*

  • malülen emeklilik hakkını kazanan kimse. hasta, iş görmez de diyebiliriz biz buna.
  • hasta veya sakat (ki$i)
  • i. iş göremez durumda

    ii. geçersiz, hükümsüz, değersiz

    iii. hasta, sakat, gazi
  • (bkz: sökel)
  • illetli.
  • hukuki anlamda malullük sigortası kavramında değerlendirilmek, malul sayılmak için;

    sosyal güvenlik kanunu 4/a ve 4/b bendine göre sigortalı olanlar; çalışma gücünü veya iş kazası ya da meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünü en az %60 oranında kaybedenlerdir.
    aynı kanunun 4.maddesinin c bendi kapsamında olanlar için, ya çalışma gücünü %60 oranında kaybetmeleri ya da vazifelerini yapamayacak şekilde meslekte kazanma gücünü kaybetmeleri gerekir.

    -malullüğün çalışmaya başladıktan sonra gerçekleşmesi gerekir, durumun sağlık raporuyla tespit edilmesi şarttır.
    -ilgili konuya istinaden malullük aylığının bağlanabilmesi için en az 10 yıllık sigortalı olmak ve toplamda adına 1800 günlük vadeli sigorta kolları priminin bildirilmiş olması gerekir.( 4/b kapsamındaki kendi adına çalışanlar için bildirim yeterli değil, primlerin ödenmiş olması gerekir)
  • şapkamız kalktığından; türk dil kurumu kaynaklarında malul şeklinde yer alan, fiziksel sakatlığı olan kimse anlamına gelen ve çoğunlukla gaziler için kullanılan kelime.
  • ma’lûl. bu kelime, [‘ll] kökünden gelmektedir, kökün asıl anlamı “bozulmak, hastalanmak”tır. ma’lûl kelimesi ise bu kökün ism-i mefûlüdür, yani “‘alla” fiiline maruz kalmış şey, anlamına gelir. demek ki kelimenin sözlük anlamı “bozulmuş, hastalanmış” olmaktadır.

    eski kelâm ve felsefe eserlerinde “illet” kelimesi çok fazla kullanılır. illet kelimesinin asıl anlamı “hastalık, bozukluk”tur. ancak kelâm ve felsefe eserlerinde kelime daha çok “neden/sebep” anlamında kullanılır. mesela ibn rüşd, faslu’l-makâl isimli eserinde şöyle demektedir: “allah’ın ilmi mevcûdun illetidir.” bu cümlede geçen “mevcûd” kelimesinin anlamı, “var olan” demektir. o hâlde cümlenin türkçesi şöyle olmaktadır: “allah’ın bilgisi, var olanların nedenidir.”

    aynı şekilde ma’lûl kelimesi de kelâm ve felsefe eserlerinde çok fazla kullanılmaktadır. ibn rüşd’ün aynı eserinden bir örnek daha vererek bu kelimeyi de anlaşılır hâle getirelim: “insanın ilmi mevcûdatlarla ma’lûldür.” bu cümlenin türkçesi şöyledir: “var olanlar, insanın bilgisinin nedenidir. / insanın bilgisi nedenlidir ki neden de var olanlardır.”

    görüldüğü gibi “ma’lûl” kelimesinin türkçesi “nedenli olmak”tır.

    arapça kullanmakta direnenler, kelâm veya felsefe eseri çevirirken daha anlaşılır olmak amacıyla “illet” yerine “sebep”, “ma’lûl” yerine de “sebepli” kelimelerini kullanabilirler. “olur mu öyle şey canım, bunlar birer felsefî kavramdır, olduğu gibi bırakmak lazımdır.” demek saçmalıktan başka bir şey değildir. zira “neden” veya “sebep” kelimeleri, “illet” kelimesinin taşıdığı anlamı fazlasıyla taşımaktadır. hattâ “illet” kelimesinin ihtiva ettiği “bozukluk, hastalık” anlamları, mesela “araz” meselesinde örnek kabilinden zikredildiği için karışmaya oldukça müsait bir zemin hazırlarken; neden veya sebep kelimeleri böyle bir karışıklığa mahal vermemektedir. asıl derdi ibn rüşd’ü, ebu’l-hüzeyl’i, ibn sinâ’yı genç nesillere tanıtmak olan bir kişinin inatla eski kelimeleri kullanarak amacını gerçekleştirmeye çalışması boşuna bir çabadan başka bir şey değildir. çünkü, genç nesil “ma’lûl, kaziye, mukaddem, tahavvül, kâin, tekevvün, muhdes” gibi kelimelerin yığınla kullanıldığı bir eserden koşarak kaçmaktadır. türkçesinin tam karşılayamadığı bir kavramı da dipnot olarak orijinalini vermek de çok zor olmasa gerek.
hesabın var mı? giriş yap