• iki şekilde anlaşılabilecek bir durum. ancak burada üzerine yumruk atacağım nokta kayıp kuşak, x kuşağı vs. minvali değil, tam da gerçek anlamı içinde kaybolmuş çocuklar olacak...

    başlık, başbakanlığın açıkladığı verilerden...
    başbakanlığa göre geçen yıl 7183 kayıp çocuk ihbarı yapıldı. 833’ü hala bulunamadı.
    konya'da kuran kursu yurdundaki patlamayla yaşamını kaybeden 18 çocuğun cesetleri henüz soğumadı... türkiye'nin en büyük yeni doğan ünitesine sahip hastanesinde bir haftada 27 bebeğin ölümü halen gündemde... ve bugünün haberi: "başbakanlık verilerine göre 2007 yılı içinde tam 833 çocuk akıbeti bilinmeyecek şekilde kayboldu."

    bu akibeti bilinmeyecek şekilde kayboluşa dair başbakanlık insan hakları kurulu, "kayıp çocuklar" başlıklı bir rapor yayınlamış. rapora göre 2007 yılı içinde tüm kamu birimlerine 7.183 kayıp çocuk bildirimi yapıldı. 2007 yılı sonu itibariyle halen kayıp olan çocukların sayısı ise 833. emniyet rakamlarına göre ise, 15 ocak 2008 itibariyle kayıp olduğu bildirilen çocuk sayısı 1446. diğer her şeyde olduğu gibi bu konuda da, resmen görevli olan kurum ve kuruluşların yanı sıra gönüllü faaliyeti esas alan örgüt ve derneklerin derledikleri vaka sayıları birbiriyle uyuşmasa bile "nedenler" konusunda tam bir mutabakat sergileniyor.

    eee ne var şimdi bu durumda? gayet önemli bir konuda "el atılmış" ve bir rapor hazırlanmış(mı...)

    efendim bu raporda çocuklar; "kötü niyetli olanların el atabileceği zayıf halka" olarak tanımlanıp nesneleştirilirken, muhatap edildikleri tüm sömürü ve aşağılanmalar için "ailenin çocuğuna sevgi ve güven vermesi, ilgilenmesi son derece önem taşımaktadır. çocuklar konusunda genel bir toplum bilinci oluşturulmasına katkı sağlanmalı, kültürümüze sahip çıkılmalıdır. ahlaki ve ruhi çöküntü içerisindeki çocuklara destek verilmelidir" denilerek aileler sorumlu tutuluyor.
    bu sorumlu tutma, tüm kayıp vakalarına ilişkin değerlendirmede de; "...kaybolan çocukların yüzde 18'i macera arayışı, yüzde 17'si iş arama, yüzde 15'i aile içi şiddet, yüzde 14'ü ailenin psikolojik baskısı, yüzde 10'u üvey anne-baba ilişkileri, yüzde 9'u çocuğa yönelik şiddet nedeni ile evden kaçma davranışında bulunduğu" ifadeleriyle sözüm ona verilerin somutluğuyla bilimsellik kazandırılıp, ispatlanıyor.

    ailelerden sonra her geçen sene daha fazla paralılaştırılıp, daha bir dikleştirilerek emekçi çocukları için ulaşılmaz, ulaşıldığı durumlarda da okuma yazma öğrenmek dışında beş paralık anlam ve değeri olmayan bir hale getirilen okulların, idari ve eğitsel kadroları hedefe çakılıyor. sanki onlar da, aynı kapitalist sömürünün çarkları arasında öğütülmüyorlar. sanki onlar da, toplumsal kimliklerinden soyundurularak, insani özlerini vareden emeklerine yabancılaştırılmıyorlar.

    yaşamın üreticisi olanlar, yaşamlarının bu en sevilesi parçası olan çocuklarına böylesine yabancılaştırılıp, ilişkisi "koruyup, kollamaya" ingirgendikten sonra, devlete de geçerken kabilinden birkaç hatırlatma yaplıyor:

    "tren garı, otobüs terminali gibi yerlerde emniyet ve zabıta yetkilileri şüpheli çocukların ailelerine ulaştırılması konusunda çalışma yapmalıdırlar. göç alan şehirlerdeki ilgili kamu birimleri (emniyet, milli eğitim, sosyal hizmetler ve çocuk esirgeme kurumu ve diğerleri), kentleşememe sorunu olan çocuklarla ilgilenmelidirler."

    organ mafyası, çocuk pornosu ve fuhuşu gibi olasılıklarla kayıp çocukların akibetleri insanın içini titretirken bu derece yaygınlaşmış bir soruna karşı raporda yer alan öneriler ise fikri zavallılık düzeyinde genellemelerden ibaret:

    "ailenin çocuğuna sevgi ve güven vermesi, ilgilenmesi son derece önem taşımaktadır. çocuklar konusunda genel bir toplum bilinci oluşturulmasına katkı sağlanmalı, kültürümüze sahip çıkılmalıdır. ahlaki ve ruhi çöküntü içerisindeki çocuklara destek verilmelidir."

    bu kadar. çocukların özgür ve bilimsel bir eğitim olanağından eşit olarak yararlanabilmesi, bunun için eğitim ve öğrenimin toplumsal bir hak olarak tanımlanmasını vb. boşuna aramayın.
    çünkü, bir kez haklardan bahsetmeye başlandığında diğer herşey gibi bunun da satın alınır bir nesne haline getirilmesine karşı çıkmak gerekir. e, o da olur mu yani...
  • peter pan'in cetesi.
  • aile bilmemnesi bakani kayip cocuklarla ilgili aciklama yapmis. cocuklariniza ciglik atmayi ogretin demis. tebrik ediyorum buradan kendisini. cok iyi dusunmus.
  • bir anne veya babanın başına gelebilecek en korkunç şey.
    bugün reddit'te 1969 yılında henüz 12 yaşındayken kaybolmuş, muhtemelen kaçırılmış bir çocuğu ebeveynlerinin hala aradığını gördüm. öyle ki gazetelere vs. ilan verip, yaşlandırma tekniğiyle çocuğun 53 yaşınının muhtemel halinin vesikalık fotoğrafını bile koymuşlar.
    görsel
    şimdilerde 70'li yaşlarında olan bu anne ve baba çocuklarını bulma umuduyla hayatlarının neredeyse son 60 yılını bilinmezliğin ızdırabıyla geçirmişler.
    aradan geçen 60 yıl ve binlerce kilometrelik mesafe uzaklıktan "çoktan öldürülmüştür" demek sadece "dile kolay." bu yargıya kolayca vardıktan sonra; çoktan ölmüş olması mı yoksa yıllarcabir sapığın bodrumunda alıkonulup işkenceye ve tecavüzlere uğramış olması mı daha kötü diye düşünür halde buluyor insan kendisini.
    kayıp çocuk
    kaynak
  • ailesinin sattığı, kiralanmış, yurtdışında uyuşturucuya, fuhuş batağına saplanmış türk çocukları...

    “kayıp çocuklar yurtdışına gönderiliyor. kobay olarak, fuhuş amaçlı, organları ya da terör için kullanılıyorlar. bir çoğu uyuşturucu ve fuhuş batağında. uzakdoğu’da çok türk çocuğu var. yurtdışında onları buluyoruz. çocuğa, ‘annen sattı, ailen verdi’ diye anlatmışlar. arandıklarını bilmiyorlar. kendimizi onlara tanıtmaya çalışıyoruz. ‘sizi ailenize götüreceğiz’ deyince, ‘bizi nereye satacaksınız?’ diyorlar. ailesine de inanmıyor, bize de. çocuklardaki bu güven problemini aşmak için mücadele ediyoruz. gerçekten de çocuğunu eliyle çeteye teslim etmiş aileler de var. sonra kayıp başvurusu yapıyorlar. çocuğunu teslim edip televizyonda ağlayan var. bunun tek nedeni ailenin maddi gücünün olmaması. bazı çocuklar çetelere kiralanmış. çeşitli suç örgütleri onları sokakta çalıştırılıyor.”

    aileler çocuklarını yeni tanıdıkları kimselere emanet etmesin. birçok çocuğun kaçırılma öyküsünde, yeni taşınan komşular var. herkesi, çocukları için biraz daha dikkatli olmaya çağırıyorum.”

    kayıp çocukların izinde, birbirinden önemli bilgiler de edinmiş yahya durmaz. en ilginci, uluslararası insan kaçakçılarının türkiye’de en çok bildikleri ilin sakarya olması.

    durmaz, şöyle anlatıyor: “dünyadaki insan kaçakçılığının merkezi sakarya. ortadoğu’dan kaçırılan çocuklar da mülteciler de hep buradan ege, trakya ve karadeniz’e gönderiliyor. her kaçağın bir sakarya macerası var. nedeni, sakarya’nın, büyük şehirlere girmeden önceki ilk kapı olması. anadolu topraklarından avrupa’ya geçerken en sakin şehir burası. coğrafya da saklanmaya, gizlenmeye uygun.”
hesabın var mı? giriş yap