• insan yaşamını elektronun spini gibi ** iki halde: ölü ve diri olarak düşlediğimiz zaman gerçekleşebilecek birşeydir.
  • aklıma yatmayan ama içten içe inandığım şey.

    kısaca açıklamak gerekirse: insanlar öldüğü ya da öleceği bir durumda karşılaşırsa paralel bir evrende yaşamaya devam ediyor. yani öyle bir noktadayız ki 1000 ihtimalde ölüyoruz, 300 ihtimalde yaşıyoruz. evrenimiz 1000'in arasında olsun. bilincimiz 300 taneden birinde devam ediyor. o yüzden eğer herhangi bir paralel evrende yaşamaya devam ettiğimiz sürece hiç ölmüyoruz.

    tabii ki bilimsel bir şey değil, çünkü ne deneyini yapabilirsin hadi deneyini yaptın sonucunu alabilirsin. kısacası yanlışlanamaz.

    (böyle yazıyorum ama umuyorum ki bunu test edebilecek bir durumda kalmayız hiçbirimiz)

    edit: burada yazan adamlara schrodinger'in kedisi desen ooooo qanqa süper kedi derler, ama ismi kuantum ya azıcık popüler kültürün ilgi alanına giriyor ya mal mal yorumlar yapılıyor. biri demiş ki falcı: lan yarrak bunun fal ile ne alakası var olayı azıcık anlasa bu kadar konuşamayacak adamlar gelmiş burada sikik sikik önemsiz ve değersiz düşüncelerini saçıyor. kuantumla ne alakası varmış, ota boka kuantum diyormuşuz. lan sikik senin bilime ne katkın var anlat dinleyelim. şimdi bilimde çığır açmış kişi söyle schrodinger'in kedisi neden hem yaşıyor hem yaşamıyor, fakat bu deney ota boka kuantum?

    adama sorsan bilimden anladığı ooo kanka plüton'un kalbi varmış ooo; ama doktorasını yapmış olasılık ve elektron spini üzerinden açıklanan deney sana göre sikik. neden çünkü ismi kuantum.
  • kendi icadım zannediyordum (bkz: #38348175).

    meğer 1980 sonlarında birden fazla bilim adamı aynı tezi öne sürmüş.
  • evrenler üstü bir bilincin var olmadığını, bilinci var edenin çevresel etmenler olduğunu ve bu sebeple sonsuz sayıda evrenle beraber sonsuz sayıda bilinç olduğunu düşündüğüm için mantıklı bulmadığım fikir. paralel evrendeki bilinçlerin bana ne kadar benzediğinden bağımsız olarak ben sadece buyum ve eşsizim.
  • kuantum ise görecelidir, dolayısı ile sizde de aynı etkiyi yapma ihtimali yapmama ihtimaline eşittir.

    belkide tüm alternatif evrenler alternatif bireylerin ölümünde aynı anda kesiştikleri anda bireyler tüm alternatif evrenlerde ölmektedirler. bu da mantıksal bir alternatif olduğuna göre...
  • sorunlu bulduğum düşünce.

    diyelim iki seçimim var; birinde ölüyorum birinde yaşıyorum. o halde bu iki seçim ayrı ayrı paralel evrenlerde bulunur ve birinde ölü birinde diri olurum.

    sorun burada başlıyor.

    yaptığım seçim yüzünden ölmüş halim ile diğer seçimi yapan kopyam, aynı bilinç mi oluyor?
  • (bkz: ruh)
  • türkiye'de bir ara ancak spinoza üzerinden siyaset tartışan marksistleri çevirmek moda olduğundan, yazın dünyasında hangi tartışmalar dönüyor bilinmiyor lakin ingilizce yayınlar içerisinde özellikle de kanada ve avustralya kökenli birçok felsefecinin ölümsüzlük kavramını tartıştığını görüyorum (hem gayet de etkili isimler.) yirminci yüzyıla gelmişsin, kadim, gürül gürül ölümsüzlük başlığı var iken, siyaseti bir kenara bırak azıcık. cryonics gibi vefat eden insanı dondurma külahında bekletmeye dayalı da değil bu mülahazalar, fizik ve felsefe temelli tartışmalar üzerinden ilerliyor genellikle (zaten eski sömürgeler olan kanada, avustralya ve brezilya'dan bizim türklerin adını dahi duymadığı öyle çok isim var, öylesine bir literatür var ki, kişi başına düşen zihinsel emek neden bir türlü bize isabet etmiyor diye hayıflanıyorsunuz.) yani bu alandaki tartışmalar uçuk ufocuların, transandental meditasyoncuların laga lugalarından ibaret değil. şimdilik ulaşılabilecek çok şey yok tabii ki, ancak eğlenceli tartışmalar da çıkabiliyor buradan (fantastik de gelebilir.)

