• yanılmıyorsam oyuncu kadrosunda louis garrel'ın da adı geçen 2012'de çıkacağı duyrulan xavier dolan filmi. denilmiş ki konusu için, ''filmde, cinsiyet değiştirmeye karar veren bir adam ve bir kadın arasındaki imkansız aşk anlatılıyor.''

    şimdi parçaları birleştirelim; louis garrel var bir de transeksüel bir adam va.. lan?! ağlarım lan.

    edit: az sakin olup araştırsaymışım iyiymiş. http://www.imdb.com/title/tt1650048/
  • fragmani yayinlanmistir ve su adresten izlenebilir.
  • fragmanın başındaki kahkaha sesini tamer karadağlı'nın sesine benzeten bir ben miyim diye düşünmeme sebebiyet vermiş filmdir.
  • 30. yaş gününde içindeki kadın olma arzusunu fark eden transgender bir erkekle, tüm bu süreçte ona destek olmayı eksik etmeyen kız arkadaşını ve karakterimizin aile-çalışma-özel hayatının yaşadığı değişimleri anlatan yeni xavier dolan filmi.
    ingilizce altyazılı trailer'ına şurdan ulaşılabilirken, arka fonda çalan şarkı moderat-a new error oluyor. yine hayranlığımı pekiştirecek bir çarpıcılıkta film yapmışa benziyor dolan. heycanla bekliyoruz.
  • nathalie baye'i tekrar görmemizi sağlayacağı için kendisine minnettar olduğum dolan filmidir. bir de biraz sert mi olmuş ne? j'ai tué ma mère kıvamlı bi'şeye benziyor. gösterim tarihi olarak temmuz gösteriliyor bir de, dilerim hemen izleyebiliriz.

    --- spoiler ---

    seviyoruz seni güzel çocuk!

    --- spoiler ---
  • meraktan gebererek bekledigim film. youtube da bir sürü channellar var. kadın olmak isteyip, baştan sona bu süreçte videolar çekip, degişimlerini anlatan erkekler var. aynı şekilde erkek olmak isteyip, bunun süreçlerini paylaşan birçok kadının videosu var. youtube da böyle bir çift de görmüştüm, çocuk, kadın olmak istiyor, aşık oldugu kişi de bir kadın, ama o da erkek olmak istiyor, birde çocukları oluyor. gerçi filmde daha da cins bir olay olur, kız arkadaş sabit kalıyor, adam, kadın olmak istiyor.. şuraya gelicem, böyle insanlar var, hayatları da çok garip, izlemesi keyifli ve ilgi çekiyor. cins herif, xavier dolan da bu istege fragmandan da gördügüm kadarıyla baya bir karşılık vermiş, beklentim çok yüksek bu filmden. çok rahatsız bir film bekliyorum, hadi artık çıksın. *
  • 168 dakikalık süresiyle beklentilerimi çok düşük düzeye indiren film.

    izlemeden peşin peşin konuşmuş olmayayım tabi ama i killed my mother' dan sonra heartbeats de benzer bir süre artışı ile gelmişti, ki bence heartbeats' i beğenmeyenlerin genel kanısı filmin süresi üzerineydi, ne yazık ki aynı eleştirel nedenler bu filmde tavan yapacak gibi geliyor bana.

    umarım yüzüm kara çıkar da i killed my mother' da hissetiklerime geri dönerim tüm xavier dolan hakkında düşündüklerim için.

    filmi izledikten sonra gelen ek ve devasa spoiler:

    --- spoiler ---

    öncelikli olarak süre mevzusundan işin içerisine girip ucunu senaryoya dokundurtmayı düşünüyorum. önceki filmlerde olduğu gibi çok güzel diyolaglar var bu filmde, xavier dolan' ın her senaryosunda en iyi yaptığı yer olarak görüyorum diyalogları neyse. mevuzuma gelrisem, yönetmenin önceki filmlerinden alıştığımız bir tarzı vardı zaten, müzik kullanımı, kostümler, yer yer ekspresyonist sayılabilecek mise-en-scene düzenlemeleri, hayal motivasyonlu yapılan instert' ler yada motivasyonsuz yapılan non-diagetic instert' ler vs. vs. ama süremiz 169 dakika olunca ve filmin anlattığı hikaye bir çiftin 10 yıllık işkisini kapsıyorsa bu işin bir sistematiğe dökülmüş olmasını beklemek gerekir diye düşünüyorum.

