• (bkz: mal) olma durumu.
  • bir esya veya ot ichin gecherli bir fiil , bir olma durumu
    cumle ichinde kullanalım :
    "abi shuna bak tohum olduk filiz verdik ....
    govdemiz oldu yaprak verdik .....
    buyuduk serpildik ....
    kopardılar adam olcas sandık mal olduk ..."
    "haklısın kardesh .. dunya ishte."
    "sus"
    "hık"
  • üç harfli olma hali
  • (bkz: mallık)
  • (burada bahsi geçen maaal olmak değil bildiğim mal olmaktır)
    müzeler haftası öncesi müzede gerçekleştirilen çalışmalarda gönüllü katkılarımdan ötürü bir kağıt vereceklerdi bana. katılım belgesi gibi bişi. (imzalayan amcanın imzaladığı şeyden haberi olduğunu bilem sanmıyorum.yani öyle pek önemli bi durum yok ortada). neyse gittik. başka bir kutlama daha var o yüzden tanımadığım bir sürü insan.

    en kıl olduğum durumdur. önceden birbirini tanıyan, el ense muhabbeti olmasa bile 'merhaba' sı olan insanların birdenbire bu denli kaynaşmasını hiiç anlamam arkadaş. 'ayy şekeeer!' lar 'canııım! 'lar havada dönüp duruyor. ben de çamaşır makinasını izleyen çocuklar gibi konuşmalarını izliyorum. hipnotize olmama ramak kalmış. ne yapayım lan! 'ehehe merhaba ben de x' deyip ortama dahil olabilenlerden değilim. yapay geliyor. illa bir ortak tanıdık olacak..anca öyle.

    iştee tam bu noktada. bir abla yanıma yanaştı. merhaba! diye..ama ünlemli yani. korktum resmen. öyle az buçuk muhabbet ettik kimsin nesin bilmemne..sonra da elindeki fotoğraf makinasını bana vererek 'ay tutsana bi yaa' dedi ve uzaklaştı.

    bir anda ortama dahil oldum olm. 'hiç değilse bir materyaliniz bende' sevincini yaşıyorum bi yandan da 'hıı ne yapsam lan bunlar gibi rahat olmak mı gerekiyor?. çıkıp göbek mi atsam? aralarına alıp 'hooop hooop ooooh' diye tempo tutarlar mı?' serzenişindeyim. bunlar tabii deli gibi göbek atıyorlar..harmandalı oynuyorlar. eğleniyorlar.

    ben de oturduğum merdiven basamağından kıçımı kaldırmıyorum. ya zaten oynamam da. özendim lan ne bileyim. -aynı şeyi küçükken erkekler futbol oynarken de yaşardım. futbolu çok sevdiğimden filan değil ama. özeniyordum işte. belki gitsem yanlarına 'ehe bu oynamak istiyor lan ön libero yapalım bunu ahah' diye enseme vurarak alırlardı oyunlarına, saçlarım da kısaydı hep erkek gibi. çelimsiz erkek çocuğu modunda dolanırdım aralarında. kardeş gibi-

    fotoğraf makinasının sahibi olan abla kurtlarını döktü. geldi aldı benden emaneti. bi süre sonra bizim projede çalıştığımız bıcırıklardan birisi geldi 'hadii coolcatisi abla gel sen de oyna' dedi. yok ık mık dedim. kalkmadım.

    eğlence bitti. bıcırıklardan birisi daha yanıma geldi. 'abla sen neden uzak durdum. pek kimseyle konuşmadın..neden ki?' dedi. (çocukların gözlem gücünü yadsımayın dostlarım. hakikaten acayipler. çok acayipler) aslında ben elimden geleni yapmış, insanlarla göz kontağı kurmaya çalışmış, göz kontağı kurduğum kimselerle hafif kafayı öne eğmek suretiynen gülümseyerek selam da vermiştim. (ne yapayım anca bu kadar oluyor bende) ama olay o iki kızın bakışlarında bitiyordu.

    selam vererek gülümsediğim ve selamıma karşılık da aldığım o iki kızdan birisi diğerinin kulağına eğilerek bişiler fısıldadı..güldüler de güldüler. üzerime alındım lan. iki kere de bana 'güya' çaktırmadan bakıp yine aynı şeyi yapınca iyice kıllandım. çok bozuldum ama ha.. öyle böyle değil. hayır bi de işin kötüsü gözlerim de doldu. palyaçoluk yapmaya giden türkan şoray abla gibi oldum. öyle yalnız hissettim ki fotoğraf makinasını bana emanet veren kızın yanına gidip 'yaa bana böyle yaptılar' diyecek kıvama geldim.

