*

  • avrupada 16.yy da gelisen protestanlik ve reform harketlerine karsi katolik kilisesinin verdigi tepkidir bir nevi. engizisyon mahkemeleri ve *index engizisyonu gibi atraksiyonlar yaratmistir. ayrica kucuk capli kendi icinde reformlar da yapmistir katolik kilisesi [trento konsilinde alinan kararlar isiginda; yolsuzluklar onlenmis, papazlar icin seminerler duzenlenmisti vs].

    *index engizisyonu katolik inanclarina karsi olan metinlerin indexlenmesiydi kisaca..

    tum bu olaylarin sonucunda guney avrupa katolik kalmis kuzey avrupa ve iskandivaya ise protestanligi secmistir. bu cekismenin en onemli yararlarindan biri her iki tarafinda taraftar toplamak ve etkilemek amaciyla genis kitlesel egitim cabalari olmustur.

    ayrica (bkz: cizvit)
  • ismiyle cisminin farklı olduğu olay.
    karşı reform,tarihten bildiğimiz reforma karşıdır. ancak buradaki "karşı" martin luther'in reformunadır.
    aslında karşı reformda özünde bir yenileşme, bir reformdur. katolik kilisesinin hatalarından ders çıkartarak yaptığı bir reformdur. ancak protestanların reformunu onaylamaz.
    bir nevi komünizm gelecekse onu da biz getiririz anlayışı vardır.
  • reform hareketinin ortaya çıkışında sonra, katolik kilisesi'nin kendisine çekidüzen vermek için başlattığı hareket. bu hareketin kuramsal zemini trent konsili'nde (1545-1563) hazırlandı; engizisyon ve cizvitler sayesinde uygulandı.
  • 1559-1640 arasını kapsayan karşı reform terimi, luther ve calvin’in protestan reform’una yönelik roma katolik kilisesi tarafından başlatılan karşı reform hareketini ifade eder. bu dönemde hem avrupa’da etkisi hızla artan protestanlığı dizginlemek hem de katolik kilisesinin yeniden yapılandırılmak amacıyla yürütülen faaliyetler kapsamında pek çok siyasi, idari ve dini kazanım sağlanmıştır. karşı reform’u hıristiyanlık inancının bütün avrupa nezdinde yeniden şahlanma evresi şeklinde düşünebiliriz. kilise, inanç öğretisini yaymak için özel bir çaba sarf etmiş, yeni dua ve ders kitapları, vaazlar, ilahiler vb. faaliyette bulunmuştur. bu tavrın sonucunda aralarında rönesans ideallerinin bulunduğu hıristiyan düşüncesinden sapmaya yol açan birçok fikir ve sistem aleyhinde çalışmalar yürütülmüştür. bu çaba edebiyat eserleri aracılığıyla da geniş kesimlere duyurulmuştur. sonuçta bu dönemde dine aykırı her türlü akımın ağır bir şekilde cezalandırılması hiç olmadığı kadar artış göstermiştir. nitekim bu devrin meşhur yazarları cervantes (don quijote), tirso (don juan) ve marlowe da (doktor faustus), karşı reform’un bu temel düşüncelerini eserlerinde, muhtelif kısımlarda ve bilhassa ibret verici sonlarında açıkça göstermiştir. bireyci faust ve don juan; yerleşik dini geleneğe aykırı davranıp doğru yoldan saptıkları, biri zihni emellerine, diğeri bedensel haz arayışına kapılıp toplumsal ahlakı çiğnedikleri için ebediyen lanetlenmiştir. don quijote ise hikâyenin sonunda, bireyci idealleri büyük bir hayal kırıklığıyla neticelenen bir adam olarak ancak “tüm dini hizmetlerini ve toplumsal yükümlülüklerini” yerine getirdikten sonra ölümü kucaklamıştır. modern bireyciliğin mitleri adlı eserinde ünlü edebiyat eleştirmeni ıan watt, bunun modern bireyci okuyucuyu hüsrana uğratmış olabileceğini söyledikten sonra şunu da eklemeyi ihmal etmez: “hikâyenin bu şekilde bir ibret sahnesiyle sona ermesi, ıı. felipe ve ııı. felipe yönetimleri altındaki karşı-reform ispanyasının ruhuna uygundur.”. sonuç olarak, yazarın ifadeleriyle, “üç hikâye kahramanının da sonunda ibretlik bir cezaya çarptırılması, karşı-reform’un, rönesans dönemi bireyciliğine vermek istediği tatsız bir ders olarak görülebilir. en azından, tirso, cervantes ve marlowe’un zorluklar ve darlıklar yaşadıkları inkâr edilemez; hepsi yalnız adamlardı ve bir tür yabancılaşmayı hepsi tatmıştı; üstelik üçü de başyapıtlarında, başarısızlığa uğrayan bireyciliğin simgesi olmuş kahramanlar yaratmıştı.” diyebiliriz.
hesabın var mı? giriş yap