• bayağı beğendiğim quake matthews ve reeny smith ortaklığı. beat de gayet iyi seçilmiş.

    klibi
  • 2007 danimarka yapımı film.

    ben bu filmlere soğuk ülkelerin sıcak filmleri diyorum. baştan sona etkileyici sıradışı bir yapım. bir o kadar sıradan olmakla, günlük hayat ritüelinin dışına çıkmayı da bir o kadar içinde barındıran bir adamın hikayesi. onun hikayesine yönetmen önce aşk, biraz gizem, biraz gerilim, biraz da suçu flash-backlerle ve güzel müziklerle iyice bezemiş.film daha önce hiç gitmediğiniz bir restaurantta yediğiniz ağzınızda buruk bir tad bırakan lezzet. çok uzun yazıp filmin keyfini kaçırmayalım.
  • her hikayeye muhakkak bir kadın lazım… !f istanbul 2009 kapsamında “başka bir aşk hikayesi” ismiyle türk izleyicisiyle buluşan, danimarkalı yönetmen ole bornedal’in modern bir film noir olarak nitelendirebileceğimiz yapıtı, 2008 sundance film festival’inde büyük beğeni toplayarak grand jury prize adaylarından olmuştur.

    konusu: evli ve çocuk sahibi jonas (anders w. berthelsen), hayatında eksikliğini hissettiği aşk heyecanını bir araba kazasında karşılaştığı julia’ya (rebecka hemse) duyacağı ilgiyle geri kazanacak, yarı kör ve hafızasını kaybetmiş kadının onu eski sevgilisi sebastian sanması üzerine kontrolsüz bir oyunun içine girecektir. özgün müziği, başarılı sinematografisi yanında reconstruction’dan aşina olduğumuz nikolaj lie kaas’ın üçüncü karakter -sebastian- olarak dahil edilmesiyle karmaşıklaşan hikaye örgüsü, seyirciyi aşk, hayat ve ölüm üzerine düşündüren trajik bir finale hazırlamaktadır.
  • böyle kaliteli bir filmin çok az yorum alması gerçekten şaşırttı beni. kesinlikle çok güzel film. abartısız ve olay örgüsü efsane.
  • kim popülerden uzak ve iyi bir film sorsa;

    her daim sadece bir aşk hikayesi ni öneririm.
  • bu filmin bu kadar az yorum almasına ve hala insanlar tarafından kesfedilmemesine şaşıyorum doğrusu. sıradışı hikayesi, aksiyonu, senaryosu ve oyunculukları muhteşem. filmi anlatmayacağım mutlaka izleyin efenim.
  • yarım kalan hiçbir şey beni mutlu etmemiştir. ve her zaman içimde derin bir yer edinmiştir. dram filmlerini sevmemin sebeplerinden biri de budur. yarım kalmışlıkların anlatılmasıdır. bu yarım kalmış hikaye bazen kişisel hayaller , aile iken bazende aşk oluveriyor. bu film içinse yarım kalan iki büyük aşk. mettenin jonasa sevgisi , jonasın juliaya sevgisi. doğruluğu yanlışlığı tartışılır , belkide jonas yerden yere vurulabilir ancak aşk gerçekten çok başka bir şey. insana gerçekten her şey yaptırabilir. julia da tam aşık olunacak kız değil mi ? o gizemliliği , çekiciliği , yanında yatılası tipten. neyse jonas senin için üzüldüm biraderim. kaybeden hep bizler olmuyor muyuz zaten ??
hesabın var mı? giriş yap