• m night shyamalan'ın yazıp, yönettiği yedinci filmi. bu kez disney'le değil, warner bros'la çalışmış. film değil, adeta bir "masal"...

    konusu:
    üçlü apartman kompleksinin kapıcısının havuzdan çıkan su perisiyle macerası...

    filmin sonundaki şarkı:
    "the times they are a-changin"; yorumlayan: a whisper in the noise (beste: bob dylan)

    filmin en en sonundaki ithaf:
    "kızlarıma. size bir masal daha anlatacağım ama sonra doğru yatağa".
  • m night shyamalan'in kendisinin yazdigi ve yönetecegi ve "a personal movie with a big idea" dedigi film. filmde yapacagi sürprizler konusunda, bir hayli iddiali cümleler kurdugu da dikkatlerden kaçmamistir.*
  • the village de yine shyamalan yönetiminde iyi bir basrol oyuncusu olabilecegini süper bi performansla kanitlayan bryce dallas howard in basrol oynayacagi film.
  • görüntü yönetmenliğini christopher doyleun yapacağı film. bu birliktelik haliyle insanı büyük umutlar içerisine sokuyor.
  • hilary hahn'in bu filmin soundtrackinde caldigina dair hicbir aciklama yapilmamistir. trailerdan da gelen birtakim orkestra yaylilari sesi ise kesinlikle onun kemanindan degildir.
  • m. night shyamalan'ın son filmi lady in the water'ı için yapılan promosyonlarında bugüne kadar hiç olmadığı şekilde "bir shyamalan filmi" vurgusu yapılmaktaydı. bir çok tv spot'ında ve fragmanda yok bizi 6. histe şöyle korkuttu, village'da böyle ters köşeye yatırdı, bak şimdi esas arka bahçede bizi korkutan şeyleri yapacak, öcüler gelecek, dunganga fırlayacak vs. gibi seyircinin bu defa hiç olmadığı kadar gerilip korkacağı bir film olduğu garanti edilip altına da shyamalan kefil olarak yazıldı. ancak gidince gördüm ki, film için çok ama çok yanlış bir promosyon stratejisi seçilmiş.

    --- spoiler ---

    film gösterime girmeden night shyamalan jon stewart'ın daily show'una çıkıp da filmin sonunda -kendisinin paradigm shiftadını verdiği- süpriz olmadığını söyleyince o sırada bence film hakkında verebileceği en büyük spoiler'ı vermişti. çünkü benim için night shyamalan filmlerindeki en büyük eğlence filmin başından sonuna kadar süprizin ne olduğunu tahmin etmek. bu sebepten ötürü signs'da süpriz olmaması benim için çok büyük bir süpriz olmuş kendisini beni ters köşeye yatırdığı için tebrik etmiştim. bu sebepten ötürü jon stewart'a çıkıp da direk bu filmde öyle bir şey yok bu normal film gibi bir açıklama yapması hiç hoşuma gitmemişti.

    --- spoiler ---

    ancak daha sonra jon steart'ın devam eden cümlelerini daha ciddiye almak gerekiyormuş belki de. çünkü dediğine göre bu film aslında kendisinin her gece uyumadan önce çocuklarına anlattığı bir masalmış. günler geçtikçe masal daha korkunç olmaya başlamış ve sonunda bunun bir filmini çekmeye karar vermiş. bunun üzerine jon stewart çocuklarının çok psikopat rüyalar görüyor olduklarına dair bir iki espri yaptı ve ardından shyamalan dağılan karizmasıyla ortamı terk etti ancak görülüyor ki o kadar espri yapılacak bir durum yokmuş. lady in the water gerçekten de bir masal. açılışındaki çöp adamlarla anlatılan hikayelerden sonuna kadar seyircinin gözüne sokulan şey, verilmek istenen ana mesaj da yaşanan olayların bir masal olduğu. çocuklara göre bir masal olup olmadığı, filmin içinde geçen bir iki zıplatan sahneden dolayı tartışılabilir, ancak büyüklere masal olup olmadığı da senaryonun çocuksuluğu, olan olayların ancak çocukların inanacağı cinsinden olmasından ötürü tartışmaya açık.

    zaten bu filmde ilk defa m. night shyamalan'ın önceki filmlerindeki son derece geren, adamı her saniye diken üstünde tutan atmosferi yaratmadan özellikle kaçındığı izlenimi oldu bende. sixth sense ve özellikle signs filminde garip kamera açıları ve yerinde kullanılıp geren müzik seyirciyi her an bir şey olabilir mesajı vererek film boyunca hemen hemen hiç durmaksızın germekte idi. bu filmde ise pek öyle bir durum yok, kamera açıları daha deneysel olarak kullanılmış. amaçları seyirciyi germekten çok, olayların bulanıklığını yansıtmak. shyamalan'ın seyirciye sunduğu sadece bir masal, yer yer korkutabilecek öğeleri olabilecek ama muhtemelen masallara inanmayacak yaşa gelmiş hiç bir bireyin korkmayacağı, masallara inanıyor olsa da hemen hemen herkesin sonunu rahatça bileceği bir masal. shyamalan bu masalın kendini satabileceği, seyircinin yaklaşık 2 saat sonunda mutlu olarak salonu terk edebileceğini ummuş.

    "ben çok korkunç olacak bu film, acaip korkacaksınız, bak yine shyamalan yaptı zaten, hiç bu kadar korkunç yapmamıştı" benzeri fragmandaki gazlamalardan sonra gidip de 2 saat çocuk masalı izleyince salondan hiç de mutlu ayrıldığımı söyleyemeyeceğim. belki baştan bu bir masal, öyle çok korkunç falan da değil, shyamalan kaliteli atmosfer yapmış ama enteresan bir şey bir bak dense belki film hakkında daha olumlu düşüncelerim olabilirdi.

    bir iki bilindik hollywood klişesi ya da masal klişesi süprizle beraber verilen karanlık ama aşırı korktucu olmayan bir atmosferde masal kahramanlarının mücadelesi ilginizi çekiyorsa bu filmi kaçırmayın derim. aksi takdirde gerçekten korkunç ya da geren bir film arayanlar bu filmi pas geçebilirler.
  • (bkz: gereksiz)
hesabın var mı? giriş yap