• kuzey ırak'ta kerkük şehrinde yaşayan bir topluluk. kekailer de denir.
  • kuzey ırak'ta alevi inancına sahip bir topluluk. ilk olarak karşıma martin van bruinessen'in kürtlük türklük alevilik adlı kitabında çıktılar. yazar inanış olarak ehl i haklar'la yakın olduklarını söylüyor. şabaklar ile ayrı bir topluluk olarak ele alıyor. internette baktığım bir kaynakta ise şabaklar ve kakailerin aynı olduğu yazıyor.
  • türkiye'deki alevileri anımsatan, kürtçe (gorani) konuşan, çoğunlukla iran ve ırak'ta yaşayan, türkiye'deki aleviler'e göre islamiyet'ten daha da uzaklaşmış (hatta) dini topluluk, kendilerine yarsan alevileri de denir.

    edit: değişik yerlerde kendilerine yarsan, kakai, kırklar, xaksar, sarlo, çiltem, ehl-i hak gibi isimler verilebiliyor.
  • hüseyin deniz
    *
    kendisi kakei olan ziryan kakai’nin ilgi alanı ve yoğunlaşması kakailik ve yarsan inancı üzerine. bu yoğunlaşma sürecinde aleviliği de incelemiş biri. ziryan kakei’ye göre, alevilik ve kakeilik arasında çok ortaklık var. cem, oruç, pir, rayber, bawa, talib mirud. keza ateş, su, hava ve toprak’a atfedilen felsefik önem gibi… sistem olarak temelde aynı.
    *
    kendilerine yarsan da derlerse şaşırmayın. ikisi de aynı. güney kürdistan’dakiler kendilerine kakai, doğu kürdistan’dakiler ise yarsan diyor. dışarıdan ise ehli haq, eli ilahi, cemperes gibi tanımlamalar var. aleviler gibi, kakeiler de ağırlıklı olarak kürt coğrafyasının sınırlarında ikamet ediyorlar. birer öncü güç gibi…

    *
    öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
    adım ziryan, ziryan kakei. danimarka’da okudum. orada üniversite’de hocalık yaptım. şu an hewlêr’de oturuyorum. selahaddin üniversitesi’nde ders veriyorum.

    *
    hangi bölüm?
    sosyoloji üzerine dersler veriyorum.
    *
    neden kakai (kakeyi, kaki) demişler kendilerine? nereden kaynaklı bu adlandırma?
    kakai kutlu anlamındadır. ad kakai dir. bu isim birçok yerde kullanılır. anlamı kardeş, değerli, vefalı, bağlı… bu açıdan seyyid demek daha açıklayıcı olur. bizden bahsedilmiştir. ama şu da var ki, yarsan kakailer nezdinde daha eski ve köklüdür.

    *
    dün de bir ağaçtan bahsedildi. nedir bunun anlamı?
    büyük bir ağaçtır. sultan (yani sultan sahak) bir ibadethane inşa ediyordu. ağaçları iki horoza yükleyerek uzun bir mesafeden getirir. bu ibadethanenin yapıldığı yer kürtlerin yaşadığı yerdi.

    *
    peki kakei ile yarsan ilişkisi nedir? nasıl bir bağ var? süleymaniye’de kendilerine yarsan da denildi?
    yani sadece kakai (kaki) isminin birçok manası var şüphesiz. kürdistan’da. güney kürdistan’da kakei ismi daha çok öne çıkmıştır. ama doğu’da, doğu kürdistan’da yarsan (yaresan) ya da ehli haq denilir. keza tariflere göre başka isimler de verilir. örneğin, kimileri cemperest, kimi yerde eli ihali yani sarelu…

    *
    sarelu? ne demek?
    sarelu; bazı rivayetlere göre islam’ın baskısından kaçanlar kendilerini korumak için böyle bir isim vermişler. devam edersek, kelamlar ve söylenceler var. benim düşünceme göre, yarsan ismi oldukça eski ve köklüdür. serancamdaki kelamlardan anlaşılıyor. bu konuda yaptığı araştırmalarda şu sonuca ulaştım: yarsan ismi sultan’dan (sultan sahak) önce vardı. ancak sultan’dan sonra isim kakai olarak değişti. bu çok önemli bir noktadır. ben aynı zamanda kakailerin kutsal kitabı serancam’daki kelamların da toparlayıcısım. kelamların bir kısmı sultan’dan önceki döneme, bi kısmı sultan dönemine, bir kısmı ise sultan sonrası döneme değinir. serencam’da yarsan ismi yani “yar” olanların ülkesi, “yar” olanların yeri olarak kelamda yer alır. o nedenle de yarsan kakailikten daha eskidir, köklüdür. yarsan yani kardeşlik, yani dostluk, gönülveren, bağlı anlamı ifade eder.

