• orijinal adi angst essen seele auf olan fassbinder klasigi. fasli bir gocmenle orta yasli alman bir kadinin arasindaki iliskiyi ve kopuklugu konu alir. gariptir, ama her fassbinder filmi gibi aci verici bir zevkle doldurur seyredeni.
  • başrolünü el hedi ben salem ile brigitte mira'nın oynadığı çok sade ve farklı bir fassbinder filmi.
    geçkin alman kadını aralarında ancak tokmakçı/jigolo ilişkisi olabilecek faslı göçmen ali'yi hem kendine çeker, hem onun vahavari gözleri, dinginliği, yabancı kültürünün çekimine girer. olanaksız aşk, eşitsiz ilişki, olmayacak dua, bataklıkvari, yabancı düşmanı almanya ortamı. bu ilişkinin don kişot'u kadın, don kişot ve sancho panza kırması faslı ali olacaktır. insanı kalbinden yakalayan sahneleri, konuşmaları vardır. belki tüm diğer fassbinder filmlerinden ayrı bir iklimi ve tadı vardır.
  • aluminum tastes like fear. ( (bkz: e-bow the letter) )
  • yanlış hatırlamıyorsam odtü sosyoloji'de mesut yeğen'in kapısında yazardı bu söz bir zamanlar...
  • stefan zweig'in aforizmalarının bulunduğu aylak adam yayınlarından çıkan kitaptır.
  • bazen sadece yaşarsınız, sadece yaşamak için. bi mahkum gibi, günlerinizi doldurmak için yaşarsınız. korkuyla yaşanan hayat bir hapishanedir. korku içinizi oyup boşaltır. ne konuşacak sözünüz kalır, ne hayat enerjiniz. artık asla kendiniz gibi olamazsınız, tek başınayken bile. her gün yavaş yavaş emer kanınızı ama asla öldürmez.
  • stefan zweig’ in kitaplarından derlenmiş seçkiler. dinlenirken düşünmek iyi geliyor.. ne doğru bi tespit!
    “ kişinin duygusal durumu daima en tuhaf ve en rastlantısal şeylerle belirlenir ve çoğunlukla cesaretimizi artıran ya da kıran şeyler her zaman en önemsiz etkenlerdir.”
  • aylak adam serisinin hazırladığı bu çalışmayı çok seviyorum metro da otobüste yol arkadaşlarım..hatta serideki bu kitabı okurken ineceğim durağı kaçırmıştım sonra otobüse binerek yoluma devam etmiştim sevgili (bkz: stefan zweig) aforizmaları o kadar güzel ve dolu ki okurken dalgınlıkla dünya dışına çıkmıştım:)

    kitap s. zweigin eserleri içindeki sözlerden oluşuyor.savaş, hayat,aşk,umut,insan ilişkileri,ölümün işlendiği yaşanılan dönemin zihniyetini ortaya koyan değerli bir eser.2 büyük dünya savaşı gören ve adolfun yaptıklarına şahit olan stefanin bir çok sözünü hissini bu konuda görebilirsiniz.

    s.zweig’ın da diğer yazarlar gibi masayla, ağaçla, bitkiyle, böcekle işi yok. bunları tasvir etmek için çaba harcamaya gerek bile duymuyor. derin psikolojik tahliller ve analizler üzerine yoğunlaşıyor sadece aforizmalardan da anlaşılır

    kitabın başlığından içeriğinden yola çıkarak şu kanıya vardım ;

    korku, dengede tutulması gereken bir duygudur, umut gibi. yoksa ruhu bir kurt gibi kemirmeye devam eder.aristo binlerce sene önce " korkularını aşabilenler gerçekten özgür olurlar" demiş.güzel demiş,ancak bunu bilmek yapmaktan daha kolay sanki.tabi şu da önemli ;
    korkular, genellikle kendimize ya da hasmımıza güç vehmetmemiz sonucu ortaya çıkarlar.mesela fakirlik korkusu, para kazanmazsam aç kalırım, evsiz barksız sokaklarda perişan olurum gibi vehimsel durumlarla kalbimizi meşgul ederiz. ama bir bakıma bu korku yeryüzündeki düzenin sağlanması için gereklidir.(mesnevi)

    bir belirsizlik karşısında tehdit algısı ile tetiklenen, rahatsız edici ve olumsuz bir his durumu .korkunuzun üstüne girmezsek, bizi yer bitirir ondan belirlemek lazım.nitekim stefan zweig bu konuda şöyle diyor ;

    "korku hiçbir zaman belirsizliğin yarattığı dehşet kadar, o bitimsiz gerilimin korkunçluğu kadar kötü değildir."

    s.zweigin aslında korkuyu yenmek için intihar ettiğini düşünmedim değil.kitaptaki şu sözüyle de biraz tescillendi ; cesaret göstermesi yaşamına karşı intiharı aslında düşündüğü belki onun zaferidir.

    "güneş’in doğmasını bekleyecek gücüm yok artık, ama siz mutlaka yeni doğacak güneşi bekleyin...”

    stefa zweig'in konuyla ilgili korku kitabı okunursa sanırım bu aforizma kitabı daha bi sevilir. leydi irene'nin ruhuna hücum eden korkuyu ve bu duygunun getirdiği aydınlanma, psikolojik çözümlemeler günümüze dair de cevaplanacak çok soru bırakıyor.

    kitaptan beğendiğim birkaç alıntıyla bitireyim;

    “sessiz kaldığımız sürece hepimiz suçluyuz.”

    "vicdan hatırladığı müddetçe hiçbir suç unutulmaz"

    "kişinin duygusal durumu daima en tuhaf ve en rastlantısal şeylerle belirlenir ve çoğunlukla cesaretimizi artıran ya da kıran şeyler her zaman en önemsiz etkenlerdir.”

    "birileri barışı başlatmalı, tıpkı savaşı başlattıkları gibi"

    "insan gençken sadece başkalarının öleceğini düşünür"

    tanım=stefan zweig'in çesitli kitaplarindan alınarak bir araya getirilen kelimelerinin olduğu okuyucuyu etkisi altına alacagi (bkz: aylak adam yayınları) tarafindan hazırlanan keskin ince bir eser
hesabın var mı? giriş yap