• ünlü futbol takımı a.c.milana verilen gaz da bu markadır..
  • anneannelerin ve babaannelerin*, setüstü ocak dediğimiz, tüp ya da doğal gaz ile çalışan hedeyi tanımlamak için söyledikleri söz.
  • 21 aralik 2008 galatasaray besiktas maci nin ertesi günü fotomaç manşeti, evet gerçekten.

    (bkz: milan baros)
  • demiören şirketler grubuna bağlı şirketlerden biri.
  • lpgde tek geçilmesini düşündüğüm marka. hem ürünü gayet kaliteli hem de litre fiyatı aygaz euro lpg+'dan neredeyse %5 hesaplı. shell gas aldığınızda hafif hafif tıksıran araba, milangazı aldınız mı yaldır yaldır gider.
  • beşiktaş basketbol takımının yeni sponsoru olmuştur. http://5jk.net/2011/09/22/sponsorumuz-milangaz/
  • milangaz denilen tüpler öyle çevir çıkar modeli değildir. tüpü değiştirmek için ingiliz anahtarı gerekir. işte benim çilemin hakikatlı düğümlerinden biri de tam bu noktada çözülmeyi bekler.

    bizim evde henüz doğal gaz yok. henüz diyorum çünkü tadilat manyağı, imkan verseler 18 dairelik apartmanımızın üzerinden üç günde terminatör gibi geçecek anami, bir süreliğine durduracak bir cinnet performansı sergilediydim geçenlerde, badana esnasında duvarlara kafa atmak suretiyle. dolayısıyla doğalgaz işinden vazgeçmek zorunda kaldı. tabii hakan albayrak'ın bir rüzgara bakan mağripli çocukları gibi benim anamın harekete geçmesi de alacağım bir zammı öğrenmesine bakar.zira hayatımın kabusu haline gelen tadilatların, sopa zoruyla tutulmuş sponsoru da benim.

    konuyu dağıtmayalım dönelim milangaz'a; anam akraba, sülale ziyareti için bir süreliğine evden ayrıldı. tam bunu bir şölen havasına çevirmeye hazırlanıyordum ki bana bıraktığı yapılacaklar listesindeki bir madde suratıma tokat gibi indi.

    'tüpleri değiştir! joe'yu bul!'

    joe'yu bul kısmını ben ekledim, tabii. arkadaşımın yıllar önce gördüğü bir rüyanın kahramanıdır joe. rüya boyunca fondaki ses joe'yu bul der, kız sabaha kadar arar ama bulamaz ve beynine kodlanmış bu sesle ofise gelip bizi kurtaracak adamın joe olduğuna hepimizi ikna eder.insan bazen çok çaresiz hissediyor evet de yıllardır çağırıyoruz, insan bir bakmaz mı amına koyim!

    nota göre işlem sırası şöyle:

    balkondaki tüp mutfağa, mutfaktaki banyoya, banyodaki balkona!( sanırım sonra da ingiliz anahtarı bana!)

    balkondaki tüp, kokulu yemekler evi kokutmasın diye balkona alınmış fırına bağlı. mutfaktaki tüp, kokusuz yemekler için kullanılan fırına bağlı ve bir dolabın içinde. elbetteki sağında solunda 'bir gün mutlaka gerekir poşetleri', yoğurt, dondurma kapları ve çeşitli plastikler mevcut. banyodakinin durumu ise daha vahim. duşa kabin takılı küvetin, şampuan ıvır zıvır koymak için yapılmış arkalığının üstünde. yani önce balkondakini söküp mutfağa taşımam, mutfaktakını etrafındaki plastiklerden arındırıp banyoya götürmem ve banyodakini de küvetin içine girip önce sökmem, sonra küvete indirmem, oradan kaldırıp banyonun içine aktarmam ve nihayetinde çıldırıp ingiliz anahtarını götüme sokmam gerekiyor. hayır efenim tüpleri tüpçü değiştiremez, zira elin adamının evde ne işi vardır? nasılsa babasının kızı her şeyi yapar onun yokluğunda. neyse işlemi küfrede ede bir şekilde tamamlıyorum ama derin düşüncelere gark ediyor bu eziyet silsilesi milangaz.

    misal; vay efendim çok içiyormuşum, kilo alıyormuşum, bir koca bulup evlenemiyormuşum. her biri 12.kg'lik tüpü 15 günde bir kaldırırsam bu kol kaslarıyla başka bir şey kaldırmam mümkün olur mu anacım? her şeye çözüm bulan zehir zekanla buna da bir çözüm bulsan diyemiyorum tabii kendisine. zira anama göre adam denen 'şey' gösterip vermez, elletip öpmez, cilveleşip yüz vermezsen veriyor. böyle bir matematik poroblemini çözmeyi becerebilseydim zaten nasa'da falan çalışıyor olurdum.

    hayır anlamadığım şu ki evrim denen şeye göre anamın biraz daha gelişmiş bir formu olmam gerekmiyor mu? bunca yıl hakikaten filozof kıvamında ve harbiden de yakışıklı babamı 'canım, sevgiliiiim' diye parmağında oynatan bir anam varken neden ben böyle oldum? bir çivi çakmayı dahi beceremezken yanından geçtiği inşaatlardaki mühendislere akıl veren; plaza çizen mimarları her nasılsa ikna edip eve getirip mutfak çizdiren; beğenmeyip parasını ödemeyen bir kadından neden hiçbir şey öğrenemedim? üstelik bir mendil sallayarak dedemi kapısında köle eden ama galatasaray maçlarına gidiyor diye sinirlenip şehir dışında olduğu bir vakit çocuklarını 1 gün boyunca aç bırakan ve bu esnada hastalanan tavuğunu veterinere ameliyata götürüp oradan kebapçıya geçmek suretiyle ceza tarihinde çığır açan bir ananem de mevcut iyi mi?bu şahane genlerin aktarımı sırasında nasıl bir hata oldu amına koyim?

    kendimi yetiştireceğim diye kitaplara gömülüp bir kere güzellik salonuna gitme, yüz bakımını 'surata zimpara yaptırmak' diye ifade et, güçlü olacağım salaklığıyla bütün işleri kendin yap ondan sonra da her ortamdan götüne baka baka eve dönüp tüp değiştir!

    adaletin bu mu milangaz?

    hikayeme burada son verirken kendim gibi çilekeş kadınlar için yazdığım bir şiiri de paylaşmak isterim efenim;

    her şey bir milangaza bakıyor abi
    bakma güçlü görünüp dik durduklarına
    bir gün var ya bu modern kadınlar,
    ipe ipe hilal cebeci olacaklar!
  • babadan oğula nesil tarafından yönetilmektedir.
  • beşiktaş basketbol şubesinden sponsorluklarını çekerek beni sevince boğmuş oluşum. seneye euroleuge de oynayacak bu sene 3 kupa almış takım sponsorluğu bırakmak ayrıca kolay değil. o açıdan da tebrik ediyorum. daha iyisine layık beşiktaş zaten.
hesabın var mı? giriş yap