• "beni anlamak, özgür olmak isteyen; beni izlemeyen ve beni bir dinle, bir mezheple sonlanacak bir kafese dönüştürmeyecek insanlar istiyorum. bütün korkularından özgür olsunlar yeter; din korkusundan, kurtuluş korkusundan, aşk korkusundan, ölüm korkusundan, yaşam korkusundan.
    bir ressam nasıl resim yapmaktan zevk alıyorsa, resim yapmak onun kendini dışavurma biçimiyse, sevinç kaynağıysa, iyi olmasını sağlıyorsa, bu da benim için aynı; yoksa hiç kimseden hiçbir şey istemiyorum.
    siz otoriteye alışıksınız, bir başkasını sizi olağanüstü güçleriyle –mucizeyle– mutluluk denen o sonsuz özgürlük diyarına götüreceğini sanıyor ve umuyorsunuz. bütün yaşam görüşünüz bu otoriteye bağlı.
    ne kadar ilerlediğinizin, manevi düzeyinizin ne olduğunun söylenmesine alıştınız bugüne kadar. ne kadar çocukça! dürüst olup olmadığınızı size sizden başka kim söyleyebilir?"
    krishnamurti
  • "çanların sesini duydunuz mu? şu anda neyi dinliyorsunuz? sesleri mi yoksa sesler arasindaki aralıkları mı? eger bu sessiz aralıklar olmasa sesler asla bu kadar etkili olmayacaktı"

    krishnamurti’nin bu sozleri bazen hayat yani basimizdan gecip giderken nasil olup da goremedigimizi aciklar nitelikte. cunku hayat, ayrinti olarak bakmaya sartlandirildigimiz icin goz ardi ettigimiz yerlerde aslinda.

    engin gectan/hayat
  • "the analizer analyzes himself, not the subject"
    bu söylemine katılmadığım zamanında düşünmüş hint kişisi.
hesabın var mı? giriş yap