aynı isimdeki diğer başlıklar:
  • 54. ulusal yarışma kapsamında, dün akşam beyoğlu sineması'nda gösterimi yapılan; senarist ve yönetmenliğini emre erdoğdu'nun yaptığı, başrollerini ise hazar ergüçlü, ozan uygun ve halil babür gibi isimlerin paylaştığı bağımsız film.

    izlenip görülmesi gerekendir. ismini saydığım üç oyuncu da gayet sağlam performans göstermişler.
  • bugün if istanbul 2018'de izlemiş olduğum, yönetmenlik koltuğunda emre erdoğdu'nun bulunduğu, başrollerinde hazar ergüçlü, ozan uygun, halil babür, doğaç yıldızve nazlı bulum'un yer aldığı 2017 yapımı yerli film.

    film, yirmi yaşına gelmesine rağmen henüz bitiremediği liseye devam etmeye çalışan; kavga, vukuat ve uyuşturucu üçgeninde bir hayat yaşayan ''müzeyyen''in, sadece varlığından haberi olduğu kardeşinin çıkıp gelmesiyle değişen yaşamını konu ediniyor. ''müzeyyen'' yirmi yaşındadır ve hala lisede okumaktadır. yarı yıl karnesi bu durumun pek de değişmeyeceğini gösterir. ''bekir'', ''ebru'', ''hazerhan'', ''ferdane'' ve ''kadir''den oluşan arkadaş grubu her şeyidir. ''müzeyyen''in hayatı, ''ali''nin gelmesiyle değişir. ''ali'', ''müzeyyen''in hiç görmediği, ama varlığından haberdar olduğu kardeşidir. ancak ''ali''; ''müzeyyen''i, babasının yirmi yıl önceki yasak ilişkisini, babasının ''müzeyyen''i terketmesini yeni öğrenmiştir. ''ali'', yarıyıl tatilini de fırsat bilerek, bolu'daki başarılı öğrencilik hayatına mola verip, ''müzeyyen''le tanışmaya antalya'nın arka sokaklarına gelir. farklı dünyaların çocukları arasında ilk tanışma kolay geçmez. hatta ''ali''nin dayak yiyip soyulmasına neden olur. fakat zamanla gençler kaynaşır. ''ali''nin iki amacı vardır artık: ''müzeyyen''i bolu'ya götürüp daha iyi bir yaşam sağlamak, diğeriyse ''müzeyyen''e babası gibi olmadığını kanıtlamak. ancak ''ali'', henüz sınanmadığı günahlarının imtihanını olacaktır.

    filmi, yönetmenin henüz ilk uzun metraj filmi olmasına rağmen oldukça beğendim. ayrıca filmi az da olsa trainspotting filmine benzettim. filmin genç oyuncu kadrosu hakikaten çok iyi iş çıkarmış. gerek oyunculuklar, gerek hikaye seyirciyi filmin içine çok çabuk sokuyor ve yüz dakika o dünyanın içinde tutup bizleri de onlardan biriymiş hale getiriyor. ileride daha iyi işlere imza atabilecek bir yönetmen daha kazanıyor sanırım türk sineması.
  • cok cok guclu emre erdogdu filmi.

    --- spoiler ---

    ah be muzeyyen!

    --- spoiler ---
  • filmlerdeki karakterlerin çok fazla özel hayatına girmeden karakterler hakkında seyircinin az çok o karakterin nasıl bir hayat döngüsü içinde yaşadığını tahmin etmesi bana göre filmi başarılı kılan detaylardan biridir. evet kar filmi de hemen hemen böyledir. müzeyyen dışındaki karakterlerin çok fazla özel hayatına girmeyip seyircinin filmdeki karakterlerin özel hayatı hakkında fikir sahibi olması ve salondan çıkarken seyircilerin filmdeki karakterler hakkında tartışması gözümde filmi daha da yüceltmiş oldu.

    oyunculuklar ve kurgu ise şahane. filmin ana odağı müzeyyen olsa da annesinin rolüne hayran kaldım. lise çevresinde gelişen gençlik olayları ister istemez izleyicinin duygularında ayrı bir his uyandırıyor. karakterlerin duygu dışa vurumu ise çarpıcı bir gerçeklikle anlatılmış.

