık 40 senedir 40 şarkılık repertuarı 3 buçuk akorla çaldı ve çalıyor. genel olarak geri vokal tabir edilen işi yaptığı için ses rengi hakkında sanırım kimsenin bir fikri yok. kentli ve janti görünüyor ama kürsüdeyken bir anda parlayıp bir katılımcıya bağırıp çağırmasından yola çıkarak potansiyel bir öfkeye sahip olduğunu söylemek mümkün yada sürekli öyle bir fotoğraf veriyor.

    üçüncü bir aday daha vardı ama isminin taner olduğunu hatırlıyorum, bunun dışında maalesef kendisine dair aklımda kalan fazla bir şey yok.

    şimdi biraz da genel atmosfere bakalım;
    aslında birkaç sene önce büyük komşu meslek birliği mesam başkanlığına seçilen recep ergül’ün kısa sürede başardığı çok önemli işler, müyorbir üyelerinde de beklentileri büyütmüştü. zira mesam dağıtımları önemli ölçüde artmış, kuruma bina alınmış, prestij zirve yapmış, dahası recep ergül başkan başta en keskin rakipleri olmak üzere hemen hemen her üyeye hem de birkaç defa bizzat telefonla ulaşıp hal hatır ihtiyaç sorarak gönülleri fethetmişti.

    peki bu süreçte müyorbir yönetimi ne yapmıştı? enflasyona göre telif dağıtımları gerilemiş ve dibe vurmuş, küçük meslek birliği olarak kabuğuna çekilmiş, kaderine razı olmuş, sosyal medyada silik bir profil çizmiş, hiçbir fark ve kımıldanış gösterememiş sonunda “buradan fazla bir şey çıkmaz kasmayın moruk” kabullenişi ile bu günlere gelmişti, belli ki daha da böyle gidecek..

    mevcut başkan burhan şeşen’in bu durumu öncelikle pandemiye bağladığını, ardından gar ve suruç olaylarının etkisini de ekleyerek tüm meslek birlikleri şahlanırken niye bu kadar kötü bir portre çizdiklerini engin öngörüsü ile bu şaşmaz tespitlere dayandırdığını eklemeliyim.

    neyse, gelelim sona doğru; bu genel kurul ahmet koç’un kendini zora sokmadan kolayca kazanabileceği bir atmosferdeyken her hamlesinde kendi ayağına sıktığı bir sürece dönüştü. genel kurullarda divan başkanlığını alan tarafın sonuçta yönetimi de almış/alabilecek olduğu yönünde bir genel kabul vardır; ahmet koç’ta divan başkanlığını kolayca aldı.
    ancak divan başkanı olarak önerdiği kişi, bu havada hiç evden çıkmayıp sıcak ıhlamurunu içmesi gereken ve vekaletle genel kurula kendi yerine başkasını göndermesi gereken bir büyüğümüz idi.

    neticede ahmet koç’un seçtiği divan başkanı, neredeyse tamamı solistlerden oluşan yani sahneyi, kürsüyü, mikrofonu, hitabı bilen yaklaşık 1000 kişilik katılımcı üzerine psikolojik üstünlük kuramadı ve süreci yönetemeyerek rolünü yanında oturan divan üyelerinden hilmi yarayıcı’ya devretti.
    ilginçtir o da tbmm deneyimi olmasına karşın salon üzerinde etkisiz kaldı ve ahmet koç lehine divan başkanlığına oy verenler bu durumu sorgulamaya başladılar.

    ardından ahmet koç sınırlı olarak söz aldığı süreyi verimli ve etkili kullanamadı ayrıca whatsapp vs. gibi mecraları kullanarak kendisine oy verecek topluluğu konsolide edemedi dahası başta da söylediğim gibi genel kurula katılanlara vaad ettiği destek ödemesini nasıl karşılayabileceğini net bir şekilde açıklayamadı ve tüm bunların ardından finalde 8-10 oyla kaybetti.

    yani liderlik ve başkanlık için herhangi bir vizyon sergileyemeyen bir aday, vizyon tanımı ile uzak yakın hiç bir ilgisi olmayan mevcut başkana karşı kaybetti. olan ise her ekonomik ve sosyal krizde ilk darbeyi alan, evine ekmek bile götüremeyip ulaşım kartını dahi dolduramaz hale gelmiş müzik yorumcularına oldu.
hesabın var mı? giriş yap