• muhendislik egitimi veren fakulte. bir muhendis adayi "nerede okuyorsun?" sorusuna "x universitesi muhendislik fakultesi x muhendisligi bolumu" $eklinde tekmil vermelidir*. mezunlarina "muhendis", mezunlarin aldiklari kagida da "muhendislik diplomasi" denir.(bkz: muhendislik bolumleri)
  • bazı üniversitelerde bulunmayan fakülte.

    bazı üniversiteler o kadar büyüktür ki, her alanın* kendi fakültesi vardır. inşaat fakültesi, elektrik-elektronik fakültesi gibi.
  • itü'de bulunmayan oluşumdur. zira bölümlerin hemen hepsi mühendislik olduğundan geriye pek bi'şi kalmamaktadır. bu mühendislik dalları ikişer üçer toplanıp kendi fakültelerini oluşturmuşlardır.

    örn.
    inşaat fakültesi : inşaat, çevre ve jeodezi & fotogrametri mühendislikleri
    makina fakültesi: makine ve tekstil mühendislikleri
  • içindeki erkek arkadaşların bilinç altlarında sürekli olarak "ya nerden bi kız bulsam?" diye geçirdiği, zamanını kendi fakültesinden çok myo, turizm otelcilik, eğitim fakültesi gibi fakültelerde geçiren arkadaşların bulunduğu, erkek başına düşen kızın gramajını ölçme konusunda adi geyiklerin döndüğü fakültedir.
  • erkek populasyonunun oldukça fazla olduğu yer. bundan şikayet edeceğimi hiç sanmazdım. "cennet gibi lan, her yer erkek ehehehehe" diye geziyordum falan. ama, son zamanlarda erkek fobisi oluşmuş heralde bende. sokakta görmekten bile rahatsız olmaya başladım. yakınımda olmalarına ise hiç dayanamadığımı, dün sınıfta farkettim. sağım solum önüm arkam erkek.... her yer erkek... arkasını dönüp yoklamayı uzatıyor.... kolumu dürtüp ödünç kalem istiyor... kabus gibi lan... allah fobisi olanları buraya düşürmesin.
  • insanın icindeki hayvanın sikca disari ciktigi mekan.
  • fikri sabit diye bir ders verildiğini düşündüğüm fakülte. zira tüm mezunlarında bu eğilim var.
  • mühendislik fakültesindeki kız yoğunluğunu bilen bilir. hani endüstri, çevre gibi bölümler olmasa dişi göremeyeceğiz. neyse efendim girişi yaptıktan sonra esas konuya geleyim.

    yağmurlu ve soğuk bir istanbul günü. vizelerin kapıda, elleri sürekli zilde olduğu günler. bir hafta daha açmazsak, kapıyı kıracaklar. haliyle en ufak boşluğumuzda notlara göz gezdirir vaziyetteyiz. bir arkadaşımla kantine doğru yol almış, gidiyoruz. neyse oturduk, çayları aldık, devre teorisi notlarına göz atıyoruz. arada etrafa da bakıyoruz tabi, güzel bir dişi kimse görürsek notları kaldırıp, arkadaşın kardeşinin gitarını ortaya çıkaracağız. çalıyormuş gibi yapıp o kızları kendimize tav edicez. çok kolay bir plan gibi ama gitar çalmasını bilenler için. maalesef her tipik türk eğitimi alan genç mühendis adayları gibi bizde uygulamadan çok teorik bilgilerle uydudan tut, baz istasyonuna kadar herşeyi yapabileceğimizi varsayıyoruz.* bu yüzden gitar çalma becerimiz yok. neyse geyiğe bir son verip devam edeyim. biz kaptırdık kendimizi notlara. o sırada yan masaya iki tane ortalama üstü güzellikte hatun gelmiş, haberimiz yok. ayrıca nerden geldikleri de bir muamma.* birden bu ikisini gören arkadaş bir garipleşti. normalde o da benim gibi, ortalama güzellikte veya taş sınıfındaki hatunların olduğu yerde sesinin şiddeti eksi desibellere iner. ama bugün ne oldu bilemeyeceğim, konuyu birden zenci haklarına getirdi. durdu iki dakika sonra, "onlar aslında beyaz adamlara hizmet için doğdu. sonuçta sesleri güzel, şarkı söyleyerek insanları eğlendirebilirler. ya da çok atletik olma özelliklerine bakarsak, koşup atlayarak da insanları eğlendirebilirlikleri yüksetir." falan gibi şeyler zırvalamaya başladı. resmen, artık felsefe mi herneyse onun amına koydu adam. bir ara konu içinde mandela adı geçti, ama şaşkınlıktan nasıl, nerden bağdaştırmış anlayamadım pek. biraz daha vakit geçtikten sonra kızlar kalktı gitti. biz iki sap kaldık yine. akabinde arkadaşımdan o müthiş soru geldi: "hacı nasıdım ama, kız olsan bana verirmiydin?"

    işte böyle bir yer mühendislik fakültesi.
hesabın var mı? giriş yap