    ayrıca belirtip, artistliğimi yapmadan geçemeyeceğim. dostum emre erdoğdu'nun filmi. bu adamı mercek altına alınız.
  • tesadüfen ilk gösteriminde bulunmuş olduğum muazzam film... oyunculuğunu pekte beğenmediğim hazal ergüçlü sebebiyle en azından sinemada izlemem diyordum fakat izlediğim en iyi türk filmleri arasında yerini aldı. her şeye rağmen içtenlikle gülebiliyorsunuz filmde, kimi müzeyyen'in öfkesi oluyorsunuz kimi aciz neşesi, kimi umudu kimi umutsuzluğu ama bir şekilde filmin içine giriyorsunuz.
    oyunculuklar muhteşem keza... şiddet-i tavsiye.

    edit: imla
  • galasının üzerinden 48 saat geçmişken ancak cümleleri bir araya getirebildiğim film. hele ertesi gün sabah ben de müzü gibi sarhoş kalktım. ilk aklıma gelen film oldu. hanimiş bunlar da benim en iyi bildiğim şeylermiş bunlarla çok güzel şeyler yapıcam ileride ben diye sakladığım şeyleri ekranda baam baam baam diye görmek beni bi garip yaptı, yapıyor.

    iki açıdan. daha eğlenceli olanıyla başlıyım: kıskançlık. bi de galasına gittim kaşınır gibi.. yok montaj setini otel odasına şöyle kurduk yok şu sahneyi çekerken şöyle böyle oldu filan. 'beni neden çağırmıyorsunuz ulan'
    diyesi geliyor insanın. neyse efendim, harika bir film yapmışsınız hepinizin ellerine sağlık.

    ikincisi, bütün bunlar, benim de hayalimdeki yapım işte.. bunlar dışarı çıkınca sakil tarafları da ortaya çıktı doğal olarak. yönetmenin ilk filmi, bundan sonra bu kısımları parlatırsa kim bilir neler olacak..

    benim sormak istediğim şey, sevdiğimiz yönetmenlerin gözünden mi gördük etrafımızı o estetiğe göre oluşturduk da aslında bunun gerisinde pek bi cacık yok mu acaba...

    mesela soru cevapta kendisi dedi ki 'ben freudyen bakış açısıyla bilmemneyle senaryo yazmamalıyım. o zaman freud'un dediği şeyler hakkında film çekmiş değil de freud'un dediği şeyi çekmiş olurum'

    bu cümleyi yorumlamak için yazmıştım ama vazgeçtim şimdi.

    yani nasıl anlatırım.. muhteşem hazar ergüçlü'nün de sayesinde müzeyyenin karizması filmin en küçük parçasına kadar işlemiş. ama bu daha önce türkiye'de en yakın bornova bornova'da yapılmış bir şey olduğu için mi orjinal bir karizma gibi duruyor. müzeyyen'de çok da orjinal bir şey yok aslında. mike renton var sibel kekilli var fishtank mia var made in britain var...

    aslında sadece türkiyede yapılmadığı için mi kafamızda bu hikayeler orjinalmiş acaba?

    şu ana kadar filmle ilgili hiçbir şey anlatamadım kaçmadan anlatayım: antalyada yaşayan 'loser' bir gençlik grubunu izliyoruz. filmin alameti farikası ise kendi yarattığı stereotipleri kırmasında. bu yıkıma eğlenceyi de pek de güzel katıyor. antalya karacaoğlan parkı- american honey filtresi ile ayağınıza geldi.

    tek baya baya olmayan şey şu bence: müzeyyen'in annesi hayat kadını olmasaydı keşke. böylece türk aile tipi ve türk kızı diye anılan sanal şeyden sapmayı bir bahane ile verip daha da sağlamlaştırmış olmayacaktı. mesele inandırıcılıksa.. başka bir yolu bulunurdu elbet...işte o zaman türkiye'de 27 yaşında bir gencin girişip kotardığı en muhteşem şeylerden biri olabilirdi.

    ama bu haliyle de harika. helal valla.

    son olarak, filmin sonundaki mahallenin adını bilen varsa yeşillendirirse çok sevinirim.

    --- spoiler ---

    ali: hem nuri bilge de mühendismiş.
    --- spoiler ---
  • herşeyden önce; karakter komedisi adı altında türk sinemasını dibe sürükleyen video bozmalarını filmden saymadığımı belirttikten sonra, film olarak gördüğüm bütün yapımların gişesi ne olursa olsun onlardan üstün olduğunu kabul ediyorum. özetle, bu film recep ivedik ve benzerlerinden her anlamda üstündür.

    kar filmine gelirsek; senaryo olarak vasat altı, fakat okul hatıraları adına nostalji yaşatan bir film olmuş. okulda dayak diyip itaat eden çocuktan, uyuşturucu için ve seks yapan çocuğa kadar, bir uçtan diğer uca, hemen hemen herkesin kendin anılarından bir parça bulabileceği bir filmdir. ayrıca, alt metinlerinde senaryo yazarının övdüğü ve yerdiği siyasal ve kültürel ideolojiler çok sırıtıyor. günümüzde film gibi filmlerde bu mesajlar imgelerle, kadrajın arka planını düzenleyerek bizlere pompalanıyorken, bu film bu konuda amatör kalmış. zaten bildiğim kadarıyla, senaryo yazarı ve yönetmen olan kişi 27 yaşında, tecrübesizlik sebepli olabilir. böyle bir film için fazla uzun yazdığımı düşünüyorum, sahne yorumlamasına geçmeye gerek yok.

    ek olarak nazlı bulum çok güzelsin, beni bul. :)
  • emre erdoğdu'nun yazıp yönettiği film. ilk filmlere saldırmayı seven arkadaşları anlayışla karşılıyorum, sonuçta eleştirirken yanılma olasılığının en az olduğu filmlerdir. film her şeyi ile oldukça güzel, anlattığı şeyi hissettiren ve kesinlikle izlenmesi gereken filmlerden. çalışmalarını takip edeceğim yeni bir yönetmen.
  • dün akşam başka sinema kapsamında izlediğimiz oldukça başarılı ve sarsıcı film.

    beklentim çok düşük olduğu için mi bilmiyorum ama kesinlikle filmi ve oyunculukları çok beğendim. filmdeki tüm karakterler o kadar inandırıcıydı ki olayları tarlabaşı'nda herhangi bir kaldırım kenarında oturup çevreyi seyrederken tanık olmuş gibi seyrettim. özellikle hazar ergüçlü'nün oyunculuğu, oynadığı karakterde büründüğü o kimsesizlik ve umursamazlığı beni derinden etkiledi. film boyunca ucuz, ağlak sahnelerle sıkılacağız diye düşünürken aksine birbirini yıllar sonra bulan iki yabancının hayatta çok farklı yerlerde dursalar da nasıl asgari bir aynılıkta bütünleşebileceğini keyifle izledik.

    --- spoiler ---

    'müzeyyen istemediği sürece kimse ona dokunamaz'

    ve öyle de oldu, müzeyyen küçük kardeşine kıyamadı.

    -ben babam değilim, göreceksin!
    +saçmalama herkes, babamdır.

    film, ismiyle de antalya'ya asla yağmayan ve yağmayacak olan karla müzeyyen'in huzura ulaşmasının imkansızlığının altını bir kez daha çizmiştir. çünkü hayat bazıları için karın bile eşit yağmadığı bir yerdir.

    --- spoiler ---
  • gayet güzel film olmuş, herkesin ellerine sağlık. hazar ergüçlü'yü de ayrıca tebrik etmek lazım, rolüne çok iyi çalışmış, üstesinden gelmiş. diyaloglar ve gerçekten çok gerçekçi yaratılmış.

    --- spoiler ---

    mahir, çok fazla görmesek de filmin en önemli karakterlerinden biri. özellikle çetenin elebaşı(garip bir ismi vardı,unuttum şimdi) asarım keserim diye dolaşırken ortaya çıkıyor ve karakterin bütün karizmasını sıfıra indirmeyi başarıyor. ama asıl önemli olan, müzeyyen'in karakterini de açığa çıkarıyor. müzeyyen o güne kadar etrafında en güçlü(belki cool) olarak gördüğü elebaşının peşinde dolaşırken, bu olaydan sonra mahir'e hayranlık duymaya başlıyor.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap