• wellness akımının türkçesi ilk yayılmaya başladığında üst gelir grubunu heseflereken bu grup doyduğunda kitaplar ve tv programları aracılığıyla daha geniş kitleler yayılan akım bir çok yeni sektörün doğup palazlanmasına temel oluşturmuştur. organik yiyecekler, aromaterapi, yeni masaj türleri vs.

    (bkz: wellness)
    (bkz: osman müftüoğlu)
    (bkz: mehmet öz)
  • eldeki mevcut imkan ve donanımımızla sadece nefes ve duruşumuzla oynayarak sağlayabileceğimiz yaşam biçimi.

    (bkz: diyafram nefesi)
    (bkz: nötr duruş)
  • herkesin dilinde amına koyim bu kavram.
    tamam da, hangi kalite standartlarını baz alacağız, orası meçhul.
    bilen biri varsa anlatsın allah rızası için.
  • bana gandhi'nin şu sözlerini hatırlatan yaşamdır.

    "düzenli, temiz ve şerefli olabilmek için paraya ihtiyacımız yoktur."
  • insanların temel ihtiyaçlarını rahatça karşılayarak yaşaması değildir. öncelikle kaliteli yaşam nedir bunu kendi açımdan tarif etmem gerekiyor ki öne süreceğim savlar, bu sınırlar içerisinde değerlendirilsin.

    bana göre kaliteli yaşam, insanın farkına vararak bir eylem, kişi veya aktiviteden alabileceği maksimum faydayı alabildiği durum ve olayların bütününden oluşur. birçoklarının iddia ettiği gibi nihai amaç sürekli bir mutluluk hali değildir. hayatında sürekli mutluluğu kovalayan, tüm enerjisini buna harcayan pek kimseler de görmüyorum ama binlerce, milyonlarca duygu halinden sadece birkaç tanesini tanıdık bellemiş ve sürekli onlarla irtibat halinde olan insanları görünce de, insanlar arasında büyük bir duygu kıtlığı yaşandığını görüyorum. kitap okumanın doğrudan görülemeyen faydalarından biri de bu duygu kıtlığını hafifletmektir. karakterlerin bazı içine düştüğü durumlarda verdiği tepkiler ve duygular, belki de hayatımız boyunca asla başınıza gelmeyecek şeylerdir. yine de o karakterin içinde bulunduğu durumla empati yapabilmek, başımıza gelen olaylarda daha geniş skalada hisler ve düşünceler oluşturacaktır. işte benim bakış açımdan bu farklı skalada hislerin ve düşüncelerin oluşabilmesi, kaliteli yaşamın bebek adımlarındandır*.

    kısa bir özetle konuyu toparlamam gerekirse, insanlar genelde çok bilinen üç-beş duygu içinde hapis olduğundan, bunlardan en tercih edilesi olan mutluluğu çeşitli yollardan elde etmeye uğraşıp dururlar. kaliteli yaşam açısından baktığımızda, insanlar çok daha fazla sayıda duygu hissedebileceğinden, yani yaşadığı durumun hakkını vererek duygusunu yaşayabileceğinden dolayı öncelikle ilk sorması gereken doğru sorulardan biri, “nasıl mutlu olabilirim değil, nasıl maksimum sayıda duyguyu hakkını vererek yaşayabilirim?” olmalıdır. çok okuyan mı bilir, çok gezen mi, kalıp klişe sorusunun cevabını net olarak veremesek de bize işaret ettiği bir gerçek vardır; o da çok okuyanlarla çok gezenler arasında böyle bir tartışma çıktığına göre iki tarafın da kendince belli bir derecede haklı olduğu ön kabulüdür. ben buradaki soruda geçen “bilinen şeyin” duygu yönünü inceliyorum. demek ki çok gezenler de çok okuyanlarınkine benzer fazla sayıda duygu yaşıyor ki, böyle bir yarışmaya giriliyor. demek ki çok gezenlerin başına birçok olay geldiğinden onların da pek çok duyguyu yaşadıkları aşikardır. buradan çıkan sonuç, kaliteli yaşam için belli bir miktar okumak, belli bir miktar da gezmek(olay yaşamak) gerekiyor.

    insanların nasıl yaşayacaklarını söyleyecek halim yok. yazıyı okurken belki de yazının sonunda kaliteli yaşamın sırrını vereceğim hazır reçeteler bekleyenler olabilir. bu kadar geniş çerçevede değerlendirilmesi gereken bir olguya basit çözümler aramak zaman kaybından başka bir şey değil. zaten insanların bir çoğu düşünürken bile cimri davrandığından ve otomatik yaşamayı yeğ tuttuğundan, halihazırda kafasını bu konulara yoran/yormuş kişiler benim bu yazı için ulaşmaya çalıştığım yegane kişilerdir. yani minimum sistem gereksinimlerini karşılayan insanlar, tabiri caiz ise.

