• merhaba, bugün günlerden pazar... yani benim kendimi bilmeye başladığım günlerden psijik açıdan fazlaca etkilendiğim gün... pazartesi günlerinde bile kendimi daha az kötü, daha az sıkıntılı ve daha az karamsar hissederim... oysa ki pazar günlerinin psikolojisi bende bambaşka yaşanmaktadır... iyi de bundan bize ne diye bir düşünceye bir an için kapılabilirsiniz... doğal, kapılmak hakkınız var elbet... ancak kendi kendime düşündüm, sordum ve cevap vermek için bir saniye gibi kısa bir süre kullandım... pazar pazar sizi etkileyecek belki de etkilemeyecek bir şeyler yazabilir dedim... bunu okumak yahut okumamak tamamen sizin özgür iradenize kalmış bunu da biliyorum... ama muhtemelen okunmamış bir eklentiden sıkılacağınız için bunu okuma en azından göz gezdirme zahmetine katlanmanız gerekecek... eh bu kadarına da katlanıverin (biliyorum kaba oldum)... ben bunca saçma sapan şeyi yazma zahmetine girdim ne de olsa.... bencilliğin hat safhada olması durumları sezinliyorum yine...

    neyse dedim ya, bugün günlerden pazar... yani haftanın en korkunç günü... en azından benim gibi minicik bir uyku problemi olan bir insan için çok korkunç... bir düşünsenize sabahın kör saatin kalkıyorsunuz ya da hiç yatmamış oluyorsunuz... ve hayatın öğlen 13 den sonra başladığı bir güne başlamışsınız... eh ilk işiniz geleneksel sabah kahvesi olur... bir kahveyi içtikten sonra, yapacak hemen hiçbir şeyiniz olmadığı için pijamalarınızı çıkartırsınız en erken açılan bakkala -ki bu saat 8 suları olabiliyor ancak- gidersiniz... günlük betik (bkz: gazete) alma sevdasına kapılırsınız... ancak günlük betikler kendi aralarında kötülük yarışına girmiş oldukları için en kötüsünün hangisi olduğuna da bir bakışta karar veremeyeceğiniz için birkaç tane günlük betik almak zorunda kalırsınız... eve dönüşünüz gayet kalabalık bir kağıt yığını ile olur... malum pazar günleri günlük betikler kim kimle nerede ne yapmakta kültürüne faydalı olacak yığın ek ile doludur... tekrar eve döndüğünüzde yeşil kettle da su ısınmaya başlarken, tekrar pazar ruhunu yaşamak için üstünüze pijamalarınızı giyersiniz... bu esnada su ısınır kahvenizi yaparsınız ve en rahat koltuğunuza -ki bu hemen hepsi oluyor- yayılıp ya ayaklarınızı sehpaya uzatarak yahut da olabilecek en uzun pozisyonda oturarak bir yandan saçma sapan haberlerin (ki son dönemde bol seçimli) olduğu günlük betikleri günlük taze uydurulmuş fal bölümüne varana kadar okursunuz, bir yandan sıcak kahvenizi biraz üstünüze dökerek de olsa içersiniz... ama ne korkunçtur ki günlük betikte okuyacak bir şey ve fincanınızda üstünüze dökmeyi bırak içecek bir yudum kahveniz kalmadıktan sonra korkunç gerçekle karşılaşırsınız... saat henüz 10 bile olmamıştır... yani ne bir alışveriş merkezine (bahsi geçen yer götzen olur) gidip lüzumsuzca dolaşıp lüzumsuz şeyler alabilirsiniz ne de henüz ruh durumunuz küfür işitmeye müsait olmadığından bir arkadaşınızı arayabilirsiniz... eh bu saatte sinemaya falan da gidilmez... bol mayonezli bir hamburger ile kahvaltı yapayım deseniz taaa incirli caddesindeki 24 saat açık burger a yürümeniz gerekir... diyelim oraya kadar yürüdünüz eve yine yürüyerek döneceksiniz bu durumda yediğinizden bir şey kalmayacak geri ve eve döndüğünüzde yine acıkmış olacaksınız... o yüzden bu da mantıklı gelmez size... kötü bir gerçeği itiraf etmek zorunda kalırsınız kendinize ki bu keşke tv olsa idi olur... bu düşünce midenizi bulandırır ama yine de en azından discovery channel falan izlerdim diye hayıflanırsınız... neyse ki hayatınızın en önemli ayrıntılarından biri olan bir gerçek vardır evinizde... pc niz... onun başına bozuk olduğunu inkar ettiğiniz için takmadığınız gözlüklerinizi yine takmadan oturup biraz daha gözlerinizi ağrıtmak için çaba falan sarf edersiniz... chat yapma gibi bir imkanınız o saatte yoktur... çünkü genelde sohbetine alışık olduğunuz insanlar gece yarıları ve sabaha yakın saatlerde konuştuğunuz insanlardır ve onlar bu saatlerde henüz uyuyor olurlar... çünkü günlerden pazardır... eh sörfim bari dersiniz sörfersiniz ondan da sıkılırsınız... bir an aklınıza kötü kötü şeyler gelir... işle ilgili dosyalara bakarsınız ancak bu kötü şeyleri düşünmek en fazla 5 dk nızı falan ve alır ve kendi kendinize leyn bugün pazar yani tatil der ve vazgeçersiniz... tüm bunları yaparken saat 10 falan olur... belki cuma veya cumartesiden kararlaştırılmış bir söz falan vardır arkadaşlarla tabi saat 13 den sonrası için onunla ilgili bir takım planlar yaparsınız... ama belki böyle bir şey hiç yoktur... o zaman durumunuz biraz daha vahimliğe doğru ilerlemiştir... sabah sabah ruh durumunuzu biraz daha bozmak için joy fm falan dinlemeye karar verirsiniz... saatler hızla salise bazında ilerlemektedir... saat 13 suları olur... (önceden plan yapılmamış bir gün baz alındığında) arkadaşlardan biri telefon açar... - günaydın ne ediyon... ben yeni kalktım... kahvaltı edeceğim... sonra bişiler yapalım... içinizden eyoooo diye bağırırsınız ama karşınızdakine belli etmemek için biraz çaba sarf edersiniz... malum maddenin sürülemeyeceği garip bir yiğitlik havası vardır pazar ruhunuzda... peki dersiniz... muhtemelen saat 14.30 suları için sözleşirsiniz mekan tabi ki bakırköy olur... hatta bakırköy de çingene... eh tabi ki herkesten daha erken gider biraz da orada bir bardak su eşliğinde sıkılmaya devam edersiniz... sonra arkadaşınız ya da arkadaşlarınız gelir... her kafadan bir ses çıkar ve saatlerce oturulup bir şeyler yapılmaya çalışma çabaları boş çıkar ve toplu sıkılma sesleri duymaya başlarsınız... aralarında çift olanlar durumdan daha bir rahatsız olup baş başa kalmak amacı altında sizden ayrılır... daha az insan kalır daha çok sıkılmaya devam edersiniz... mekan muhtemelen hala aynıdır... ve kendi içtiğiniz sigaranın daha fazlasının üstünüzdeki o çok sevdiğiniz eşofmana hızla sindiğini duyumsamaya başlarsınız... derken hiçbir şey yapılmaksızın arkadaşlarınızdan ayrılır ve evinize dönersiniz... eh orada oldukça güvenlisinizdir... yine sıkılırsınız ama olsun... güvenli bir sıkılma... hem artık yavaş yavaş akşam olmaya başladığı için ve kimsenin size alkolik deme gibi bir şansı olmadığı için içmeye başlarsınız... birden o gün henüz yemek yemediğiniç aklınıza gelir sabahta bir hamburgenin hayalini zaten kurduğunuz için en yakın fast food a gidip ki bu mac oluyor... kocaman bir bigmac menü alıp biraz vicdan azabı çekerek yedikten sonra tekrar eve dönersiniz... eh artık akşam olmuş olmasının rahatlığı yavaş yavaş simalarınızda dolaşmaya başlar... bilgisayarın başına oturup net e bağlanırsınız evinizde cep telefonunuz da çekmediği için daha rahat bir haldesinizdir... bu saatten sonra kimse sizi arayıp sıkıntınıza ortak olup toplu sıkılma eyleminde bulunmayı da isteyemeyecektir... ve nete bağlanıp chattirmeye başlarsınız... ve pazartesiye kendinizi hazır çooook dinlenmiş hissedersiniz...

    ayyy biraz dağıldım yazarken... umarım siz okurken dağılmazsınız...
  • işte tam da bu gün...
  • (bkz: final)(bkz: yazi)(bkz: ceviri)(bkz: aile saadeti)(bkz: bunalim)(bkz: sikinti)(bkz: aman)(bkz: of)
  • haftanın yedinci günü olan iğrenç gün...
    tüm dükkanların kapalı olduğu,
    tüm babaların evde olduğu,
    sıkıcı, kasvetli, uyuşuk olan,
    bu yüzden yaşamım boyunca nefret ettiğim, dünya üzerinden silmek istediğim gün..

    kabus anlarında travis'in "writing to reach you"sunda bahsettiği
    -every day i wake up and it's sunday- aklıma geliyor...

    (bkz: nefret)
  • sabah 10'da ekderse gitmek için kalkılan sonraki tüm vaktin dersanede geçtiği gün
  • haftaiçinin yoğun çalışma ortamında deli gibi özlenen malak gibi yatma faaliyetinin tam anlamıyla gerçekleştirilebildiği gün. gelip çattığında "kesinlikle böyle bir gün olmamalı" tavrıyla insanın kendine eziyeti hale gelir.
    etrafa telefon etmekten bile sıkılınılır, telefonda konuşulan kişiler istemeden çok fena terslenir. "aman allahım iğrenç bir insanım"ın yanı sıra herkesin çenesin kırma isteğinin bilinmeyen nedenlerle -bu nedenlerin somut olmamasının durumu daha da içinden çıkılmaz hale getirir- had safhaya ulaştığı haftanın 7. günü. belki de bilinen kaçınılmaz kısırdöngülerin hatırlatılması için düzenlenmiştir...(bkz: daha da gider bu)
  • (bkz: bloody sunday)
  • öğleden sonraları pazartesi sendromunu hissettirmeye başlayan, akşam olduğunda da "ulan naaptım ben, bütün pazar gününü yedim bitirdim a.q ya offff" diye düşünülmesine sebep olan, bütün hafta bekleyipte, hiç yaşanmamış gibi gelip geçen haftanın 7. günüdür.

    (bkz: cumartesi akşamları)
  • pazartesi teslim edilmesi gereken bir proje odeviniz var ve hala baslamadiysaniz bugun o gundur. cumle icinde kullanmak gerekirse; "ben bugun korkunc pazar gordum."
  • 1 saat sonra bir acik artirmayi sunmak uzere bir muzayedeye katilacaksaniz ve sabah yikanirim diye yagli saclarla yattiysaniz ama uyandiginizda sular kesilmis ise ve aksamdan yikayip balkona astiginiz ve bugun giymeyi planladiginiz gomleginiz hem yagmurdan sirilsiklam hem de ustune kus sicmis ise ve baska gomlek alternatifiniz de yoksa, cozum yaratmak yerine bunu sozluge yazarak zaman kaybediyorsaniz... korkunc pazar yasiyorsunuz ve ustelik te eblehsiniz.
hesabın var mı? giriş yap