    kanada'nın resmi filozoflarından john leslie bunlardan birisi misal. immortality defended eserinde, dünyayı "tanrının zihnindeki bir simülasyon" olarak gören panteist betimlemeyi alıyor, bunu gayet fizikalist (materyalist değil, güncellenmiş hali) bir okuma ile harmanlıyor ve ölümsüzlüğün olanaklarını arıyor. bu mistik bir okuma da değil, fizik alanındaki tüm potansiyeli, ölümsüzlük fikri için işe koşmak daha çok. paralel evrenler fikrini, olası bütün satranç adımlarını hesaplayan bir bilgisayar gibi hareket eden bilinçsiz bir tanrıya bağlamak, einstein'ın da gayet memnun görebileceği bir panteist fikir. ölümsüzlük seçeneklerinden biri olarak sonsuz sayıda simülasyonlar yaratan zihinleri varsaymak ve buradan başka simülasyonlarda varolmaya devam edeceğini düşünerek ölümsüzlük fikrine ulaşmak gayet eğlenceli. zihin üzerine olan tartışmalar da 19.yy'da olduğundan daha girift olduğu için, bu yolda bazı açıklar bulunabiliyor (örneğin bir adamı ıssız bir adada bir kütüphaneye kapattınız diyelim, ondan bir cümle sanskritçe yazmasını istediniz. o da kendisine verilen uzun zamanda, kütüphanede bulduklarını okuyarak sanskritçeyi öğrendi ve o cümleyi yazıp size verdi. bu durumda bilinç dediğimiz şey, tek kişiden mi ibarettir? yoksa çevredeki nesneleriyle beraber bütün bir kütüphaneden mi ortaya çıkar?; panteist bir tanrının zihnindeki simülasyonlardan bahsederken bunun gibi pek çok anlatı kuruluyor -malum, buna alternatif olarak panpsychism gibi akımlar da var-.) tabii bu ölümsüzlük konusundaki ilk senaryomuz.

    bir başka ölümsüzlük seçeneği de zaman dördüncü boyut olduğu için, insanların herhangi bir zaman diliminde ebediyyen varolduklarını varsaymak. einstein'ın, vefat eden arkadaşı michele besso'nun yakınlarını, besso'nun aslında yok olmadığını, dördüncü boyutta varolmaya devam ettiğini anlatarak yatıştırmaya çalıştığı söylenir (bunu yozgat'ta bir düğünde söylesen, yedi arkadaşın ve köpeğinle bir mağaraya ebediyyen sığınmak zorunda kalırsın.) zamanın göreceliği üzerinden öncesiz ve sonrasız bir varoluş tasavvur etmek mümkün. leslie bu senaryoyu da görelik kuramı ile sunuyor, ayaküstü çevirimle:

    "ölüler ve henüz doğmamış olanlar, şu an yaşamıyordurlar. buna karşın, şu an yaşıyor olmak ile uzak bir yüzyılda yaşıyor olmak, dünyada yaşamakla uzak bir galakside yaşamaktan pek de farklı olmayabilir. şimdi-lik, burada-lık kadar göreceli bir şey olabilir (benim için "burada" olan, sizin için "orada" olabilir.) dünyanın, einstein'ın deyişiyle, dört boyutlu bir yapısı bulunur ve deneyler bu yapı içerisinde "'şimdi'yi nesnel olarak temsil eden hiçbir bölüm" bulamazlar (...) hızlı biçimde koşmanın neşesi, bilinmeyen geleceğe yönelik duyulan korku, hangi ayak parmağının acıdığını hatırlayamama rahatlığı... bütün bunlar birlikte dört boyutlu bir gerçekliğin içinde yaşanabilir." (leslie, john, 2007, ımmortality defended, blackwell publishing, malden, s:58)

    müzikteki seslerin ayrı ayrı değil, hepsinin aynı anda verilmesi ve hepsinin aynı anda varolması gibi bir şey bu. ama buradan yola çıkarak bütün varoluşların zorunlu olarak ebedi bir varoluş olduğunu varsaymak mümkün. akrebi de yelkovanı da birbirine düşürünce gelecek, geçmiş ve şimdiki zaman ayrımı ortadan kalkıyor. ama aynı zamanda bir zaman diliminde de sıkışıyor gibisiniz (true detective'de rust cohle'un diğer dedektiflerle yaptığı varoluş muhabbetinde söylediği gibi, "bu konuşmayı kaç defa yapmış olabiliriz sizce?" ; hep aynı dilimde ebediyyen dönüp durmak gibi.)

