• bir ürün cinsi üzerinde yerli ifade ile usta tabir edilen zenaat erbapları o ürünü külliyen ve mükemmele en yakın hali ile üretirlerdi.

    manifaktür üretim: bir işlikte kendisi de usta olan bir yatırımcı ( ilk kapitalist patronlar ) hesabına işçi pozisyonuna geçmiş ( düşmüş ) ustaların ürünün ayrı birer parçasını üretmeleridir. örneğin: bir mobilya üretimi işliğinde koltuk ahşabını fırınlayan, doğrayan ve el işi oyma yapanın ve sonunda döşeme işini yapanın ayrışması durumudur.

    sadece sektör olarak değil aynı sektörde ve aynı ürün üzerinde yeni işbölümü alanları tanımlanarak bir yatırımcı yararına yapılan üretim biçimidir. bu üretim biçimi ile zanaatkar üretimi arasında en büyük fark artık üretimi yapanın ürünü değil; hünerini, emeğini ve zamanını bir patrona satmasıdır. ki üreten ile tüketen arasındaki doğrudan insani bağın kopması durumudur... her anlamda yabancılaşmanın kurumlaşmaya başladığını anlatır.
  • üretimde uzmanlıklara ayrılma.

    hatta bu uzmanlıklara ayrılma olayı o kadar derinleşir ki, işçinin tek başına ürettiği metanın ve bilgi birikiminin hiçbir değeri kalmaz.

    üretimi hızlandırırken, işçinin önemini hızla düşürür ve onu da vazgeçilebilir bir meta haline getirir.

    'pü pü yazıklar olsun' demiştir karl marx bu konu hakkında, komünist manifesto'da
  • aslında dünya koca bir manifaktür ve iş bölümlerinden oluşuyor. hayatta herkesin bir misyonu ve toplumda bir rolü var. ve farkında olmadığımız iş bölümlerimiz var. kimimiz öğretmen, kimimiz doktor veya kimimiz esnaflık yaparak birbirine hizmet ediyor. ancak işletmelerden farkı, kapitalist işletmeye değil tüm insanlığa hizmet ediyor oluşumuz.
    manifaktür. işletmedeki çeşitli iş bölümlerine farklı bir insanı atayarak, bölümlerin birleştirilmesinden ortaya bir üretim çıkarılmasını sağlar. yani her insanın bir görevi vardır ve her insan zincirin bir halkasıdır. örneğin akşama kadar bütün işi vida sıkmak olan bir kişi manifaktür işçidir.
    charlie chaplin şurada çok güzel özetlemiş

    öncelikle manifaktüre insani bir yönden ve işçiler tarafından bakmakta fayda var. aslında bu sistemde insanın nereye konduğunu karl marx- kapital’ de şöyle özetliyor.: ‘’18. yüzyılın ortalarında bazı manifaktürlerde , meslek sırrı sayılan bazı işler için, yarı-aptal kimselerin çalıştırılması yeğlenmiştir. (karl marx kapital s. 317). yani, insanı mental özelliklerinden tamamen arındırarak bir makine haline getirmek ve olabildiğince az düşünmesini sağlamak gibi bir niyet olduğu bariz.

    bölümlerde sürekli aynı işi yapan insanlar, kendilerinde mevcut diğer yeteneklerinden uzaklaşır. sistem, insanı makinenin bir parçası gibi düşünmeye iter. burada çalışan insanlar onlara doğuştan gelen diğer yeteneklerini kullanmak için bir fırsat bulamazlar ve bunun sonucu olarak fiziksel ve mental anlamda körelirler. üretme kabiliyetleri zayıflar ve sermayenin kölesi gibi hissetmesine neden olur. manifaktür insanları düşünmekten ve aklını kullanmaktan alıkoyar.

    bu sebepten ötürü, günümüzde insanlar iş bulmak konusunda ciddi sıkıntılar yaşıyor. çalıştıkları işletmelerde manifaktür işçi sınıfında görev yapan insanlar fiziksel anlamda tek düze üretim ve mental anlamda creative düşünmekten uzak kalıyorlar. özellikle erken yaşta bu tarz işlerde çalışmaya başlayan genç nüfus, kendilerine iş yerlerinde verilen sorumluluğun dışında bir üretkenlik gösteremiyor. daha sonra çalıştıkları yerlerden ayrılmaları durumunda sıfır noktasına geri dönüyorlar ve vasıfsız eleman kabul ediliyorlar. çünkü onlar işleyen makinenin bir parçası olarak kabul ediliyor ve sosyal yönleri, üretkenliği, kendini geliştirme çabası yok ediliyor. bu da aslında işe başladığı noktadan bir adım dahi ileriye gidememelerine yol açıyor

    ancak manifaktür, işletme açısından düşünüldüğünde ve işçilerin kişisel özellikleri dikkate alınarak görev paylaşımı yapılması durumunda hakkında iyi şeyler konuşturabilir.

    üretim ve işletme penceresinden bakacak olursak, işçilerin sürekli aynı işi yapması ve aynı becerileri sergilemesinden dolayı üretime yatkınlığı artıyor. farklı birimlerde farklı işleri yapmasından ziyade aynı birimde ustalaşması hem çıkan ürünün kalitesi hem üretim miktarının artması konusunda avantaj sağlıyor. sonuçta birçok işi yapan insanın yaptığı her işi mükemmel yapması beklenemez ancak ilgi alanına göre ve yeteneklerine uygun tek bir işte ustalaştığı takdirde muazzam işler ortaya koyabilir.

    buradan hareketle; günümüzde manifaktür, üretimi ve dolaysıyla verimliliği, üretilen malın kalitesini ve karlılığını artırmak için ideal bir fikir ancak bunu işçilerin ilgi alanlarına, yeteneklerine ve diğer alanlarda da kendilerini geliştirmesine müsaade ederek yapmalı. hayat boyu öğretmek ve sosyal-kültürel anlamda işçilere değer katmak işverenin görev ve sorumluluğu olmalıdır. yani işletmeler kendi çıkarlarını düşündüğü kadar ona hizmet den kişilerin hayatlarını ve yaşam kalitelerini de düşünmelidir.
  • ilkel sermaye birikimi. kapitalizm öncesi dönemde bazı buluş ve keşiflerin yapılmasıyla, değişik kıta ve ülkelere gidilir olmuş, o dönemin hakim devletleri, yeni bulunan yerlerden başta altın olmak üzere, değerli madenleri ülkelerine götürerek kapitalizme hazırlık olarak sermaye biriktirmişlerdir. ekonomi bilimi buna manifaktür demiştir.

    ayrıca manifaktür, belli yetenekteki işçilerin, bir işbölümüne dayalı olarak, bir araya geldiği elbirliği biçimidir. manifaktür dönemi, 16. yüzyıl ortalarından 18. yüzyılın son üçte birini kapsar.
hesabın var mı? giriş yap