    şöyle devam edeyim; filmimiz zaten bir frame flashback, aslen filmde gördüğümüz zaman, filmin sonunda laurence' in kendi hikayesini yazmış olduğu romanı hakkında röportaj yapılırken başlıyor ve biz geçmişte, o kitapta geçen olayları izliyoruz. filmin neredyse tamamını kapsayan frame flashback sekansı zaman zaman laurence' in röportajda söyledikleri ile (sadece off-screen sound olarak) kesiliyor. bu vocie over bölünmeleriyle, frame flashback yapısı kendi içinde bir multiple flashback sistemine dönüşürken yetmiyormuş gibi, bir kaç kez karakter motivasyonlu abrupt flashbackler yaşanıyor. işler bölye olunca, iyi hoş güzel ama 168 dakikalık sistemsiz bir kesinti, bölünme ve zaman atlama düzenssizliği ile seyirci baş başa kalıyor. xavier dolan' a aşina değilseniz, zaten müzikli sekanslar ve çeşitli instert' ler tuzu biberi oluyor diyebilirim senaryonun kopukluklar yaşamasına.

    dediğim gibi senaryoda bir kopukluk yok aslında. anlatım biçimi olarak tercih edilen yolun, beklenmedik (misal bir anda 5 yıl atlanması) elipsisleri, hali hazırda frame ve multiple flashback yapılarının iç içe geçmişliği nedeniyle anlaışmaz hale geliyor. tabikide konu laurence gibi bir insanın hayatıyken, onun hayatının orta yerine girdiğimiz bir filmi yönetmenin bize muhteşem düzenli bir dönüşüm ve kurgu içerisinde sunmasını beklemiyoruz. tüm bu karmaşa laurence' in kendi karmaşasının, yaşantısının, dönüşümünun, onun özetlenemezliğinin bir göstergesi olarak çok büyük anlam kazanıyor.

    şimdi biraz xavier' den neler bekledik elimizde ne var mevzusuna istiyorum. elbetteki soundtracklar ve filmin içerisine serpiştrilen music videolar. yine süreyle beraber bu sahnelerin sayısının artışı göz ardı edilebilecek gibi değil. bazı bence çok yanlış soundtrackler kullnaımı dışında asıl olayımız ise visage' ın fade to grey parçasının çaldığı 'balo sahnesi'. soundtrack'in yerli yerindeliğine bir lafım yok, ama sahnenin kendisine diyecek çok şeyim var. hazır yeri gelmişken filmin aspec ratio' sunun 1.33:1 formatında olmasına da değinmek istiyorum. zaten en büyük korkum 4:3 formatında bir film izlemek değil, xavier dolan' ın ilk iki filmde beraber çalışmış olduğu görüntü yönetmeni ile bu sefer çalışmıyor oluşundan kaynaklıydı. ve 4:3 kompozisyonun bize neler kaybettirdiğini filmin her yerinde görmek mümkünken bunun olabilecek en büyük kaybı yarattığı yerler birisi balo sahnesi. 16:9 komposizyon yatay düzemlde anlamlanabilecek bir merkez-kenar ilişkisi, hiyerarşisi sunarken, 4:3 de bu ilişkiden bahsedemiyoruz. filmin "video esteteiği"nden ötürü elle tutulur bir arka plan-ön plan ilişkiside görememek başka bir görsel kayıp oluyor. hal buyken, bizim pass this on' larla, dalida' larla, vive la fete' lerle alıştığımız sahnelerden geriye bir takım "müzikle dönen ablalar" kalıyor.

    özetlersem, çok mu kötü eleştrilecek yeri var, evet. ama doğruya doğru iyi bir filmle karşı karşıyayız. süresine dayanamama korkunuz varsa, kendinizi hazır hissedene kadar izlemeyin diyeceğim bir film. her ne kadar filmin adı laurence anyways olsa ve bu filme ne kadar yakışıyorsa da, bir o kadar yakışacak diğer isim fill in the blanks olacaktır, hatırlatayım. şahsi bir notum olarak xavier dolan' ın acilen stéphanie anne weber biron ile çalışmaya geri dönmesi gerekiyor.

    küçük bir oyunculuk mevzuauna girmek gerekirse, bazı yerlderde abartılı duran laurence' in oyunculuğu dışında (misal gözlerine ilk kez rimel sürerken ki sahne) benim gözümde kusursuz performans var ortada. ayrıca laurence' in kasıtlı olarak bazı yerlder over acting sergilediğini düşünüyorum, sevgiler.
    --- spoiler ---
  • tutkunun bu denli aktığı, yılın en başarılı ender filmlerinden. unutmadan harika bir soundtrack'e sahip olduğunu da eklemek istedim.
  • xavier dolan'in müziği etkili kullanmada iyice ustalastigi, kendine has slow motion vb. cekimler ile karakteristik ozelliklerini saglamlastirdigi ve goruntulerin yer yer mukemmel fotograf karelerine donustugu filmidir.

    --- spoiler ---

    duygusu super ancak biraz uzun suruyor, bir de beklentisi cook yuksek olanlari buruklastirabilir. en mukemmele alistirdi daha bu yasinda... yine de ilk iki filmine bakınca bilemedim ben laurence anyways'i nereye koyacağımı... fazla mı klişe vardı, başı sonundan belliydi...

    balo sahnesinde sigara yakarken göründün ya bi saniyeliğine xavier'ciğim, seni yerim yerim.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap