*

  • yuzyillardir edebiyat tarihcilerinin zihinlerini mesgul etmis olan don kisot'un yaveri sanco panza'nin aniden ortadan kaybolan, ve yine aniden, hic lafi edilmeden ortaya cikan esegidir.
    don kisot'un ilk baskisini okuyan, ve okuduguna biraz dikkat eden okuyucular tuhaf bir durumla karsi karsiya olduklarini anlamislar.
    bir macerayi bitirip digerine yol alan kahramanlarimizin konusmalarinin bir yerinde sanco panza'nin eseginin bir sure once calindigini okumuslar cunku. oysa esegin calinma hikayesiyle ilgili hicbir sey soylenmemistir. daha da garibi, yaklasik 20 bolum sonra, yine bir maceradan digerine yol alan ikiliden don kisot rozinante'sinin, sano panza da bir ara kayboldugu soylenen guduk eseginin uzerinde tasvir edilir.
    dikkatli okuyucu aslinda pek dikkatsiz oldugunu dusunur bu anda. nerede kacirmistir ipin ucunu? aslinda kayboldugu bile anlatilmayan kayip esek nasil geri donmustur de sanco panza simdi o esegin uzerinde yol almaktadir? okuyucu okuyuculuguna lanetler yagdira yagdira sayfalari gerisin geri dondurmeye baslar. esegin nasil kayboldugunu da daha once atladigini dusunup, en basa doner. fakat, ugraslar nafiledir tabii ki. okuyucunun once kendine, sonra yazara, ve kitaba duydgu bu guzel duygulari ancak don kisot'un ilk basimini okuyan sansli 17. yuzyil okuyuculari yasamistir. cunku, ikinci basimda esegin kaybolusu ve bulunusu ile ilgili iki kucuk aciklayici bolum kitaba eklenmistir. fakat sorun bununla da bitmemis, kitabi her basan bu bolumleri ayri ayri yerlere serpistirmistir. bu bolumlerin nereye konulmasi gerektigi bile atesli tartismalara yol acmistir.
    bu aslinda cervantes'in bir oyunu mudur, yoksa gercekten de cervantes bu bolumleri ilk basimda yazmayi unutmus mudur?
    konuyu biraz daha dagitmak, ve alengirli hale getirmek icin bir baska teoriden de bahsetmek gerekiyor bu noktada. edebiyat tarihcilerinin gorusbirligine vardigi bir konu da bu ekleme bolumlerin cervantes tarafindan yazilmis olamayacagidir. bu konuda turlu kanitlari var, fakat konuyu dallandirmayalim diye yine cervantes'in bir oyununa basvurup topu okuyucuya atiyorum.
    cervantes esegin calindigini okuyucuya bilerek soylememistir tabii ki. bulunmasini da. don kisot'un dort anlaticisi (ilk birkac bolumu anlatan, ismi verilmeyen anlatici-arapca metni tercume eden fasli-arapca metni yazan yazar-cervantes) varken, cervantes bir oyun daha yapip okuyucuyu da besinci anlatici yapmistir boylece. okuyucu kitabi istedigi gibi okuyabilir. kime inanamk isterse ona inanir. esegin calinmasini kacirdigi icin once kendini suclar, sonra kitabi basanlari, ve ardindan cervantes'i suclar, nihayet sonunda basa doner ve yine kendini suclar, sonra yine cervantes'i; bir ara arap yazari suclar, doner dolasir arapcadan tercumesini yapan fas'liyi suclar bu defa. ama aklina su gelmez hic; suclu don kisto ve sanco panza'dir. tabii eger ortada bir suc varsa. esegini kaybetmek bir suc mudur ki? esegi calmak suctur.
    sanco panza'nin bu konuda, kitabin ikinci bolumunde bir aciklamasi var kendi agzindan. ilk bolumde esegin calinmasindan niye bahsedilmedigini kendisi anlatiyor. burada bir parantez acip bir iki kufur edelim diyorum. bu icice gecen metin teknigini kullanarak sadece (ki bu kitapta kullanilan oncu yazim tekniklerinden sadece biridir) don kisot post modernizm denilen hurafeyi ta o zaman curutmustur. bu kitaba post modernist diyenler en basindan yanilmaktadirlar. eger bu kitaba post modern diyorlarsa post modern diye bir sey yoktur. ilk roman post modern ise modernler nerede o zaman. don kisot 30. yuzyilin kitabidir.
    esegini kaybedip, tekrar bulma hikayesi bizim nuktelerimize, atasozlerimize de girmistir. bilemiyorum don kisot'tan sonra mi cikmistir su soz "tanri fakire once esegini kaybettirir, sonra da esegi buldurup mutlu edermis".
    (bkz: don kisot)
    (bkz: cervantes)
    (bkz: hakan sukur)
hesabın var mı? giriş yap