• belli konuda en iyi olduğunu ilan etmek. belli bir işin yapılamayacağını iddia etmek
    (bkz: var mı bana yan bakan)
  • bunu yapan kişi gayettabii medyan okumak işini de yapabilir
  • eldeki en kuvvetli silahlarla karsı konulması gereken bir şeymiş efendim reklamcilar oyle diyor**
  • intikam gibidir meydan okumak; bünyeye çok ağır gelmiş bir öğün, sanki midenize taş misali oturmuş, yükselip, çıkmazlarla çepeçevre donatılmış yolunuzu kuşbakışı izlemenizi engelliyordur. yön bulma ve koklama duyuları yoklanmaya başlanır ufaktan.. dokunup duvarlara, ezberlemeye çalışırsınız girintileri.. boşlukları.. izleri.. en büyük ihanetindedir gözleriniz. çekersiniz siz de üzerlerine gözkapaklarınızın iplerini.. kendinizle savaşta yeni bir round açılır başka bir cephede tanklı tüfekli.

    on satırdır, noktaları, tüm kurallara saygıda hiç kusur etmemiş bir üslupla kovalamak, mesela, meydan okumaktır anlatım bozukluklarına. sonra, sağ elinizin parmaklarının dramatik bir muziplikle "ctrl enter" dan delilikle cesaret arasındaki ince çizgiyi ortalayıp bir sağa bir sola geçmeyi kendine oyun yapmış hissiyatınıza göz kırparaktan "shift delete" e kayması.. gözünüzü bile kırpmamanız sonra.. tüm o satırları unutmanız.. tüm kelimeleri.. ucundan kendinize meydan okumaktır bu sanki. o cümlelere meydan okumaktır.. cümleleri yazana.. yazdırana ya da..

    bütün arabesk ve jiletçi detaylarıyla, kılcal damarlara değin sızabilme potansiyelini haiz "damar" tabirli şarkılarınızı en dramatik iklimleri yaratıp zerketmek vücuda ve tek düzensiz kalp çarpıntısı hissettirmemek göğüs kafesine, üstüne, göz çevresinde belirmesi kaçınılmaz tuza, doğduğu noktada hükmedebilmek mağrur bir edayla; o çok anlamlı notalara meydan okumaktır.. hissetmiyor olmayı umursamamaksa, aslında umursamak durumuna oranla daha sağlıklı olmakla beraber, şarkıların fon müziği olduğu o an*lara meydan okumaktır. kimi zaman, ölememek sebebinden yaşamayı mahkumiyet addetmiş, sizi lanetleyen kutsal anlardır onlar.. anılardır.. elinize hohlarsınız refleksif bir şekilde sanki.. bakarsınız, hala nefes alıyorsunuz.. tuhaf bir tür nefrettir burnunuza gelen içlerinizden; kendinize mi, dünyanın geri kalanına mı, yoksa o geri kalandan geri kalana mı.. bilemezsiniz.. bulamazsınız.. çok karışır zaten buralarda, ruhunuza baş kaldırışların ağırlığı altında olmanın dayanılmaz hafifliği süreçlerindesinizdir inceden, fazla düşünmezsiniz..

    sonra, yolların kapandığı en tipi dolusu karlar vakitlerinde, evde oturmalara inat, başka bir mahkumiyet, sıcağa* inat, deniz havasına salıvermek bacakları umarsızca, kar çamurlarının ağırlığının diz arkalarında yaptığı çekmelerin acısına rağmen*, yürümek kilometrelerce.. aynı anda hem poyraza hem lodosa hem de karayele meydan okumaktır bu. hiç* yorulmamaksa, acıyı hissetmiyo numarası yapan bacaklarına ve diz kapaklarına meydan okuması olsa gerektir insanın. bir sıkımlık bedenine meydan okuması olsa gerektir.

    karmaşık bir yoldur meydan okumak ve çok kolaydır sokaklarında kaybolmak*.. şizofrenik bir sonuçtur aslında, değil midir; kendi * sokaklarında kaybolmak.. intikam gibidir.. karışık bir aklın, yazıp yönettiği ve tüm biletleri salon dolusu kendine satmış bulunduğu bir oyunu kendilerine oynaması gibidir. işlevsel değildir.. boşa güç sarfiyatıdır. herkesin aynı kişi olduğu "sen mi ben mi" lerde eforu dengeleyen bir akıntıya kürek çekmektir de, maskelerine aldanıp hepsini başka başka senler* saymaktır.. meydan okumalara meydan okumaksa, güç sarfiyatı anlamında, daha büyük bir akılsızlık olmakla beraber, aptallıktan bilgeliğe giden yolda atlanmış bir basamak, erişilmiş olması muhtemel yeni bir düzey gibidir aslında. bu durumda, aynı anda hem daha aptal hem daha bilge olmaktır bazen hayat sanki..

    vazgeçişlerden değil de, öğrenilmişlikten ve bilmekten gelen kayıtsızlık, kalbin istikrarlı çarptığı, gülüşlerin anlamlı, bakışların dingin olduğu kayıtsızlık, bilgeliklerin aksidir.. gibidir..

    meydan okumalara meydan okumaksızın bu sonsuza gönderildiğinde belirsizlik sonucu verecek sarmala yenilip boyun eğmelerden uzak durabilmek, tüm o karmaşayı bir kenarda hareketsiz bırakabilmek, yorulmamak yani boşuna ya da aval aval beklememek koşulması gerektiği zamanlarda; belki büyümesidir insanın.. ne zordur sanki büyümek eğer böyle olacaksa.. ya da olmaktaysa.. ve sanki daha zordur tekrar ufalmadan kalabilmek aslında..

    insanın kendisiyle mücadelesi olur meydan okumak çoğu zaman ve içine girdikçe kendini daha da kurdu yapar kendinin.. çırpındıkça batmak gibidir.. durulma susuzluğunda yorulmak gibidir.. vs dir*
  • kendini göze almişlarin * harcidir.
  • kimi zaman meydan dayaği yemekle sonuçlanabilecek davraniş.
  • (bkz: hodri meydan)
  • ufak bir karalama ile anlatılırsa.

    ne zaman öldürdürler seni,
    kalk artık gözlerin kapalı dövüşemezsin...
    tependen bakanları görmeden,
    onlar ölmeden, yenilemezsin...
  • yeryüzünde yalnız benim serseri
    yeryüzünde yalnız ben derbederim
    herkesin dünyada varsa bir yeri
    ben de "bütün dünya benimdir" derim dörtülüğünü aklıma getiren sey.

    hazır yeri gelmişken necip fazıl kısakürek'i saygıyla anarım.
hesabın var mı? giriş yap