    eve doğru yollandığımda uzun uzun düşündüm..hayallerimde hep o iki kızın yanına giderek kah ' ne oldu arkadaşım neye güldünüz?, söyleyin de biz de gülelim' gibi hababam sınıfı öğretmenlerine yakışır yaklaşımlarda bulundum. kah ' bi sorun mu var?' diye yaklaşarak kızların 'yaa yoook sana gülmedik arkanda göööya kolbastı oynuyorlar görmedin mi baak' diye söylemeleriyle kafamı çevirip kolbastı oynamaya çalışan kazık gibi adamları gördüm. kızlarla beraber 'ahahahahah ay çok komiiik' diye gülerek dizlerimi dövdüm.

    kızlar belki sahiden bana gülmedi ya da güldüler. gülsünler lan ne var? ne yapayım yakalarına mı yapışayım? neden güldünüz haa niyeee niyee? diye hesap mı sorayım. belki hakikaten gıcıklardı. beni sevmediler belki. kendini beğenmiş gördüler. burnu havada gördüler kimsenin yanına gidip konuşmayınca?

    işte dostlarım..insan böyle mal oluyor. giriş gelişme sonuç budur.
    insanlar..gözünüzü sevem. arkadaşınızla beraber birinden hoşlanmasanız bile onunla gözü önünde dalga geçiyor izlenimi uyandıran jest mimik ve hareketlerden kaçının. böyle mal bünyeler bunu kafaya takıp üzülüyor. valla.
  • orneklemek gerekirse;
    http://haber.gazetevatan.com/…r-ilk/380992/1/gundem

    bu haberden sonra kafama bir soru takildi, mal olmak edinilen bi statu mu, yoksa dogustan mi geliyor?

    yanit cok cesitli...
    ama gordugum su ki paha bicilemeyen bi durum.
  • fenerler gemilere mal olmuştur mesela
    gemiler denizlere
    denizler balıklara
    balıklar kadehlere
    kadehler rakılara
    rakılar yudumlara
    yudumlar şarkılara
    şarkılar muhabbete
    muhabbet gözlerime
    gözlerim iklimlere
    iklimler baharlara
    baharlar kuşlara
    kuşlar kırlangıçlara
    kırlangıçlar fırtınaya
    fırtına dalgalara
    dalgalar kıyılara
    kıyılar kayalıklara
    kayalıklar fenerlere
    fenerler gemilere
    ...
    ..
    .
  • elde değildir.izafidir.
  • işte geliyoruz, türkçe imladan atılıp atılmadığı kesin olmayan, tdk'nin koruyup kolladığı fakat bundan pek kimsenin haberinin olmadığı, sözlük başlıklarında kullanamadığımız o şipşirin, minnok " ^ " (şapkanın) faidelerine.
    şimdi burada amacımız mal mal dolaşanları, mallık yapıp sevgilisini üzenleri anlatmak değil.
    nedir?
    elbette, üzerinde havalı şapkasıyla bize gülümseyen ama aslında epey pahalı ve de meşakkatli 'mâl olmak' eyleminin açıklamasını yapmak.
    yeri gelmişken mal olmak eyleminin bedel karşılığına istinaden hemen aklımıza gelen çağrışımı değerlendirelim. yazımızın arabesk renklerine renk katalım. her şeyin bedeli var
    ilginç bir eylem bu eylem. yukarıya yazdığımız anlamı aslında hem "herhangi bir şeye bir bedel, bir değer karşılığı sahip olmak" anlamını karşılıyor, hem de "herhangi bir şeyin elde edilmesine kadar geçen süre içinde uğradığımız zarar" anlamına geliyor. işte o şey her ne ise bize bir maliyeti oluyor. ve bu maliyet de öyle yenilir yutulur cinsten olmuyor.
    e bu kadar olumsuzluk yeter. bir de bu sözün opolumlu bir anlamı var: benimsemek, benimsenmek. hangisi olursa. bu anlamlar zaman içinde oluşmuş mecaz anlamlar.
    "siz topluma mal olmuş bir sanatçısınız ef'em!"
    ya da
    "okuya okuya o kadar benimsedim ki, artık oralarda geçen anıları kendime mal ediyorum." cümlesinde olduğu gibi.
    umarım, çok istediğimiz şeylere kavuşmamızın astarı yüzünden pahalıya mal olmaz.
hesabın var mı? giriş yap