    kaliteli bir yaşam için peşinde olmamız gereken şey, salt mutluluk yerine duyguların hakkını vererek yaşamak olduğuna değinmiştim. bu bakış açısıyla, duyguları iyi veya kötü diye ayırmak yerine, hepsinin belli bir önem teşkil ettiğini anlamamız gerekiyor. tamamen duygu şelaleleri şeklinde bir hayat yaşamamız mümkün değildir, zaten belli bir düzende yaşayan insanların gün içinde yaşadığı duygular fazlasıyla sınırlıdır. esasında yazıma başlarken belli bir standart içinde yaşayan insanları düşünerek konumu örneklerle zenginleştirmekti aklımda olan, fakat iş yazmaya geldiğinde düşünceler mitoz hızında mayoz bölünmeyle çoğaldıklarından konu da ister istemez genişliyor. şimdi bu kısma gelmek istiyorum.

    benim özellikle toplumumuzda gördüğüm başlıca eksiklik, kaliteli yaşama eksikliğidir. birçok alanda vasatın makbul sayıldığı, vasatın biraz üstünün el üstünde tutulduğu nev-i şahsına münhasır ülkemde, yaşam da bundan payını alıyor.

    en basitinden futbol tartışmalarında dahi bunu apaçık görmek mümkün. esasın unutulup da insanların ayrıntılarda bu kadar fazla boğulduğu başka bir ortam var mıdır, merak ediyorum. benim kaliteli yaşam anlayışım açısından, futbol, belli bir stratejinin, fiziksel ve mental olarak yeterli insanlar tarafından icra edilmesiyle oluşan bir oyundur ve biz izleyiciler açısından duygusal anlamda heyecan, stres atma, birlik beraberlik duygusu, sevinç, rekabet, üzüntü, beğeni gibi ana duyguları uyandıran ve keyif almaya yönelik bir izleme aktivitesidir. belli bir gruba aidiyet hissinden dolayı diğer gruplarla çekişme ve ötekileştirme insanın kendini ve grubunu savunmak için oluşturduğu evrimsel gelişim sürecimizden miras kalan bir duygu durumudur. taraftarlık bir önceki cümlenin sonuçlarından biridir. türkiye’deki futbolun ne kadar kaliteli olduğu herkesin malumu ama onun çevresinde dönen tartışmalar da futboldan daha kaliteli değil maalesef. işte tam da burada bahsettiğim kalitesiz tartışmalar, oyunun kalitesi ve seyir zevki dışında, diğer tüm konular hakkında yapılıyor. bu da, futboldan alabileceğimiz yukarıda bahsedilen tüm kazanımların büyük bir kısmını çöp haline getiriyor.

    kitap okumanın, hatta bir adım daha ileri giderek bilimsel makaleler okumanın hayatımızı daha kaliteli hale getireceğini buradan salık veriyorum. çünkü bize kaliteli yaşamı vaad eden düşünce sistemimizde büyük eksiklikler ve yanlışlıklar var. bilimsel bir makaleyi önünüze aldığınızda size birtakım bilgiler ışığında, belli bir teknik ve metodolojiyle, bulguları verir. makalede cevabı aranan soruya pek çok açıdan yaklaşıldığını görürsünüz ve konu ile ilgili tüm şüpheleri sorulara bakarak hissederseniz. daha da basit bir anlatımla, makale dediğimiz şey, bir konu hakkında, bir düşünce sistemi oluşturmaktır. bizim makaleden beklediğimiz maksimum fayda işte bu düşünce sistemini kavramaktır. belli bir aşamadan sonra beyniniz otomatik olarak düşünce sisteminizi geliştirecek, konuyu daha geniş daha fazla ayrıntıyla kavramanızı sağlayacak ve bunun sonucunda da daha kapsamlı ve doğru çıkarımlar yapabileceksiniz. daha doğru çıkarımlar yapabildiğimiz zaman da daha doğru soruları sorabilecek ve daha doyurucu cevaplar alabileceğiz.

    günümüzde özellikle sosyal medyanın hayatımızda kapladığı yer düşünüldüğünde, herkesin ulaştığı bilgiler birbirine yakın. bu da bir ortamda konuşulan konuların çok kısa sürede tükenmesine sebep oluyor. kaliteli muhabbet etmek istediğim zamanlarda da, konuşmak istediğim alakalı konuyu tedirginlik ve şüpheyle açıyorum, insanlar ilgiyle dinliyorlar bahsettiğim konuyu, çünkü ben zaten o konu hakkında epey bir araştırma yapmış oluyorum. ancak karşı taraftan gelen cevap, uzun mesaja gelen “ok” cevabı kıvamında olduğundan ve bu da karşı tarafın kendindeki eksikliği görmesine sebep olduğundan kendilerini güvensiz bölgede hissediyorlar ve bunu da hissettiriyorlar. bu durumda da el mecbur standart konulara geri dönülüyor ve bu da başka konular konuşulurken konuyu yüzeysel geçme eğilimi yaratıyor.
    işin ilginç yanı, kaliteli muhabbet edecek insan sayısı hem epey az hem de bulması zor, birazcık mumla samanlıkta iğne aramaya benziyor. işte bu ahval ve şerait içinde insan da giderek yalnızlaşıyor. kaliteli yalnızlık kavramına her ne kadar katılıyor olsam da insan doğası gereği sosyal canlı olduğumuzdan, aradığım şeyin adı kaliteli sosyallik oluyor. kaliteli yaşam için bir diğer gereklilik de işte bu kaliteli sosyallik oluyor.

    daha yazacak çok şey var ama bu yazıyı burada noktalıyorum. kaliteli yaşamseverler derneği başkanından sevgilerle.
hesabın var mı? giriş yap