• eski bir fransiz hakem. kisa boyluydu, cok kosardi ve keldi. sari ve kirmizi kartlari cok karizmatik sekilde cikarirdi. karsisindaki oyuncular bagirip cagirirken cok asagilayici bir sekilde bakip oyundan sittirederdi. joël quiniou'dan gencti ama o nesildendi. 1998 dunya kupasi'nda da mac yonetmisti. ayrica christoph daum'un ilk geldigi sene, sampiyonlar ligi on eleme turunda, istanbul'daki besiktas-rosenborg macini yonetmisti, ve besiktas'in cizgiyi gecen golunu vermemisti. sonradan yanilmiyorsam da ozur dilemisti.
  • ercan taner'in "hakem icin su anda aklinizdan neler gecirdiginizi tahmin edebiliyorum sayin seyiciler, ben de ayni seyleri geciriyorum" seklinde efsane bir beyanat vermesine sebep olan sevgili (!) fransiz hakem. besiktas'imizin aslanlar gibi bir golunu bir de penaltisini vermemis, ustune ustluk biz o penaltiya itiraz ederken norvecli firsatcilar kontra ataktan bir de gol atmistir. 3-0'in rovansi olan o mac 3-1 bitmis ve besiktas yine pisi pisine elenmistir. bir de mactan sonraki gun yönetim bu amcayi istanbul turuna cikarmis ve cumle aleme "biz oyle centilmeniz, oyle centilmenizki, bizi dudukleyeni bakin boyle el ustunde tutar, alemlere akitiriz" mesajini vermistir.

    (bkz: afferim)
  • bir başka versiyonu için
    (bkz: amand ancion)
  • dün gece yine rüyama girmeyi başarmış unutmadığım unutmayacağım hakem... beşiktaş tarihinin kırılma noktasında yaptığı hatayla rosenborg'u kısıtlı imkanlarıyla avrupa sahnesinin ortasına itmiş, beşiktaş'ı ise rosenborg'un imkanlarıyla kıyaslanamayacak kadar bol kaynakları ve heyecanıyla semtimizin topraklarına gömmüştür... o günden bugüne beşiktaş sadece bir şampiyonluk görmüş, şampiyon olduğu o yılda da uefa kupası'nda valencia'yla çeyrek final heyecanı yaşamıştır...

    yönettiği maç öyle bir maçtı ki, kaleciyi de, hakemi de içeri sokup kazanmaya çalıştı beşiktaş... on yıla damgasını vurmuş çocuklar, gelecekteki on yılları kurtarmak için sahaya çıktıklarını bilircesine, alman panzeri başta olmak üzere deliler gibi saldırdı rakip kaleye... kontrollü, kontrolsüz, ama o gün tribünde oturan kimsenin bir tek kelime olsun olumsuz konuşamayacağı şekilde canını dişine taktı... ve üç defa sarstı rosenborg filelerini... bir kontrada yediği golle de elendi rosenborg'a... işin enteresan tarafı maç 2-1'ken hala maçı 5-1'e getireceğimize olan inancımızdı elbette... o dönemin deli dahisi daum "acaba bunu başarır mı" diye düşünmeden duramıyorduk... ama olmadı... önce aumann, sonra daum, en son da marc batta sayesinde beşiktaş şimdilik onüç yılını gördüğümüz fetret devrine girdi... basiretsiz, bırakın takım arkadaşlarına örnek olmayı, kendisine hayrı olmayan adamları kaptanlık mertebesine yükseltti... büyük başkan'ı hatalar yaptı, hatalarının karşılığı en ağır şekilde satılmış ağızlarca verildi... o büyük adama bağırttıran sonraki başkan, kimsenin duymadığı bireysel küfürleri bahane edip çekip gitti... sonrasında hem ona, hem de selefine küfür eden adam geldi başa... onun da ne olduğu ilk altı ayda görüldü... çürüyen, köhneyen, içi boşaltılan beşiktaşlılık kimilerine alay konusu oldu, kimilerinin ise kollarından kayan sadık sevgilisi... bugün semtte hüzün bulutları hakim... mutsuzluk yağıyor semtin üzerine...
  • hakkında söylenecek çok fazla şey olmasına rağmen bir cümle ile özetlemek gerekirse "yatacak yeri olmayan insandır". üstünden geçmiş 13 sene, hala aynı hırsla boğazına sarılmak gelir içimden, hiç bitmedi nefretim "kara gömlekli"ye karşı.
  • 23 agustos 1995 beşiktas rosenborg maçı sonrası uefa tarafından iki (2) yıl avrupa kupalarında düdük öttürememekle cezalandırılan hakemimsi..
hesabın var mı? giriş yap