• insanlik tarihi boyunca varolan cinsel kisitlamalarin, tu kakalarin tum vebalini kadinlar cekmistir diyen bertrand russel kitabidir. ama bir de tarihte, harem agalarinin hadim edilmesi vardir ki belki bu kitaba ufak bir ekleme olabilir.
  • bertrand russell'ın varlık yayınlarından çıkan kitabı.mutlaka okunmalı.
  • bertrand russell ın yazmış oldugu, ataerkil (pedersahi ), anaerkil (madersahi ) milletlerden türlü örneklemeler yapılarak kadınların haklarını kazanmalarının tarihi sürecinden tutunda bilmemne adasında yaşayanlara, hristiyanlık öğretilerinden , 11.yy piskoposlarının ahlaklarına kadar pek çok şey içeren ve kadını erkeğin dünya tarihi boyunca özellikle dinler varlığından sonra pasifize etmesinin içgüdüsel olarak soyun saflığını korumak amaçlı oldugunu anlatan güzide kitaptır.
  • türkçeye ender gürol tarafından çevrilmiştir.
  • kitaptaki eugenic bölümünü hitler'in okuyup ciddiye aldığından şüpheleniyorum. araştırmalarım sürüyor.
  • "ister eski ister çağdaş olsun, bir toplumun özelliklerini belirtirken birinci derecede önem taşıyan ve birbirine sıkısıkıya bağlı olan iki unsurla karşılaşılır: ekonomik yapı ve aile yapısı. günümüzde etkin olan iki düşünce sisteminden bir tanesi her şeyin kaynağı olarak ekonomiyi görürken, diğeri aileye ya da cinsiyete bağlamaktadır. bunlardan birisi marks'ın öğretisidir, ikincisi ise freud'un. ben bunlardan hiçbirine bağlı değilim. bana ekonomiyle cinsiyet arasındaki bağlantılarda, belirleyici olma noktasında biri, diğerinden daha üstünmüş gibi gelmiyor." diye başlar kitap, ve okudukça insanın ufkunu açar. okuyunuz.
  • bertrand russell'ın yine tematik denemelerinin toplamından oluşan kitabı. kitabın içindeki yirmi denemenin yirmisini de birbirinden bağımsız olarak okuyabilirsiniz. türkçeye "evlilik ve ahlak" olarak uyarlanmış olan kitap aylaklığa övgü gibi cem yayınevi'nden de (ender gürol çevirisiyle) çıkmıştır.
  • hristiyanlığı ve dolayısıyla dinleri yerden yere vururken, birbirinden mesnetli argümanlarla insan doğasının, yine aynı insan tarafından üretilmiş ahlak yargılarıyla uyuşamayacağını gözler önüne seren, yer yer platon'un devletini andıran eser.

    bana en ilginç gelen şey, polonyalı antropolog malinowski'nin trobriand adaları adlı eserinden alıntıladığı bölümlerde değinilen, aslında içgüdüsel olduğunu sandığımız bir çok saçmalığı kendimizin uydurmuş olduğumuz gerçeği oldu.

    kesinlikle okunması gereken bir kitap olmakla beraber, russell'ın nasıl bir bilgi deryasına sahip olduğunun da kanıtı niteliğinde bir eser.
  • henüz yeni bitirdiğim bu kitapta şöyle bir kısım yer almakta:

    ''güneşli bir günde açık havada yapılan beden hareketleri gibi, çıplaklık lehine öne sürülebilecek birçok önemli sağlık nedeni vardır. güneş ışığı çıplak cilt üzerine son derece sağlıklı etkide bulunur. bundan da öte açık havada çırılçıplak koşuşan çocuklara dikkatle bakan biri, onların kendilerini üzerlerinde giysileri olduğu zamandan çok daha iyi hissettiklerini, çok daha özgür hareket ettiklerini ve çok daha coşkulu olduklarını görüp şaşıracaktır. yetişkinler için de aynı şey söz konusudur. çıplaklığa en yakışan güneş ve suyun bulunduğu açık havadır. eğer geleneklerimiz buna izin verse çıplaklığın cinsel cazibesi kısa sürede sönüverir, hepimiz kendimizi çok daha iyi hissederiz, vücudumuza değen güneş ve suyla çok daha sağlıklı oluruz ve güzellik sadece yüzü değil vücudu ve onun diğer bölümlerini de içereceği için, güzellik ölçütümüz sağlık ölçütümüzle çakışır.''

    gerçekten ilginç ve üzerinde düşünülmesi gereken bir paragraf olduğunu düşünüyorum. ilk başta ''ehe adam sapık. çıplak olalım koşalım falan diyor.'' gibi bir tepkiyle de karşılanabilecek bir kesit zira biz geleneksel ahlak biçimlerimizde böyle bir şey görmedik ve küçük yaştan itibaren hep çıplaklığın, cinselliğin kötü, ayıp ve konuşulmaması gereken bir şey olduğunu öğrendik. fakat bir an olsun farklı bir dünyada yaşadığımızı hayal etsek ve herkesin çıplak olduğunu düşünsek bu tespitlerin çoğu gerçek olur gibime geliyor. ilkel kabilelerde genelde kadınların göğüsleri açıktır ve zamanla kadın göğsü erkeklerin cinsel manada hiçbir ilgisini çekmemeye başlar. bu yüzden ufak parçalı giysiler giydirilir kadın ve erkeğe. cinsel cazibe baki kalsın diye. diyeceğim o ki; giysilerimiz olmasaydı cinsel cazibemiz ve merakımız olmazdı evet ama cinsellik de şu anki kadar çekici ve etkileyici bir şey olamazdı. belki insanlar ahlaksal açıdan çok ileri bir seviyede olup sapıklık, tecavüz, taciz vs kavramları yok olurdu lakin cinsel birleşme sırasında haz sağlayabilmek için yine sapıklık boyutlarına varacak buluşlar ortaya çıkardı eminim. insanoğlu böyle pis bir şey çünkü. kabul etmek gerek.
  • cem yayınevinden çıkan ender gürol çevirisini okuyorum şu anda ve çeviride ciddi problemler olduğunu düşünüyorum. bazı cümleler ciddi ciddi anlaşılmaz geliyor bana - belki bu benim anlayış kıtlığım olabilir - ama takıldığım bir kelime var ki bence tüm kitap boyunca yanlış çevrilmiş: cinsiyet kelimesi. mesela sayfa 30'dan bir örnek vereyim: ataerkil ve anaerkil toplumların cinselliğe bakış açısını anlatıyor ilk birkaç bölüm boyunca ve sonra diyor ki "şimdiye dek cinsiyet tarafçısı unsurları inceledik; bu arada cinsiyete karşı olan unsurlar da, ta eski zamanlardan beri ötekilerle yan yana yürümüştür, ..." 'cinsiyet tarafçısı' ya da 'cinsiyete karşı olan unsurlar' kalıpları bana bir şey ifade etmiyor. ancak 'cinsiyet' kelimesini 'cinsellik' olarak değiştirirsek bir anlam kazanıyor. kitabın tümünde bu böyle. başka bir örnek vermek gerekirse, sayfa 110'da "kaçak cinsiyet, kaçak içki gibi bir şeydir." deniyor. bölümün bağlamına uygun olarak 'kaçak cinsellik' ya da 'kaçamak olarak yaşanan cinsel ilişkiler' daha uygun görünüyor bana. kısacası tavsiyem, kitabın bu çevirisini okuyorsanız kitaptaki tüm 'cinsiyet' kelimelerini 'cinsellik' olarak değiştirerek okumanız.
hesabın var mı? giriş yap