38 entry daha
  • kadınların bitmek bilmeyen mağduriyeti kadın doğasının en onulmaz, en uzlaşmaz, en umarsız yanıdır.

    medeniyet kurulmadan önce, kabile yaşantısının devam ettiği zamanlarda ayıplanacak, kınanacak veya başkasına zarar verecek bir şey yapan kadınlar kabileden atılırdı. bu durum kadının ölüm fermanının verildiği anlamına gelirdi. çünkü zamanın başlangıcından beri kadın doğada hayatta kalabilmek için erkeğe ihtiyaç duymuştur.

    zor doğa koşullarında yiyecek bulmak, tehditlere karşı kadını ve çocukları korumak, fiziken daha güçlü olduğu ve doğada hayatta kalmasını sağlayabilecek alet edevatı yapabilme konusunda daha yetenekli olduğu için hep erkeğe düşmüştür. dolayısıyla kadın erkeğe, erkeğin kadına olduğundan daha muhtaçtır. bunu bilen kadın, kabileden atılmamak için "suçtan kaçınma" eğilimi geliştirmiştir.

    her erkek bu eğilimin sayısız örneği ile karşılaşmıştır. yalanını yüzüne vurursunuz, kendisiyle çeliştiğini gösterirsiniz, başına gelen talihsizliğin kendi dikkatsizliği olduğunu söylersiniz ama kadın suçu kendisinden başka dış nedenlere bağlar, yaptığı davranışın sorumluluğunu almaz. "evet, yalan söyledim" demez, diyemez. işte bunun nedeni kadınların atalarından edindiği bir evrimsel miras olan "suçtan kaçınma" eğilimidir.

    ayrıca kadın "kendini aldatma" konusunda da bir uzmandır. medeniyet öncesi çağlarda ava giden erkeğin eve dönememesi, rakip kabilelerin istilasında erkeklerin öldürülüp kadınların savaş ganimeti olarak el konması gibi durumlar sıkça yaşanırdı ve kadınlar sürekli olarak tecavüze uğrarlardı. bütün bu olumsuzluklara karşın kadın hayatta kalabilmek için geçmişle olan bağını kolay koparabilme yeteneğini ve kendini iyi hissedebilmek için en saçma şeylere bile inanmasını sağlayacak "uslamlama" yeteneğini kazanmıştır.

    bakın burada bu uslamlama yeteneği ile ilgili bir itiraf var: (bkz: 64572470)

    --- spoiler ---

    yaşadıklarım o kadar saçmaydı ki, insan hani bir şey yaşadıktan bir süre sonra "ulan ne saçmaymış" aydınlanması yaşar; ben daha tartışırken aydınlanıyordum, "ne kadar saçma bir şey şu an yaşadığım" diye. ama orada duruyordum, bütün o saçmalığı idrak ederek duruyordum. çünkü karşımdaki için sebepler yaratmak benim en güçlü yanlarımdan biri. sokaktan geçen adam bana tokat atsa tokadın etkisiyle yüzümü ovuşturup bunu neden yaptığına dair sebepler taramaya başlarım zihnimden. gerçi ben de onun burnunu kırarım ama olsun, sebepleri anlamak benim için önemli.

    --- spoiler ---

    bir olay olur ve kadın kendisini inandıracak, olanları haklı çıkaracak bir sebep bulana kadar düşünür durur. neticede bulduğu sebep ne kadar saçma olursa olsun, ona inanır. kendisini iyi hissetmek için buna mecburdur. her kadın böyledir ama bir kadına, bunun her kadının sahip olduğu bir yetenek olduğunu anlatamazsınız. çünkü bu çarpık uslamlama yeteneğinin ve suçtan kaçınma eğiliminin bir sonucu olarak kadınlar solipsist olmuşlardır. kendi iç dinamiklerine karşı tamamen körlerdir. "sen de demek ki böyle bir insansın" deyip geçmek, kendisinin olduğu gibi yeterli olduğunu hissettirip pış pışlamak gerekir.

    erkekleri çileden çıkartıp işte gerçek yüzün demek gibi kalıplaşmış davranışlar da "suçtan kaçınma" ve "uslamlama" yeteneği ile açıklanabilir. kadın solipsist olduğu için kendi yaptığı davranışın anormalliğini, adaletsizliğini asla sorgulamaz, suçtan kaçınma eğilimine sahip olduğu için yaptığının sorumluluğunu almaz ve uslamlama yeteneği sayesinde sinirlenen erkeğin karşısında kendisini haklı çıkaracak bir sebep bulur. sağda solda bir insanın gerçek yüzü kızdığında ortaya çıkar diyen kadınlar görürsünüz ama bir insanı kızdırmak için kurgu yaratmanın ne kadar sağlıklı bir davranış olduğunu sorguladıklarını göremezsiniz. daha önce beraber gitmek için sözleştiğiniz yere kendi gider ve size bir resim atar; ilişki yeni başlamıştır ve bir anda pat diye bugün eski sevgilisi ile buluşup çay içtiğini söyler. bu ve benzeri davranışları erkeği kızdırmak tepkisini ölçmek için kurgularlar. hepimiz gördük, yaşadık, yaşıyoruz.

    mağduriyet konusuna geri dönersek... kadın "suçtan kaçınma" eğilimi nedeniyle sorumluluk almak istemez ki yarın bir gün bir şey olduğunda kolayca "uslamlama" yapıp kendini masum, karşı tarafı suçlu çıkarabilsin. kadınların sorumluluk sahibi birer yetişkin olduklarını düşünen ve kadınların kararlarına saygı duyan erkeklerin kaybetmelerinin bir sebebi de bu durumdur. çünkü bu erkekler kadınlardan ilişkide sorumluluk almalarını beklerler ve ilişkiye liderlik etmezler. genellikle de çok acı biçimde terk edilirler. kadın ayrılığın bile sorumluluğunu almak istemediği için erkeğe acımasızca bir şey yapar ve erkeğin kendisini terk etmesini sağlar.

    ilişkide bir sorun olduğunda, erkek "bu sorunu çözmek için ne yapabilirim?" diye soramaz, çünkü kadın "benim hayatımın aşkı olacak kişi beni anlamalı, ben söyledikten sonra ne kıymeti var ki?" diye düşünür. kadın edilgendir, erkek etken. kadınlar liderlik yapmaya uygun değillerdir, istatistiklere baktığınızda çocuklarını yalnız büyüten annelerin bu konuda başarısız olduğu ortadadır. erkeğin her zaman sorumluluğu alması gerekir. ne olursa olsun fatura erkeğe kesilecektir. erkeğin bunu bilip, ilişki her an bitecekmiş gibi kendisini koruması gerekir. bir gün ilişki bittiğinde erkeğin bütün fedakarlıklarından sonra duyacağı en fazla "sen de fedakarlık yapmasaydın, zorla mı yaptırdım?" olacaktır. erkek başkasının adaletine, merhametine kalmamalıdır. çünkü doğası gereği kadın, hep mağdur olacaktır.

    bütün bunlar şaka gibi gelebilir ve ben de biraz dağınık anlatmış olabilirim ama kadınları söyledikleriyle değil de yaptıklarıyla değerlendirmeye başladığınızda, yazdıklarımın doğruluğunu kavrarsınız.
14 entry daha
hesabın var mı? giriş yap