*

  • murat celikin ilk romani.

    üstadin şiir kitaplari da yolda..
  • pirandello 'nun "alti kisi yazarini ariyor" oyununu fazlasıyla hatırlatan roman adı...
  • farklı sayfalarda ansızın ince uzun bir boy aynasını karşımıza çıkarıveren kitap.

    -durdu.öylece durdu. her şeyin durduğu gibi. nedensiz. sonuçsuz. bu sebepler aleminde her nesnenin kendi yerini bilerek durması gibi. öylece durdu. bir adım attı. gene durdu. o durunca gecenin sesi de durdu. her şey durmuştu şimdi. şeyler yerini, ay, ışığını unutmuştu. yıldızlar bir harita. yıldızlar uzun bir yol. yıldızlar yıllara dizilmiş bir iz. çıt yoktu. sanki bir doğum olacaktı. kendini bir masaldan kaçmış gibi hissetti. kendisinden bahseden masal anlatıcısı tam masalın ortasında ölmüş, o da ortalıkta kalmıştı; masalını arıyordu. yerini, zamanını şaşırmış bir masal.
    ağır ağır kapadı gözlerini. mağaraları ağır ağır açıldı içinin. bir süre öyle durdu. bir şeyler dinler gibiydi. uzun bir sessizliğin en kısa huzuruyla oyalandı.

    açtı gözlerini.
    yeni bir hayata başlar gibi.
    açtı elindeki dosyayı.
    eski bir masala yeni bir gökyüzü verir gibi.
    gökyüzünün öyküsünü yazdığı sayfaları çıkarıp havaya fırlattı. yere düşen cümlelerin arasında gerilip kaybolan yüzünü bir yağmur hızıyla çiziyordu kelimeleri. patlayacak gibi bakan gözleri büyüdü. saçları dümdüzdü. titremeye başladı. o hiç konuşmamış gibi çırpınan ağzı bir isyanla açıldı. ve kahkahalarla gülmeye başladı. boğulacak gibi gülüyordu. şiddeti gittikçe artıyordu gülmesinin. yüzünde iki ince iz halinde beliren yaşlar, gecenin koynunda titrek bir ay ışığının nazik gölgeleri gibi ağzının kenarlarına doğru kayıyordu. gülmüyordu, ağlıyordu. hayır, gülüyordu. neydi bu, nasıl bir ruh haliydi? hem gülüyor hem ağlıyordu. ikisi bir arada. iki film birden, devamlı. yarısıyla gülüyor, bir diğer yarısıyla ağlıyordu. acıyla mutluluk gibi. acıyla mutluluk ne kadar bir arada olabilirse, o kadar uzun sürmüştü bu bölünmüşlük hali. sonra ağır ağır dindi içinin rüzgarları. masalını dinlemiş bir çocuk huzuruyla döndü içine. geri geldi gittiği yerden. olduğu yere çöktü. sonra yeniden kalktı. telaşla yüzünü yokladı ve tekrar yürümeye devam etti. devam eden, süren her şeyin o gün geldiğinde dağılacak olması gibi dağıldı gidişi. çözüldü. hayatımız boyunca kimlere koştuysak, kimler için sürdürdüysek nefes alışlarımızı öyle yürüdü bildiği yere doğru. çok iyi bildiği yerin hiçbir zaman bilemeyeceği gizine doğru.
  • "annem her akşam, o ince sesiyle ayaklarımı yıkamamı istediğinde dünyalar başıma yıkılırdı. nefret ederdim. sanki biriktirdiklerimi, o gün yaşadıklarımı, yürüdüğüm yolları bırakıyordum. oysa ben hiç kaybetmek istemezdim ki. düşünüyorum da ne çok değişti her şey. ama şimdi anlıyorum ki, bizler kaybettiklerimizle yaşıyoruz. ya da ben taşıdıklarımı unutamıyorum. ben şimdi sanki ayaklarımı yıkamış oldum galiba. sanki yeniden başlıyorum. ama biriyle, başka biriyle bu sefer. yani tekrar kirleniyorum. sen şimdi bana, ayaklarını yıka demezsin değil mi? sularımda bir sürü beden var ve ben inatla sürüklüyorum hepsini kendimle. ta ki ulaşacağım o büyük boşluğa kadar. sonra, oda bizlerle beraber devam edecek.

    kim kimin boşluğunu kimin boşluğuna düşerek dolduracak belli değil.

    düşeceğiz.

    sadece düşeceğiz ve düştüğümüz yeri hiç bir zaman göremeyeceğiz. kendimizi ne zaman hatırlamaya kalkışsak, düştüğümüz boşluk ya da birlikte düştüğümüz boşluk bunu hemen unutturmaya çalışacak bize, hemde bir başkasının boşluğunu göstererek yapacak;

    boşluklarımız,

    göreceğiz ki düşüşünü bile dolduramıyor olacak sevgilim. tıpkı şu andaki gibi hep birlikte tek olup akacağız. akarken tutunmaya çalıştığımız şeyler daha önce bıraktığımız ve görmemezlikten geldiklerimiz olacak ve biz avuçlarımızı hangi boşluğa tutunmaya çalışırken kanattığımızı hiç bir zaman bilemeyeceğiz,

    bütün boşluklar hatırlamakla başlar;
    düşlerimiz bunları tane tane içimize bağışlarken,
    hayat unutulmuş olanlarla daha da zenginleşecek."

    ufak bir alıntı :)
  • guzel bir nick olabilirmiş.
hesabın var mı? giriş yap