*

  • martin'in cok kizdigi yolsuzluk.
  • sadece japonya'da degil, turkiye de dahil bir cok ulkede hukumetlerin basini yakmis skandal. yolsuzlugun ustunun ortuldugu tek ulke, turkiye, tahmin edebileceginiz gibi. muhtemelen isin icinde, ordunun da olmasindan.
  • özellikle amerika ile ilişkileri güçlü olan ve bir şekilde askeri vesayet altında rejimleri olan ülkelerde ortaya çıkmış yolsuzluk skandalıydı. belçika, yunanistan, japonya olayı çözdü. suçlular cezalandırıldı. ancak bir tek türkiye, üstelik herşey belgelendiği halde olayın üstüne gitmedi.
    uğur mumcu herşeyi kitaplarında yazmıştı üstelik. işin merkezinde cuntanın üyesi 12 eylül darbecisi tahsin şahinkaya olduğu için üstü örtüldü. kendisi hava kuvvetleri komutanıydı. hatta bu yolsuzluklardan ötürü kendisi time dergisinin "dünyanın en zengin generalleri" listesine gimişti. o sayının türkiye sınırlarından içeri girmediği rivayet olunur.
  • içinde türkiye'nin de adı geçen skandal.

    nato'nun artan av-önleme uçağı gereksinimini karşılamak için lockheed firması f-104* kodlu uçağı geliştirmiştir. buna eşzamanlı olarak da ingilizler roket motorlu bir savaş uçağı geliştirmişler, ve nato'da kabul edilen av-önleme uçağının kendilerininki olmasını istemektedirler.

    ingilizlerin tasarladığı savaş uçağı, f-104'ten çok daha iyi manevra kabiliyetine sahiptir. kanatları daha geniş olduğundan daha çok silah taşıyabilmektedir. ne var ki amerikan lockheed şirketi, bir kalemi andıran f-104 için (ki "missile with a man in it" de denmektedir bu uçağa) çok paralar harcamıştır, ve bu uçaktan çok paralar kazanmayı beklemektedir.
    tek getirisi çok yüksek hızı olan f-104, devrinin herhangi bir savaş uçağıyla kapışamayacak kadar hantaldır. yani ingilizler'in uçağının yanında hiç şansı yoktur.

    ne var ki yapılan müzakereler sonucunda nato, birden bire f-104'ü kullanmaya karar vermiş, ingilizler'in roket motorlu savaş uçağı hayali noktalanmıştır.
    daha sonra, lockheed firmasının, f-104'ü, nato'daki tüm ülkelerin (türkiye de dahil) yüksek rütbeli askerlerine çok büyük rüşvetler vererek kabul ettirdiği ortaya çıkar.
    nato karışır.
  • lockheed yolsuzlugunun türkiye'de açığa çıkmamasının sebebi şu olabilir:
    şirket, türkiye'de rüşvet vermeye bile ihtiyaç duymadı..
    rockefeller'in eisenhower' yazdığı ünlü mektubunda "oltadaki balığın yeme ihtiyacı yoktur" dediği türkiye'de, rüşvete gerek var miydi gerçekten?
    yolsuzluk olup üstünün örtülmesi mi daha acı, rüşvete bile gerek olmamasi mi?
    bunun cevabını o uçaklarla düşüp ölenlerin yakinlarindan duymak ilginç olurdu...
  • (bkz: f-104)
  • lockheed skandalı sırasında hava kuvvetleri komutanı olan org. emin alpkaya
    amerikan uçak firması lockheed in türkiye'deki uçak alımları adına rüşvet verdiğini açıkladı.