    *
    bu kürtçe’deki, değerli, sevilen ve saygı duyulan anlamı taşıyan “kek” midir?
    evet. odur. yorumlar çoktur.

    *
    yani size göre “kek /kak” ve “yar” bir birine yakın olan iki kutlu isimdir öyle mi?
    buradaki kutsal atıf, aynı zamanda kakai ile yarsan arasındaki ilişkiye de işaret ediyor.

    *
    kutsal? yani, yar ne kadar kutsal ise “kek/kak” de öyledir!
    kesinlikle…

    *
    bunun işaretleri nedir?
    kakai sultan’dan sonraki kelamlarda var. bu nokta nettir. buna ilişkin işaretleri sordunuz. örneğin bıyıklardır. bu bıyık meselesini yıllar önce avrupa’ya gidinceye kadar farketmemiştim. (bıyıklar kesilmez)… evet, bıyık, cem, ışığınkutsallığı doğa-insan ve hayvan arasındaki birlik, bütünsellik. yani vahdeti vücut… yine 3 günlük oruç. bizde cemler var. nerede bir kakei ya da yarsan varsa orada mutlaka cem olur. yine goran diliyle deyişler ve saz (tenbûr)… yani bizdeki pirler hem saz çalarlar hem de deyişleri söylerler. yine bizde toplum 3 gruba ayrılır. rêber (rayber)vardır, mirşud – pir (bawa) vardır ve mirûd vardır.

    *
    vurgularsak; rehber vardır, bawa vardır, mürit vardır.
    bizde rehber’e delil derler.

    *
    delil öyle mi?
    evet. delil bizde rehber olandır. ayrıca pirler vardır; bazılarına seyyid denir. bu isim daha çok arapların etkisinden kaynaklı.

    *
    sanırım türkiye’deki alevilerdeki de bu minvalde…
    gerçek anlamda seyyid yani hz. muhammedin soyundan değildirler. pir var bawa vardır. sizdeki seyidler de bu ismi daha çok kendilerini korumak için araplardan devralmıştır. bu seyitlik meselesi sultan döneminden kalma… sultan 7 ilahi figür yaratıyor. yani kudretin sırrı olarak 7 ilahi figür. bu figürler onun evlatlarıydı. ama gerçek anlamda ondan dünyaya gelen çocuklar değildi. yani bu bir mucizeydi. perdeyi kaldırdığında bu 7 kişiden kimin sultan olduğu anlaşılamazdı. her biri kendisine benziyordu. bunlar seyid idi. bu seyidlere şimdi sultan’ın evlatları, çocukları deniliyor. bu doğru değil. bu yaratım aslında yarsan sistemini kurma amaçlıdır. yine soy olarak da pir vardır. bizde de pir davut vardı. şehid oldu. pir zin, pir mem, pirê mazlum vardır. bunlar kutsal yerleri islama karşı korumak için epey bir mücadele direniş göstermişler. baskı görmüş, saldırıya uğramışlardır. yine her devletin sınırlarında pirler vardır, bawa vardır. bunlar bizimdir. pir mustafa, pir ibrahim var. pir mirî var… onlardan kalan epey bir çocuklar var. yine pir var, rayber var. bunlar bir sistemi oluşturur.

    *
    peki alevilerde ocak vardır. örneğin, bamasûr/bamasor, dewrêşgewr, kurêş, axûcan, seysawûni, avdel cemal vb… bunlardan her biri farklı taliplere (mirud) sahip. her pir ayrı bir civat/cem yapar. kimse kimsenin talibina gitmez. sizde işleyiş nasıldır?
    bizde de pir mistefayi’ler var, ibrahimiler var, miriler var.

    ?

    yani ocak gibi mi?
    evet, bizde de ocak ocaktır. ve piripiran vardır. yani pirlerin piri… yani pir’siz olmaz. delilsiz (rayber/rêber) olmaz. ve cem vardır. cem yapılır ve çok kutsaldır bizim için. bu bir sistemdir, işleyiştir. yine qurban olayı var. niyaz yapılır. meyvelerden oluşanlar da dahil. yine deyişler söylenir, saz çalınır. ve bizde bir de “kardeşlik” ve “kızkardeşlik” hukuku var. özellikle cem’de. cem’de mutlaka “kardeşi”ni ve kızkardeş”ini göstermek, ispatlamak zorundasın. dost, can kardeşliği. bu bir hukuk ve işleyiş oluşturur, yarsanlar (kakai)ler arasında. pir her yıl bir cem düzenler. burada sistem ve kurallar ortaya konulur işleyişin bütünselliği sağlanır, güçlü bir birlik için çalışılır. tezahüri, ahlaki, iş bakımından hak’a yakın olmak gerekir. yani temizlik, dürüstlük, hakikatli, bağlılık olarak. keza dil, goran dili, maçeyi(maço)’dir. dimili’ye çok yakındır.

    *
    maçeyi (maço) deniyor öyle mi?
    evet veya xasemi, kulemili, goran…. serencam’daki kelamların birçoğu goran diliyle yazılmıştır. goran bölgenin diğer lehçelerine de oldukça yakın olup, zamanında avesta da goran diliyle yazılmıştır. bu açıdan da hem avesta hem de serancam arasında bir ortaklık söz konusu. bizde sadece gorani ile değil, sorani ile dimili ile de kelamlar var. baba tahîr (uryan)’in bir çok deyişi (klam) var. bunların büyük bölümü kelhur şivesinde. baba tahir dışında yarsanlarda 16 kadın kelam söyleyen var. bunlar ruhanidir.

    *
    16 kadın ruhani?
    doğru. bunlar kadındır, ruhani olup aynı zamanda çok tanınıyor. bunlardan biri baba tahir döneminde, bir diğeri şaxoşin döneminde, yine sultan sahak döneminde kelamları ve gulbengleri olan var.

    *
    peki gelelim kakailerin yaşadıkları yerlere. daha çok nerelerde yaşarlar?
    kakailer birçok bölgede mevcut. güney kürdistan’da araplarlarla sınır olan her yerde kakiler/yaresanlar vardır. şarezor’dan çıkıp musul’a, daleho’dan kerkük çevresine gelmişler. daqoq, xozu, qadirkerem, alesela köyleri bu nedenle bir tür arap-kürt sınırı olmuş. bir tür öncü kuvvet gibi yerleştirilmişler. yani musul, kerkük çevresinde, xaneqin sınırboyları aynı zamanda arapların da sınırını oluşturuyor. yine musul’da yarsan çoktur. musul çevresinde 7 köy yaresan’dır. hewlêr’de de yoğun bir yarsan nüfus var. yine süleymaniye, halepçe ve çevresinde yoğun bir kakai nüfus var.

    *
    yani bunlar kendilerini kakai olarak mı tanıtıyorlar?
    evet, evet. şimdi hewlêr’e yakın kakailerin yaşadığı köyler var. buralarda toplam 700 kakai ev bulunuyor. birtek cami yok. okuma yazma oranı oldukça yüksektir. bu köylerden çok sayıda doktor, mühendis çıkmıştır.

    *
    peki güney kürdistan’daki kakai nüfus ne kadar?
    elimde gerçek anlamda kesin ve ayrıntılı rakam yok. ancak bazı tahminlerde bulunabilirim. takriben 260 bin civarında. ama bu küçük bir sayı. önemli bir bölümü de bilinmiyor. çünkü kendilerini çeşitli endişe ve kaygılardan kaynaklı olarak açıklamıyorlar, gizliyorlar. özellikle de inanca yönelik baskı olan bölgelerde yaşıyorlarsa.

    *
    o halde, anne ve babadan yarsan olmak yani doğuştan kakai olmak zorunlu?
    evet. ben ise farklı düşünüyorum. kim yarsan/kakai olmak isterse olabilmeli..

    *

    kakailer ağırlıklı olarak hangi kentlerde yaşıyor?
    doğrusu çok dağınıktırlar. ama yine de birarada olunan yerlerin başında kerkük, silêmani, halepçe geliyor.

    *

    hawar diye bir köyden bahsediliyor…
    evet hawar halepçeye bağlı bir köy. asıl sahipleri halepçede oturuyor. islam geldiğinde epey bir sıkıntı yaşanıyor. çatışmalar oluyor. köy kakai/yaresanlar için kutsal bir yer. ibadet yerinin yanı sıra birçok pir ve ulunun mezaları bu köyde. o yüzden burası için epey mücadele edildi. o zamanda bugüne hawar’a kimse dokunmadı.

    *

    peki kakailerin şii ve sunni araplarla ilişkileri ne durumda. yani inançsal olarak kakailiği hazmedebiliyorlar mı?
    halk hakikati bilmiyor. bizim dinimiz aridir. islam, hiristiyan ve yahudilikle köken olarak bir ilişkimiz yok. ama karşılıkla alıp vermeler var. o bakımdan bir ilişkiden söz edilebilir. islamin baskın gücü nedeniyle bazı şeyler alınmış tabii ki.

    *
    vermişler mi?
    önceden vermişler.

    *
    yarsan döneminde mi?
    yarsan döneminde az vermişler. yarsan öncesi çok verilmiş. mitraizm, zerdüştilik dönemindeki etki daha güçlü ve geniştir. ama yersan’dan islam’a etki çok azdır.

    *
    ırak kürdistan bölgesel yönetim ve ırak merkezi hükümetinin kakailiğe bakışı nasıl? örneği türkiye gibi mi? türkiye’de pratikte kabul ediliyor. ama kanuna gelince kabul edilmiyor. sunni islamın bir parçası olarak muamele görüyor.
    2005 yılında aydınlardan oluşan bir delegasyon toplandı. aralarında felakeddin kakai (ırak eski kültür bakanı) de desteklediği bir oluşum. ırak parlamentosu ve hükümeti ve kürdistan bölgesel parlamentosu nezdinde girişimlerde bulunuldu. felekeddin kakai’nin de etkisiyle çabalar başarılı geçti ve her iki parlamento da kakaileri tanıdı. ancak bu kez karşımıza bizim pirlerimiz çıktı ve bizleri tehdit ettiler.

    *
    neden?
    onlar diyor ki, bizin inancımız “sır” temmellidir. sır açığa vurulamaz. yani barzani tanıdı, bağdat tanıdı ama bizim kakeyiler bırakmadı.halkı da bize karşı konumlandırdılar. birkaç kez silahlı tehdide dahi maruz kaldık. birakmadılar ki tartışalım, halkı ikna edelim.

    *
    peki kakailerin cem ayin yeri var mi? yani kürtçe deyişle cemxane…
    üstad felakeddin kakayi’nin inşa ettiği bir cemxane var; halepçe’de. yani bir tanedir. ben avrupa’da kalırken, ikinci bir cemxane için para topladım. hewlêr’de yapılacaktı. ancak engellendi.

    *
    neden engellendi. yoksa inanışta, evler cemxane olarak mı kabul ediliyor?
    evet, cemler evlerde yapılıyor. pirlerin evlerinde.

    *
    bu temel bir şey mi?
    evet.

    *
    buradan şimdi başka bir konuya geçeceğim. daha çok da êzîdî ve şebeklerle kakailerin ilişkisini sormak istiyorum. inanış bakımından ilişki ve yakınlık nedir?
    şebeklar daha çok bektaşilere yakın diyelim. ancak êzîdîlik bize, kakailiğe daha yakın. zerdüşt her ikisini de içinde barındırıyor. ışığın kutsallığı, oruç, ve daha bir çok noktada êzîdîlik ile çok ortak şeylerimiz var. felsefe ve törensellik aynı şekilde yapılıyor. geçmişte bu ortaklık daha çok idi. bugün bu ortaklık biraz azalmış diyebiliriz. ilişkiler de az. bir profesör almanya’da düzenlediğimiz konferansa gelmişti. pirlerin piri idi. orada gördüm ki birçok şeyimiz birbirine çok çok yakın.

    *
    bu yakınlık açısından şimdiye kadar bilinmeyen bir şey var mı?
    sistem ve ilkeler ayanı. yine bizde kutsal su var. êzîdîlerde de var. keza ateş, su, hava ve toprak. yani filozofik semboller birdir. tüm bunlar, araplar yani islam nezdinde şirktir. kabul edilmez. êzîdîler ile daha çok fark; onlar şêx adi biz sultan sahak diyoruz.

    *
    ya şebekler?
    şebekler sultan sahak’tan ziyade şia’ya yakınlar. ama bir kısmı…

    *
    onlar kürt mü?
    bir kısmı arap. ancak kürt şebekler hz. ali’yi kutsarlar. ancak aşuraya gitmezler. bıyıkları bizim gibi. ve ne necef’e ne de kerbela’ya giderler.

    *
    bu durumda kürt ve arap şebekler arasında bir farktan bahsedebiliriz…
    evet bir fark var. aynen türkiye’deki aleviler ile bektaşiler arasında olduğu gibi.

    *
    peki daiş’in saldırıları sonucu şengal’de êzîdî’lerin başına gelenleri biliyoruz. kakai toplumu ki siz de değindiniz, sınırda yaşıyorlar. son durum nedir? bir tehdit durumu söz konusu mu?
    sınırdakilerin hepsi kaçmış durumda. evlerini de bırakarak…. pek bilinmiyor ama sadece 326 kakai/yarsan, daiş tarafından susturucular ile öldürüldü. üstelik evlerinde. bu cinayetler kerkuk, musul ve xaneqin çevresinde konuşuluyor.