    tabii bütün bu ölümsüzlük senaryolarının, ancak bir panteistik şema olması durumunda varsayılabileceğini söylemekte fayda var, başka yere dükkan açarsanız aç kalırsınız. dördüncü boyut ve paralel evrenler fıs çıkar ise, bu sefer de spinoza'nın bütün olasılıkları düşünen tanrısının zihnindeki bir bölüm olarak ebedi varoluş kalıyor. vefat eden çoluğunun çocuğunun, resepsiyondaki türkan şoray gözlü güzel kızın, ilahi zihnin bir parçası olarak ebediyyen varolmuş ve varolacaklarını söylemek, ölümsüzlük arzusunu tatmin eder mi bilemiyorum. avustralya felsefe geleneğine dahil edilebilecek şu meşhur david kellogg lewis'ın bir sözü vardı, "mantıksal olarak mümkün olan her şeyin bir yerlerde varolmakta olduğunu" söylüyordu. bu kadar sonsuz seçenek sunan bir teorik araç kutusuna sahipseniz eğer, ölümsüzlük konusunda da, şahsî fantastik dünyalar üretme konusunda da yirminci yüzyıl ve sonrası bir cennet gerçekten. mistik ve uçuk inanışlara, new age dalgasına dahil olmadan rahatlamak istiyorsan fizik/felsefe de birkaç şey sunabilir. gerçekçi ol, imkansızı iste.
  • insan bilincinin zamanin ustunde oldugunu dusunursek mumkundur.
    insan yasaminin bastan sona evrelerini ele alip, bilincin bu evrelerde gelisimini inceyelim ve olum olarak kabul ettigimiz fiziksel aktiviteye biraz daha farkli bir acidan bakalim.

    bebeklik doneminde, bebegin farkinda oldugu dunya, henuz onun kadar minik ve anlamsizdir. anne karninda olusan bazi aliskanliklari devam ettirmen gerektigini hissedersin. fiziksel gelisimini devam ettirebilmen icin beslenmen gereklidir. tipki anne karninda gelisirken beslendigin gibi. henuz minicik embriyoyken, bilincin fiziksel dunyaya uyumun ilk sureci olan beslenmeyi islemektedir. farkettigin ilk eylemlerden biri aglamaktir, karnin actir, gazin vardir aglarsin, vucudun olumsuzluklara karsi, kaslari ile verdigi istem disi bir tepki olarak algilayabilirsin bunu, tipki rahat oldugun anlarda gulumsedigin gibi. yavas yavas kucuk dunyanda bir seylerin degisiklik gosterdigini anlamaya baslar bilincin. seninle ilgili digerleri hareket halindedir. bilincin gelismeye, dunyan genislemeye, sen de buyumeye baslamissindir.

    buyudukce birbirini tekrarlayan eylemler hafizanda yer edinmeye baslar ve bilincine fiziksel dunyaya uyumla ilgili yeni edinimler katar. yuzleri ayirt etmeye basladikca insanlari guvenilir ve guvenilmez olarak kategorilendirmeye baslarsin. guvendigin insanlarin yaninda kaslarin gevsek ve yuzun gulec, guvenmediklerinde ise gergin ve aglaktir.

    insanlarla iletisimin aglamak ve gulmek uzerine kuruluyken, tipki onlar gibi iki ayak uzerinde durabilmeye calisman bilincinin fiziksel dunyaya adaptasyonunda, asamalardan sadece biridir. digerleri bunu sevincle karsilarken yuzlerinde olusan samimi gulumsemeler bilincine pozitif bir edinim olarak katilacaktir. daha sonrasinda kulagindaki titresimlerin aynisini senin de uretebilmen icin dilini kullanman gerektigini cozdugunde mantigin, bilincin fiziksel dunyaya uyum surecinde bir adim daha ilerleyecektir.

    daha sonrasina zaten hakim olman gerekli.

    yani zamanin otesindeki bilincimiz zaten kisa bir donem icin fiziksel dunyaya dusmus, buraya uyum saglamis, burada fiziksel izler birakmis, ve bu izler de baska baska bilesenler olusturarak dongude kalmistir. atom alti seviyelerde maddenin aslinda var olup olmadiginin tartisildigi gunumuzde, bilinci de atom alti hatta daha da ilerisi zamanin otesinde bir unsur olarak kabul edersek hem konuyu kuantum mekanigiyle baglayabilir hem de olumsuzluge farkli bir bakis acisi getirebiliriz.

    onemli olan soru su; nicin fiziksel dunyada bilincimiz?
  • ucu felsefi açıklamalara dayanan bilimsel teorileri asla sevemesem de, hakkında bilgili olduğum için en azından açıklayabileceğim bir ölümsüzlük teorisidir.