    5 subat 1976
  • yapanın yaptığının yanına kâr kalması ile başlayıp, benim memurum işini bilir aşamasından geçerek, güzel yurdumuzun her köşe ve bucağına yayılan ve nihayetinde memleketin çivisini çıkartan yolsuzluk ve rüşvet halkasının ilk ve en sağlamlarından biridir. olay patladıktan sonra hava kuvvetleri komutanı emin alpkaya emekliye sevkedilmiş ve bazı kurmay subaylarla birlikte yargılanmış, lockheed firmasının türkiye temsilcisi altay kollektif şirketinin sahibi nezih mete dural tutuklanmış ve gazetelerde terli fotoğrafları çıkmış ama sonuçta herkes beraat etmiştir.
  • avni özgürel, 19 mart 2006 tarihli radikal'deki köşesinde bu konuya "örtülen dosya" başlığı altında değinmiştir:
    "tastamam otuz sene geçti üzerinden. 19 mart 1976'da northop uçak şirketi türkiye'de askeri uçak alımları için yetkililere rüşvet verdiğini açıklamıştı.. sadece türkiye değil neredeyse nato üyesi bütün ülkeler hatta japonya bile kurtulamadı 'lockheed'ten. amerika'da açılan soruşturma, rüşvet verilen ülkelerin adli makamlarına konuyu ulusal ölçekte soruşturup müsebbiplerini cezalandırmaları için kendileriyle alakalı belgelerin peyderpey verilmesini de içeriyordu. ancak amerikan savcılığının makul olan bir şartı vardı. belgeler dava açılana kadar kamuoyuna yansıtılmayacaktı. şayet sızma olursa belge gönderilmesine son verilecekti. o dönemde gazeteci olarak ankara'nın bu konuda ne denli gönülsüz olduğunu biliyorum. ama gerek askeriye gerekse siyaset alenen 'örtelim üstünü gitsin' diyemediği için 'tamam kabul ediyoruz' dendiğini de. nitekim belge akımı başladı... daha ilk ağızda şirket yetkililerinin türkiye'nin de rüşvet verilen ülkeler arasında olduğunu itiraf ettikleri ifadelerle asker-sivil önemli bazı isimlerin bu işten yakalarını sıyıramayacakları belli oldu. sonra kimin aklına geldiyse 'belge akışının kesilmesiyle soruşturmanın suya düşeceği' fikri patlatıldı. habercilikti basının yaptığı görünüşte. ama neticede isimlerin yer aldığı belgelerin gelmesini durdurdu amerikan mahkemesi. ve soruşturma dahi yapmadan dosyanın üzerinin örtüldüğü tek ülke olarak kaldı türkiye... "
    (bkz: http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=181788)
    (bkz: yiyin efendiler yiyin)*
  • türk silahlı kuvvetleri, kıbns müdahalesi sırasında düşen uçaklarını
    yenilemek ve hava
    gücünü artırmak için 1974-1975 yıllarında locheed firmasından 40 adet
    f-104 savaş
    uçağı satın almıştı. uçaklar lockheed lisansıyla italya'da üretim yapan
    aeritalia
    şirketinden alınmıştı.
    hemen tsk ile millî savunma bakanlığı yetkililerinden oluşan bir
    araştırma komisyonu
    kuruldu, başına da korgeneral musa öğün getirildi. tbmm de olayı
    soruşturmak için bir
    meclis araştırma komisyonu kurulmasına karar verdi.
    komisyonlar çalışmaya henüz başlamışlardı ki, skandal içinde yeni bir
    skandal ortaya
    çıktı: aeritalia şirketi, eylül 1975'te deprem felaketine uğrayan
    lice'ye okul yapılması
    için hava kuvvetleri komutanı emin alpkaya'ya 30 000 dolar göndermişti.
    bütün
    gözlerin üzerine çevrildiği alpkaya, "konudan genelkurmay başkanı semih
    sancar'ın
    haberinin olduğunu" söyledi.
    işte kıyamet de o zaman koptu. genelkurmay başkanının haberi yoktu!
    sancar'ın
    cumhurbaşkanı korutürk ve başbakan demirel'ie anlaşarak istifaya
    zorladığı emin
    alpkaya, 5 martta kendi isteğiyle emekli oldu. yerine gelecek komutan
    terfi sırasına göre
    orgeneral irfan özaydınlı veya orgeneral ethem ayan'dı. genelkurmay'ın
    önerisine
    karşın. başbakan demirel sürpriz yaparak komutanlığa korgenaral cemal
    ergin'i atadı.
    özaydınlı, yüksek idare mahkemesi'ne dava açıp bu tayini iptal ettirdi.
    bunun üzerine
    hava kuvvetleri komutanlığına ethem ayan getirildi.
    alpkaya hakkında 7 nisanda açılan dava jet hızıyla görüldü ve 30 nisanda
    beraatla
    sonuçlandı. genelkurmay başkanı sancar karan temyiz ettiyse de askeri
    yargıtay beraat
    kararını onayladı. bir genel, bir ara seçim geçti, hükümetler değişti,
    ordu komuta
    kademesi değişti, lockheed skandalıy-la ilgili soruşturmalar da sürdü
    gitti. sonunda
    dosya 12 eylül'den önceki son hükümetin başbakanı demirel'in şu
    sözleriyle kapandı:

    "bence lockheed bir muammadır. üzerinde çok uğraşılmış, bir şey
    çıkarılamamıştır. kişi
    suçu ispatlan-madıkça suçsuzdur, ispatlarlarsa ben de üstüne vannm. biz
    üstümüze
    düşeni yaptık. çok iyi yaptık..."

    soner yalçın ,bay pipo s.158

    dip:uçakların alım tarihi için amerikan ambargosunun oluş tarihine dikkat edin.
hesabın var mı? giriş yap