    *
    son olarak aleviler ve kakailerin ortak yönleri konusundaki fikrinizi sormak istiyorum. siz bu konuda bir çalışma da yapmışsınız. ortaklaştıkları ve ayrıldıkları noktalar nelerdir?
    kutsal yolda, kaideler, müzik, cem, kutsal ışık; yine pir, rayber, bawa ve mirüt sistemi… bunlar zagros’taki, zerdeşti, mitraizm, zervanizm adıyla bilinen kurallardır. yani bir karşılaştırma yaptığınızda bunları görürsünüz. bir kısmı onda bir kısmı bunda yer alıyor.

    *
    peki ayrılıkları nerede?
    fark aslında oldukça az ve zayıftır. bir kısmı da doğaldır. çünkü lokal farklardır. ama temelde birdirler. felsefe olarak da bir.

    *
    bugün aleviler arasında bir tartışma var: biz nereden geldik? bu konuda bir fikriniz var mı?
    bizde bu konuda bir efsane vardır. kek sultan, türkiye’de alevilerin bulunduğu bölgelere gidip sistemi orada kurmuş ve geri dönmüştür.

    *
    yani türkiyeye gelip geri dönmüş öyle mi?
    evet böyle mucizevi bir olay anlatılır. bu ve benzeri efsaneler, sizde de bizde de vardır.
    * **

    alıntıdır.

    (bkz: ehl-i hak) (bkz: yarsan alevileri) (bkz: sultan sahak)
  • sultan sahak ocağı ve yârsân alevîleri

    giriş

    konuya geçmeden önce alevilik ve mürşid ocakları hakkında yanlış bilinen bir genellemeye dikkat çekmek gerekiyor. büyük çoğunluğumuzda oluşan ” hacı bektaş veli tüm erenlerin başı, hacı bektaş ocağı tüm ocakların mürşidi’dir” gibi çok yanlış ve alevîlik gerçekliği, alevî tarihi ile hiç bağdaşmayan bir düşünce hakimdir. oysaki avuçan, sultan sahak, baba mansur, dede garkın ocakları hacı bektaş’dan çok önceleri var olan (yada ad alan) ocaklardır.

    bilindiği gibi alevilik ocak sisteminde mürşid ve dede-pir ocakları vardır. pir-dede ocakları da bir mürşid ocağına bağlıdır. tek mürşid ocağı hacı bektaş ocağı değildir. varlığı ondan öncesine giden ağuçan, dede garkın, baba mansur, sultan sahak gibi mürşid ocakları vardır.
    mürşid ocakları “amcazâde (emmidaş)” olarak değerlendirilir ve birbirine karışamazlar. anadoluda serçağlan avuçan (en çok talibe sahip ocaktır), baba mansur, dede garkın ve hacı bektaş; aryan – ırak coğrafyasında sultan sahak; suriye – lübnan – ürdün coğrafyasında haydarî ve klezî mürşid ocaklarımız vardır.

    bu mürşid ocaklardan;

    sultan sahak ocağı:
    iran (aryan) ve ırak’tadır. kürt taliplerin ocağı olmakla birlikte türkmen talipleri de vardır. kürt olanlar goranî, lek-lak, lor, kurmanci, kelhuri gibi lehçe ve şivelerle konuşur. burada goranî lehçesi ile konuşanların tamamı alevîdir. iran’dakilere kürtçe’de yârsân denmektedir; farslar ahl-e hak demektedir. ıraktakilere ise kürtçe’de kakaî-kakeî denmektedir (aslında kakaî seyit grubunun adı olmakla birlikte zamanla taliplerin de adı haline gelmiştir).

    serçağlan avuçan ocağı:
    anadoludadır (esasen yukarı mezopotamya). en çok talibe sahiptir. kürt taliplerin ocağı olmakla birlikte, az sayıda türkmen talibleri de vardır. kürt taliplerinin tamamı kürtçe’nin kurmanc lehçesi ile konuşur.
    sinemilli, üryan hızır, hubyar sultan, kalender ocağı, hüseyin abdal, şix delil berxîcan, kara pirbad, koca leşker… gibi pir-dede ocakları serçağlan ağuçan ocağına bağlıdır.

    baba mansûr ocağı:
    anadoludadır (esasen yukarı mezopotamya). tamamı kürt’tür. kurmanc olanlar kurmanci lehçesi ile konuşur. hacı kurêş ve derviş gewr pir – dede ocağı ile bağlı olanlar kürtçe’nin kirmanckî (zazakî – dimilkî - kirdki) lehçesi ile konuşur.

    dede garkın ve hacı bektaş ocağı:
    anadoludadır (esasen yukarı mezopotamya). türkmen taliplerin iki mürşid ocağıdır. ali seydi, kul himmet ve pir sultan abdal ocakları dede garkın ocağına bağlıdır.

    haydarî ve kılezî:
    suriyededir(esasen yukarı mezopotamya). arap alevîlerinin iki mürşid ocağıdır. kurucuları şeyh ali haydar ve şeyh yunus el kilazu’dur. talipleri türkiye, suriye, ürdün, lübnan’dadır.

    sultan sahak (san sahak berzencî) ve mürşid ocağı

    sultan sahak, iran-ırak sınırı hewraman yöresindeki pirdiwer’de (pird-i wan) 13.yy’da yaşadı (?). babası şêx isa, berzinye’den (süleymaniye’ye 23km) pirdewer’e göçmüştü. annesi xatûna dayîra (razbar hatun). sultan sahak’ın haftan-ı naciyan denilen yedi oğlu vardır bunlar: seyit mire sur (seyit ahmet), seyit mustafa safidpoş, seyit muhammed (gewrê suwar - boz süvari), seyit bave isa (alemdar), seyit abdül vefa (vefaî), seyit şehabeddin ve seyit habib şah.

    ilk beş oğlundan doğan çocukları dede ocakları kurdular. bunlar miresurî (mîrîler), mustafaî, ibrahimî, hamuşî ve bave iseyi adlı beş dede ocağıdır.

    edmonds’un kakailer adlı araştırmasında aktardığına göre goranca (kürtçe’nin bir lehçesi) yazılmış bir deyişte, san sahak’ın üç yüz yıl yaşadığı, bir ara anadolu ve suriye’ye giderek alevîliği oralara taşıdığı, yaydığı, tekrar pirdewer’e dönüp bir cemhane yaptığı ve bir daha görünmediği belirtilmektedir. hamza aksüt ise, alevîler adlı araştırmasında “bu bilgilere dayanarak, sultan sahak’ın hacı bektaş gibi 13.yyda yaşadığı tahmin edilmekteyse de ocağın tarihi daha eskiye dayanmaktadır” demektedir. genel bilgi ise ocağın asıl kurucusunun baba xoşîn’in olduğu yönündedir.

    sultan sahak mürşid ocağına bağlı pir (dede) ocakları

    1) hamuşî
    2) mîre sur (kızıl mir)
    3) mustafaî
    4) bave isevî
    5) ibrahimî
    6) ataşbagî

    bu altı pir - dede ocağı, sultan sahak mürşid ocağı'na bağlı ocaklardır.

    yârsân efsanesi: arslan yürüten pir mikail, duvar yürüten sultan sahak

    sultan sahak, gizli öğretilerini dünyaya yaymaya hazır olduğunda, ilk dört yoldaşıyla beraber, şîrvan nehrinin yukarı kesimlerinde, hawraman’da, pirdiwar denilen bir yerde yerleşmeye karar verdi. yoldaşlarından biri olan davud, usta bir duvarcıydı ve nehre uzak olmayan bir yerde bir ev inşa etmeye başladı. ancak ev yapımı için seçilen yer, önemli sihirli güçlere sahip olan ve uzun süredir yörede ruhani hakimiyetini sürdüren pir mikail’e aitti. pir mikail, tahtına göz diken bu adamın ve taliplerinin gelişine çok sinirlendi ve gizli güçlerini kullanarak onları cezalandırmaya karar verdi.

    vahşi bir aslana bindi, zehirli bir yılanı kırbaç gibi kullanarak, vahşi bir savaşçı görünümünde pirdiwar’a doğru sürdü. pir’in yaklaştığını gören sultan sahak, davud’a ördüğü duvarı yükseltmesini, duvarın üzerine tünemesini ve pir mikail’i karşılayarak ne istediğini sormasını emretti. sultan’ın emriyle duvar, davud’u sırtında taşıyacağından mutlu olarak yükseldi. iki binici (biri aslanda, biri duvarda) şîrvan nehrinin iki yakasında karşı karşıya geldiler. davud, pir’i dostça selamladı. ancak diğeri çok kızgındı ve “nedir bu?” diye bağırdı. “ben şeyh sahak’ı bulacağımı sanmıştım. oysa şu anda duvarlarla oynamaya çalışan sıradan bir büyücü çırağıyla karşı karşıyayım.” dedi.

    davud, sakince cevap verdi: “ben sultan’ın sadece talibiyim; sultan’ın dışında, hiç bir şeyin varlığı yoktur!”. pir mikail; davud’a, pirini çağırmasını emretti; fakat daha arkasını dönmeden, sultan sahak aniden ortaya çıktı. sultan’ı görünce şirvan nehri coşkuyla kükredi; bu ses öylesine güçlüydü ki, nehrin kenarındakiler birbirlerinin konuştuklarını duyamadılar. sultan sahak, pir mikail’e “o kadar güçlüysen, şu nehri yatıştır da görelim” dedi. tabi ki pir bunu beceremedi. bunun üzerine, sular tanrısı olan sultan sahak, nehre sakinleşmesini emretti ve nehir hemen itaat etti.

    sonra sultan, davud’a, sihirli halısını nehrin üzerine serip, halının üzerine oturmasını emretti. ayrıca, pir’in aç olduğunu da fark etti ve elini nehrin suyuna vurur vurmaz, tamamen pişmiş, yenmeye hazır bir balık ortaya çıktı. balığı pir’e vererek, tek bir kılçığını kırmadan balığı yemesini söyledi. pir, balığı yiyip bitirdiğinde nehirden canlı bir balık başını çıkardı ve sultan’a; “arkadaşıma ne yaptın? onu geri istiyorum! lütfen arkadaşımı geri ver ey sular tanrısı!” dedi, sultan, kırılmamış balık kılçıklarını pir’den geri aldı ve onları tekrar canlı bir balığa dönüştürdü. sonra onu nehre bıraktı. bütün bu olup biteni gören pir mikail, sultan sahak’ın ruhani üstünlüğünü kabul etti ve onun sadık taliplerinden biri oldu.

    coğrafya

    sultan sahak’ın türbesi“pirdewer” diye adlandırılır (yani şirvan nehri üzerindeki eski köprünün öte yanı). doğudaki tüm yarsanlar sultan sahak berzenci’nin (san sahak) türbesini, özellikle newroz’da ziyaret ederler. çünkü o’nun newroz’un ilk günü yani 21 mart’ta dünyaya geldiğine inanırlar. newroz’da on binlerce kürt, türk, azeri ve fars kakaî pirdewer’i ziyaret ederler. ayrıca kakayiler yılın dört mevsiminde hac yeri olarak gördükleri pirdewer’e giderler. pirdewer’den başka şu türbe ve ziyaretler de vardır:

    baba yadigâr: kırmaşan-dalaho dağlarındaki baba yadigâr, birçok kişi pirdewer’den sonra baba yadigâr’ı ziyaret eder.
    gümbet ve alevîyan, hemedan’da.
    hatun rezbar’ın kirmanşah-pave pirdewer’deki türbesi ve ziyareti.
    pir bünyamin, kirmanşah-kerend’de.
    seyid mehemed gewre sûwar, kirmanşan’da.
    bave tahirî hemedanî (üryan), hemedan’da.
    dede bekter ve hudawende, sehene-kirmanşan’da.
    bave haydar, batı gilan’ın kıfrawır köyünde.
    bave şahsuwar, kifri’de.
    pir mansur, süleymaniye’de.

    ve hawar, halepçe, şarezur ve öteki yerlerde bulunan onlarca ziyaret ve türbeler. kakayilere ait türbe, ziyaret ve mabetlerin bulunduğu yerler göz önüne tutulduğunda, kakayilerin loristan, kirmanşah ve hewreman’dan azerbaycan, bağdat, kerkük, xanekîn ve musul’a kadar olan coğrafyada var oldukları ve olmaya devam ettikleri görülür. kakayiler buralarda çoğunlukla vardılar, az ya da çok, şu anda da etkinler.

    haftan-ı naciyan (haft wana – 7 kuvvet)

    1- seyit mire sur (kızıl mir – seyit ahmet)
    2- seyit mustafa safidpoş
    3- seyit muhammed (gewre sawar – boz süvari)
    4- seyit bave isa (alemdar)
    5- seyit abdül vefa (bal, balu vefa – vefaî)
    6- seyit şehabeddin (anadoluya gittiği söylenir)
    7- seyit habib şah

    bu pirler ve kurdukları ocakları ilk kurulan yedi ocaktır (ilk beşinin dede-pir ocağı kurucusu olduğu da söylenir). daha sonra yine ardılları olan ocaklar vardır.

    yârsân – kakeî topluluklar

    aşiret olarak tek tek yârsânî toplulukları yazmanın zorluğunu ve yekününü düşünürsek bunun burada belirtmenin mümkün olmadığını hesaba katarak sadece bilinen ana kolları aktarmaya çalışacağım. bu yazının iki veya üçüncü serilerinde elimden geldiğince ayrıntılı biçimde aktarmaya çalışacağım.

    — lur kürtleri: lurların çoğunluğu şii’dir. lorlara bağlı xelîlan ve zerdelan aşiretleri alevîdir. daha önceleri lorların çoğunluğu alevî idi. 19.yy iranında şii din adamları lorları şiiliğe kazandırmak için çok çabalar harcadı ve görünen o ki başardı da. lorların mîr denen sınıfı seyit’tir.

    — lak – lek kürtleri: lekler; iran, ırak ve türkiye’de yaşamaktadır. lekçe yârsânların kutsal dilidir. hemedan bölgesindeki lek-lak kürtleri safevî devleti tarafından nihavend, melayer ve tuviserkana sürülmüşlerdir.

    osmanlı kayıtlarında kürt olarak nitelenen leklerin yurtları özellikle kayseri, çorum, çankırı’dır; ama adanada da lek kürtleri vardır.

    — goran kürtleri: bilindiği gibi goranîce; kürtçenin kurmancî, kirmanckî (zazakî - kirdkî - dimili), sorani, luranî gibi bir lehçesidir ve goranî lehçesi konuşan kürtlerin tamamı alevîdir. 500 bin ile 1 milyon arasında bir nüfusları olduğu tahmin edilmektedir. 800'lü yıllardan başlayarak 1100lü yıllara (9. ve 11. yy) kadar yazılan alevî metinler goranî lehçesi ile yazılmıştır.

    — kelhor – kalhor kürtleri: bir bölümü şii, bir bölümü alevîdir. 16. yyda yazılmış şerefhan’ın şerefnâme (kürt tarihi) adlı eseri sayfa 20de yazdığına göre kelhorlar kürtlerin dört ana kolundan biridir. kelhor aşiretinin bir kolu sivas’ın divriği ilçesi bizevi (aşağı karakuzu) ve avşarcık (yukarı karakuzu) köylerindedir. kerkük ve dakuk yöresinde yaşayan davudî aşireti kelhor’un koludur.

    son söz:

    lehçe bazlı kürt ve alevi topluluklarından;

    kurmanc alevîleri: başta serçavan ağuçan, baba mansur mürşid ocaklarına
    goran – lek – lor - kelhur alevîleri: sultan sahak mürşid ocağına
    zaza (kirmanc) alevîleri: baba mansur ve ebul vefa kürdi evladı şıh ahmed (tavîl) ocağına bağlıdırlar.

    kaynak:
    1) m. von. bruinessen, kürtlük türklük alevîlik
    2) felekeddin kakayî- kakaî dini (yârsân)
    3) i. cem erseven, yabancı araştırmacılar gözüyle alevilik
    4) hamza aksüt, alevîler
    5) mehmet bayrak, alevîlik ve kürtler
    6) edmonds, kakaîler
    7) rafael blaga, iran halkları el kitabı
    8) nur ali ilahî, burhan-ül hak

    alıntıdır.
  • akademik literatürde umumiyetle ehl-i hak olarak adlandırılan kürd alevileri. bazı alimler bu kullanıma karşı çıksa da heterodoks islâm içerisinde sınıflandırılırlar.

    iran ve ırak'ta yaşayan -hassaten kürtçenin goranî lehçesini konuşan- kürd toplulukları arasında yaygın bir inanç.

    nev-i şahsına münhasır bir seremonik dinî müzik külliyatları var. benim dikkatimi de bu itibarla çekti bu inanç. türkmen alevilerinin deyişlerinin özünü taşıyan güftelere sahipler. aynı zamanda ayinlerinde türkmen alevileri gibi kadın-erkek birlikte ibadet etmeleri de dikkate şayan bence.

    şia geleneğinin uç noktalarında yer alan ve daha çok anadolu türkmen alevilerinin inancına yaklaşan bu inanca sahip olan iran kürdleri ayinlerini genellikle fars dilinde yapıyorlar. bu da dikkate şayan ikinci nokta. goranî lehçesinden örnekler de mevcut.

    bu inanç için önemli pîrlerden olan sultan sahak ismini özellikle anmak gerekir diye düşünüyorum. sultan sahak ile hacı bektaş-ı veli arasında bir ünsiyet olduğuna dair bir makale okumuştum hollandalı bir alimin kaleminden. bu yönüyle de bakmak gerekir bu alevi topluluğa sanırım. türkmen alevileri ile kürd alevileri arasında inanç bağlamında bir ünsiyet var mı sorusu cevabını merak ettiğim bir soru açıkçası.
  • kâkâ'îler, ırak kürdistan bölgesi ve tartışmalı bölge statüsündeki bölgelerde yaşayan bir aşîrettir.
    dînî inançları âlevîlik, şiîlik vs. değil yarsânîliktir, kâkâ'îlik ayrı bir inanış değil bir aşîrettir.
    genelde bütün yarsânîleri kapsayan bir kavram sanılıyor ama öyle değil.
  • bu gun bir grup kakaili garip dede cem evine ziyarette bulunup cem ibadetini gerceklestirmistir.giyim tarzlari hoş ve inanclari bizden kat kat yerine getiren topluluk
hesabın var mı? giriş yap