• müzik feslefesi ve beraberinde getirdiği akımlar.

    bilindiği üzere müzik insanların dış dünya ile bağlantısını koparması veya bir başka deyişle ruhsal, duygusal gereksinimlerini karşılaması ve insanın kendine özgü bir felsefe geliştirmesi aracıdır.dünyadaki müzik akımlarını ve felsefelerini inceleyecek olursak bunu bir kaç ana konu içinde toplamalıyız.bunlardan ilki,"dünyada belli bir felsefeye bağlı olan müziğin atası nedir?" sorusunun cevabı olan blues'dur.kökleri afrika'da bulunan blues, 17. yüzyıldan itibaren afrika'dan getirilen kölelerin tarlalarda çalışırken söyledikleri hüznü, umudu, özgürlüğü ve derin acıyı anlatan şarkılardan doğmuştur., bu insanların derin acıları artık dilsiz değildir. sadece derin acıları olanların konuşabilecekleri yeni bir dil yaratmışlardır.blues günümüzün aksine kolay tüketilebilen popüler müzik adı altında toplayabileceğimiz bir tür değildir.blues, 1865 yılından itibaren köleliğin kaldırılmasıyla birlikte amerikan toplumu içinde yayılmaya başlar ve buradan da zaman içerisinde tüm dünyaya yayılır.bir çok alt türü bünyesinde barındıran bu müzik 1930'lu yıllarda caz müziğini doğumuştur,bu yıllarda ordu bandolarında bulunan gerek üflemeli gerek vurmalı gerekse telli çalgılar ile yapılan caz müziğin temelleri atılmaya başlanmıştır.

    gelelim bu akımların doğurduğu felsefeye ve bu felsefelerin müzikteki yerine.
    tarih boyunca süregelmiş müzik grupları ve rock müziğin altın çağı ve doğuşu olarak adlandırılan 1968-70 yıllarına,birçok grubun kurulduğu bu yıllarda ismini duyurmuş ve kitleleri kendilerine hayran bırakan bu gruplar gerek siyasal ve sosyal görüşleri,evrensel mesajları ,albüm kapakları ve ulaşılamaz görünümleri kitleleri kendilerine çekmiştir.kuşkusuz bu yükselişe; “özgürlük, cinsel devrim, barış, özgür sanat, savaş karşıtlığı” gibi toplumsal kavramlar da eşlik etmiştir. bu yıllar progressive denilen çok sesli ensturmantel parçaların yoğunlukta olduğu ve sosyal ,siyasal anlamda hareketli yıllardır. 1970li yılların marjinal ve sevgi üzerine kurulu hippi akımı kendilerine asla sınır koymayan, var olan tüm yetkilileri reddeden, komün hayatını savunan özgülükçü bir harekettir. 1970'li yıllarda dönemin komünist ve faşist yapılanmalarına karşı çıkan, özgürlüğün bireyin kendi içinde olduğunu savunan ancak uygulamaları ile anarşist düşünce tarzından ayrılan, düşünce biçiminin gerçek yaşama dönüştüğü bir yaşam tarzıdır. hippi kültürü, müziğe duygusal, ruhsal ve politik yaklaşımları ile öne çıkar.hippilik akımının en bilinen ve medyanın en gözü önünde olan ismi kuşkusuz beatles grubunun beyni john lennon’dır. , john lennon’ın müziği, kreatif bakış açısı ve barış mesajları, günümüzde pek çok şarkı, program ve prodüksiyonla birlikte hatırlatılıyor, canlı tutuluyor.

    1970 dönemi ve 90'ların başına kadar benzer süregelmiş akımları böyle özetleyebiliriz.1990'ların başında modernizmin büyük etkisiyle ortaya çıkmış ve günümüzde hala etkisinde olduğumuz popüler kültür akımını kendi gözlem ve düşünceme göre özetleyecek olursam kültür seviyesi düşük olan toplumlara daha yaygın olarak empoze edilebilen bu toplumlara belirli bir yaşam şekli dayatan sosyal diktedir.somut olarak varlığı isbat edilemesede inkar edilemiyecek olan bir gerçektir ve müziğin felsefesine ve ruhuna en aykırı akımdır.kolay tüketilebilen ve birkaç ay içerisinde unutulan müzikleri,dansları ve mizahi örnekleri içinde barındıran bir akımdır.müzik ve felsefe kavramlarına aykırı olması şöyle açıklanabilir;
    müzik derin ve düşünceye dayalı bir anlatımdır ve sözlü müzikte yer alan her kelimenin bir anlamı olmalıdır fakat anlamsızlıktan farklı olarak soyutluk müziğin ana dallarından biridir ve kitlelerce kabul edilmiş temsilcileri vardır.aslında popüler kültürün müziğe zararı çabuk değişebilirlik değil insanlara dayattıkları ve müziğin doğasına karşı olan zorunluluk duygusudur.popüler müzikte çeşit yoktur popüler müzik kişisel değil toplumsal bir müziktir bir grup neyi kabul etmiş veya beğenmişse bu grubun dışındaki topluluğada bu dinletilir.insanın seçme özgürlüğünü elinden alır ve bunlardan hareketle popüler müzik özgürlükçü bir müzik değil dayatmacı bir müziktir.

    bahsettiğimiz üzere tarihte insanları ve toplulukları etkisi altına almış akımların küçük bir bölümünü inceledik yazının sonunda bir ana fikir çıkarılacaksa buda bana göre müzik yapmak, bestecinin kendini araştırması veya kendi derin ben'inin felsefesini yapma işidir.müzik dinlemek ise insanların yaşam tarzları siyasal ve sosyal görüşleri ile doğru orantılı olarak egosunu doyurma eğilimidir.
  • müzik her dönemde çeşitli dallarda uğraşanların ilgisini çekmiştir. özellikle filozoflar bu konuda düşüncelerini ele almışlardır. bu anlamda ilk düşünceler pythagoras ile konfüçyus 'a ait olduğu bilinir. her iki görüşün de müziği, birbirine koşut olarak varlıkbilimsel ve insanbilimsel tarzda ele almış olmalarının yanı sıra, daha sonraki yüzyıllarda müzik felsefesinde belki de en etkin ve yaygın bir anlayış olarak görülecek olan duyusal-etki öğretisini benimsemiş olmasıdır. ( naci soykan - müzik estetiği)
    konfüçyus, duyuların dışavurumunu ses ile tanımlar. müziğe ontolojik tanımlama getirir ve müziğin yer ile gök arasındaki uyum olduğunu söyler. bütün sesler dimağdan çıkar. müzik de onların farkları ve uygunlukları arasında bir geçittir. sesi bilip de ahengi bilmeyenler kuşlar ve hayvanlardır. tonu bilip de müzikten anlamayanlar insanlardır. müziği yalnız büyük insanlar bilirler. müzik birliği vücuda getirir, merasimler ise ayrılığı doğurur. birlikten karşılıklı bir dostluk, ayrılıklardan da karşılıklı bir saygı meydana gelir. müziğin hakim olduğu yerde bir yakınlık vardır. müzik içten, merasim dıştan gelir. müzik içten gelmekle sükuneti sağlar, merasimler dıştan gelmekte kültürü vücuda getirir. yüksek bir müzik daha kolaydır. büyük merasimler mutlaka basittir. ( müzik hakkında notlar)

    pythagoras ise sayı ve armoni bağıntısından söz eder. evrendeki cisimlerin hareket ederken belli aralıklarla ses çıkardığını söyler. ona göre, ruhun temizlenmesinde müzik bir araçtır.

    platon'a göre ise müzik, insan ruhunu sakinleştiren, dinginleştiren bir sanattır. melodi; söz, makam ve ritim karışımıdır. müzik eğitiminin insanı yücelttiğini ve düzeni sağladığını savunur. aristoteles de, ruhun eğitiminde müziğin önemli bir rol oynadığı görüşündedir.
    kant'a göre ise müzik, ton duyumlarının zaman içindeki oyunudur. herder ise müzik ve dil konusuyla ilgilenmiştir. rousseau ile birlikte ilk-dili konuşmadaki bir şarkı söyleme olarak anlar.

    goethe ise müziği dini ve dünyevi olarak ikiye ayırmış, ona göre müzik; insanları her zaman kilise müziği olarak ritüele, halk müziği olarak dansa yönlendirir.

    hegel ise şöyle düşünür: müziğin iç dinamizmi kalbi ve ruhu harekete geçirir. müzik titreşim sonucu olan ton ile olanaklıdır. müzik romantik sanatlar içinde resimden sonra gelir. yakın ilişki içinde olduğu sanat ise şiirdir çünkü ikisi de aynı gereç olan tona bağlıdır. müziğin ifade araçları ölçü, uyum ve melodidir.

    schopenhauer ise müziği sanat dallarında en üstr koyar ve duygu sanatı olarak ifade eder. müziğin öz'den söz ettiğini savunur.

    ( kaynak: müzik felsefesine giriş)
  • (bkz: wagner etkisi)

    wagner bu işin babasıdır, nietzsche az uğraşmadı bu adamla.
  • ve ve ve ve müzik yapmak dostum, basit aletlerle, ama gerekli şeyleri kullanarak, söylemek istediğin şeyi haykırmalısın. çünkü buna, çünkü buna mecbursun, herkesin hakkı var anladın mı? herkesin buna hakkı var, lanet olası şiiri yazmaya herkesin hakkı var.

    evet herkesin hakkı var
hesabın var mı? giriş yap