• (bkz: lostlibrary)
  • eskiden, insanlar bir şeyler öğrenmek veya sadece okumak için kütüphanelere giderlerken, bu topraklarda da kocaman bir kütüphane var imiş. bu kütüphanenin içindeki merdivenler, masalar, duvarlar hep ağaçtan imiş. mobilyalar işlenmiş değillermiş, ağaçların yamukluğunu hala taşırlarmış. sekiz katlı ve yuvarlak biçimli olan kütüphanenin önünde deniz, ardında orman varmış, bir sürü penceresinden dolan hava içeride kitap kokusunun dolaşmasını sağlar, gün ışığı da iç aydınlatmayı gün devrilene kadar gereksiz kılarmış. kütüphane dopdolu olduğu, her katında birçok insan olduğu zamanlarda raf görevi gören ağaçların aralarındaki lifler, kovuk ve boşluklar altın renginde parlar, ışıldar, içeriye daha aydınlık bir hava verirmiş.

    insanlar bu kütüphaneye gelir, bazan bütün günlerini burada geçirir, bazan gece boyunca kalıp okurlarmış. her katı ayrı bir dünyaymış, bir katı öykü, bir katı şiir, bir katı roman, bir katı tarih, bir katı felsefe, bir katı çocuk kitapları, bir katı sosyoloji kitaplarıyla doluymuş, geri kalan tek katında da doğa bilimleri ile sosyoloji dışındaki sosyal bilimlerin kitapları varmış. bu kütüphanede kitaplar sihirliymiş, eğer yeterince uzun süre aynı kitabı okursanız kitabın içindeki görünmez bakınızlar görünür hale gelir ve metindeki ilgili yerlerde kütüphanedeki başka kitaplara link gönderirlermiş, eğer bu linkteki kitabı da okumak isterseniz minik periler o kitapları size getirirmiş. görünmez bakınızları görmeye başlayanlar için zaman da yavaş akarmış, günlerce kütüphaneden çıkmadan kitap okusanız da çıkarken aslında çok fazla zaman geçmediğini hayretle farkedermişsiniz. kütüphanede birşeyler yemek ve içmek normalmiş, etrafta hep çay, kahve, bira, sandviç ve meyve ikram eden kişiler gezermiş. elinize meyvelerinizi alıp denize bakan taraftaki sedire uzanıp kitabınızı okurmuşsunuz.

    zamanla insanlar kütüphaneye gitmeyi bırakmışlar. mülkiyetin yarattığı delilikle, kitaplara sahip olmak, kendi kitaplarını okumak kütüphaneye gitmekten daha güzel görünmüş gözlerine. kütüphaneye giden insan sayısı gittikçe azalmaya başlamış. azaldıkça, raflardaki ağaçların liflerinden çıkan altın rengi pırıltılar sönmüş, kütüphane biraz kararmış, deniz kirlenmiş, ormandaki ağaçlar kurumuş ve sonunda kitapların içindeki görünmez bakınızları görebilecek gibi okuyabilen hiçkimse kalmadığında kitap perileri de kaybolmuş. kütüphaneye giden az sayıdaki insan bu acı hali görünce onlar da bırakmışlar kütüphaneye gitmeyi. sonra, hepsi birden, eskisi gibi okumayı da bırakmışlar yavaş yavaş. sonra bir gün biri kütüphaneye gittiğinde kütüphanenin silikleştiğini, kaybolmaya başladığını görmüş. alabildiği kadar kitabı alıp saklamış kütüphaneden, bütün gün boyunca. ertesi gün biraz daha kitap kurtarmak için geldiğinde, kütüphanenin yerinde olmadığını görmüş. koca binanın yerinde yeller esiyormuş, kurumuş ormanın tozlu toprağı, kirlenmiş denizin suyuyla birleşip çamur olmuş, kütüphanenin kapladığı alana yayılmış. kimse bulamamış yerini bir daha. zaman geçmiş, kütüphaneyi bilen insanların hepsi göçmüş gitmiş. onların okumayı öğrettiklerinden de çok azı okumaya devam etmiş ki hiçbiri eksi okuyanlar gibi okuyamıyor, kitap sayfalarının ilk bakışta gösterdiğinden öteye gidemiyormuş.

    sonra gerçekler tarihe, tarih efsanelere, efsaneler masallara dönüşmüş, kayıp kütüphane arada sırada anlatılan bir masal haline gelmiş.

    yine de derler ki, kütüphaneden kurtulan kitaplar dünyanın dört bir yanına yayılmış, bir gün onlardan birine rast gelirseniz ve yeterince uzun zaman okursanız, sayfaların üzerinde altın ışıltılarla görünmez bakınızlar görürmüşsünüz, ve o linkteki kitabı okumak isterseniz, bir kitap perisi size o kitabı getirirmiş.
hesabın var mı? giriş yap