• osman f seden'in yönettiği 1966 yapımı bir türk filminin de adıdır. türkan şoray ve göksel arsoy'un başrollerini paylaştığı bu filmin konusunu yazmaya lüzûm yok herhalde.
  • kenar mahallenin güzelidir. cahil ve bilgisizdir, ama buna karşılık çok da işvelidir. burdan yola çıkarak oldukça rağbet gördüğünü söyleyebiliriz.
  • açılış sahnesinin new york'ta geçmesi (başka filmlerden çalıntı olsa da) ve içinde mükemmel istanbul çekimleri barındırması sebebiyle tek izleyişte kalbimi çalmış şahane türk filmidir. ayrıca türkan ablam da maşallah...
  • bir sahnesi vardır unutulmaz. göksel arsoy ile türkan şoray dağ bayır gezerler, deniz kenarında takılırlar vs. göksel arsoy devamlı yiyişmek ister ve hamleler yapar, bu hamleler türkan şoray tarafından bertaraf edilir vs. yine bu teşebbüslerden birisinde göksel arsoy tokadı yer. yedikten hemen sonra hafif üzgün, mağrur bir tiple hani " ya neden elletmiyosun" der bir bakışla saçını okşamaya çalışır türkan şoray'ın. türkan şoray ince bi' yumuşar derkennn, bu sefer göksel arsoy geçirir bir tokat. komikti ama anlatınca olmadı gibi. neyse.

    ayrıca aynı sahnelerden birisinde arka fonda buharlı yük gemisi görülür. (bkz: vay anasını be)
    son olarak o sahnelerin sonunda göksel arsoy amacına ulaşır gibi.
  • show tv'de yayınlanıyor şu an.
  • nâzik de olsa nâzenîn olmaz.
  • kadrosunda; nubar terziyan, hulusi kentmen, kenan pars, mualla sürer, mürvet sim, necdet tosun, hayri caner gibi isimleri bulundurduğu yetmezmiş gibi, esas kızı türkan şoray'ın, esas oğlanı göksel arsoy'un oynadığı güzelim film. an itibariyle show tv'de gösterilmekte. ve şu an gördüm ki; türkan sultan'ın meşhur pozu da hastane sahnesinde duvarda asılı.
  • türkan şoray'lı çok tutulmuş bir filmin de adıydı ama "kenarın dilberi" deyimi unutuldu gitti. şimdi varoş var.
    nabi'nin bir beytinde yer alan "kenarın dilberi nazik olsa da nazenin olmaz" dizesini bilenler kaldı mı, emin değilim.
    zaten her yer kenar, her yer merkez olmak üzere. ne nazenin kaldı ne nazik!
    derdim bu değil!
    ben hem çayın hem de "ben kenarın dilberiyim" sözlerinin öylesine dökülüvermesindeki saflığa vuruldum!
    bir de 1942 yılında bu hikayeyi yazıp daktiloya çeken ve aynı yıl ölen şair var tabii.
    asıl derdim o!
    çünkü onun ölümünden sonra çok sevgili arkadaşlarından kemal uluser, can dostu muzaffer tayyip'e şöyle yazacak: "öyle sanıyorum ki, onu bizden ziyade 'kenarın dilberleri' arayacak. biz onu, bir gün unutacağız. belki de unuttuk bile. insanoğlunun kaderi budur."

    haşmet babaoğlu
  • kendini kerem bürsin ya da burak özçivit sanan dilber. bir zamanlar onlar da muhtemelen benzer şekildeydiler. biraz egzersiz, biraz ağ oluşturma, bağlantı kurma becerisiyle, bir süreliğine merkezin dilberi, ortanın ortamın dilberi olabilir. azıcık kas yapsın ve de üşenmesin.
hesabın var mı? giriş yap