    özetle;
    --- spoiler ---

    bir düşünce deneyi yapalım; öldüğünüzü hayal edin..

    zor değil mi?

    birine öldüğünü hayal et demek düşünmediğini, benliğinin olmadığını, bilincinin olmadığını hayal et demektir ki bilinçli var olmuş yaratıklar olarak onsuzluğun nasıl bir şey olduğunu hayal edemeyiz.
    birinin göremediğini, koku alamadığını, hissedemediğini, tat alamadığını, duyamadığını hayal etmesi kolaydır. çünkü bunlara rağmen bilincin varlığı devam eder. ama ölüm duyularımızın yok olması değildir. ölüm bilincimizin yok olmasıdır. yani öldüğünüzde, vay be sanırım öldüm diyemezsiniz. bunu diyebilecek bir bilinciniz var olamaz.
    yani en basit haliyle, öldüğünüzün gerçekliğini yansıtacak bir durum ve konum içinde olamazsınız.

    bir odada uyandığınızı varsayın. yanınızda nükleer bir bomba ve bu bombaya bağlı bir pim tuşu var. bu pim tuşu bir kuantum parçacığına bağlı ve parçacığın spin katsayısını ölçüyor (spin katsayısı belirsizlik ilkesine bağlı olarak kuantum mekaniğinde o an -1/2 mi yoksa +1/2 mi olduğu belirlenemez nitelikte bir katsayıdır, aynı anda hem biri hem de diğeri olabilir.) bu katsayı +1/2 olduğunda bomba pimi çekseniz bile patlamıyor ama -1/2 olursa patlıyor. yani aslında basit. pimi çektiğinizde %50 ihtimalle ölecek, %50 ihtimalle yaşayacaksınız. bir nevi schrödinger'in kedisi oldunuz.

    gidip pimi çekiyorsunuz ve ölmediniz. pimi çektiğiniz ilk an iki farklı zaman akışı yaratıldı, bunların birinde öldünüz ve birinde ölmediniz. biraz bekliyorsunuz ve ölmediğinizi görüyorsunuz, şanslısınız ölmediğiniz zaman akışındasınız. bir daha pimi çekiyorsunuz ve ölmediniz. bir daha pimi çekiyorsunuz ve ölmediniz.. %12.5 ihtimal galip geldi ve her seferinde şanslıydınız diyelim.

    şansınızı zorladınız ve pimi 100 kere çektiniz. 1/2^100 ihtimalle yaşama şansınız var, neredeyse imkansız. her pimi çekişinizde pimi çekişinizin ardından hem öldüğünüz hem de ölmediğiniz iki farklı zaman akışı ortaya çıkıyor ve siz şanslı olduğunuz zaman akışını yaşıyorsunuz.

    sizin bakış açınızdan kuantum ölümsüzlüğüne göre bilince ve farkındalığa sebep olabilecek olan tek ihtimal hayatta kalmak olacaktır. sizinle aynı zaman akışında olan biri için hayatta olma olasılığınız 1/2^100 iken, sizin için bilinçli olup bunu deneyimleyebileceğiniz tek alternatif en başından beri hayatta olmaktı. siz yaratılan zaman akışında her seferinde şanslı gelen tarafta olmalısınız ki bunu deneyimleyebilecek bilincin varlığı ile çakışmayın.

    en özet haliyle kuantum fiziğinin berlisizliğine dayanan senaryolarda varlık bilinci ve bilimsel bilgi silinemeyeceği ve baki olduğu için kişinin kendi deneyimine göre ölüm imkansızdır. var olduğumuz zaman akışı her zaman bilincimizin devam ettiği ve ölemediğimiz zaman akışı olacaktır. başkalarının ölümlerini deneyimleyebileceğiz, fakat başkaları da kendilerinin ölmediği zaman akışında var olacağı için önemsiz kalacaktır.
    bu teoriye göre kişinin kendi perspektifinden ölümü imkansızdır.
    --- spoiler ---

    bu henüz bilimsel olarak doğrulanmamış ve doğruluğu ya da yanlışlığı farklı zaman akışlarının deneyimlenip ölçülebildiği bir ana kadar ölçülemez olacaktır. dolayısıyla kesin olarak doğru olup olmadığını bilmiyoruz. ama şunu biliyoruz, doğru olabilir. doğru olmaması için hiçbir sebep yok. bu yüzden de geçerli bir teori kanıtlanana ya da yanlışlanana kadar.

    siz yine de her ne olursa olsun teorinin gerçekliğini test etmeye çalışmayın. eğer teori yanlışsa bilirsiniz yani... ölürsünüz.
hesabın var mı? giriş yap