• 80's in tanımlanmasında, keşfedilmesinde, yorumlanmasında anahtar işlevi gören, eli öpülesi zat... elinin değdiği tüm filmler bağıra basılası olup, itina ile izlenmelidir..
  • yönetmenliğini yaptığı ilk 4 film için gençlik filmi türünde birer başyapıt demenin hiç de abartı olmayacağı önemli şahsiyet. bu filmlerin senaryolarını da yazdığı unutulmamalıdır. çoğunlukla komedi kalıpları içinde, ergenlik dönemi sorunlarını çok başarılı bir şekilde perdeye aktarmıştır. özellikle the breakfast club, bu filmler arasında, içerdiği isyankar yapı ve çizdiği farklı genç portreleri ile dikkat çeker. aynı zamanda brat pack olarak anılan oyuncu topluluğunun da babası sayılabilir.

    planes, trains and automobiles filmi ise gençlik filmi sayılmasa da yine de çok başarılı bir filmdir. ne yazık ki 1991 yılından beri film çekmemektedir ve kendini basit çocuk filmlerinin yazarlığına ve yapımcılığına vermiştir. yine de yönetmenliğe ve köklerine geri döndüğü takdirde, 56 yaşındaki haliyle, bugün gençlik filmi çektiklerini zanneden şahsiyetlere sağlam bir ders vereceğine dair güven tamdır.
  • 6 ağustos 2009 tarihinde kaybettiğimiz, 80li yılların gençlik ve komedi filmlerinin yönetmeni. insanların macaulay culkin ile tanıştığı film serisi olan home alone'un yazarı.
  • cektigi harika genclik ve komedi filmleriyle gonlumuzde bir baska yeri olan, belkide yapacak daha bir suru isi varken aramizdan nispeten erken ayrilan cok yonlu sanat insani.
  • 80lerde amerikan sinemasının en öne çıkan isimlerinden biri olmuştur john hughes. filmlerinin genel başarısı, kabarık saçlı, itinayla uyumsuz giyinen karakterleri ve müzikleriyle o dönemin atmosferini renkli bir biçimde yansıtmasına bağlansa da, genel etkisi -en azından benim için- bununla sınırlı değil. özellikle brat pack adıyla anılan bir grup ergen ile çektiği coming-of-age filmleri -ki kendisine bu türün yaratıcısı bile diyebiliriz bence- 80lerin bambaşka bir yönünü yansıtır. hughes, o senelerde teen slasherlarda bolca akıtılan ergen kanlarını yerde bırakmaz ve gençlerin sorunlarını ele alır bu filmlerde. ama bu sorunlar, sadece belirli bir dönemde büyümüş gençlere ait olarak kalmayıp daha evrensel bir boyut kazanırlar. john hughes filmlerinin hala etkileyiciliğini korumalarının sebebi de budur. hiçbir zaman sweet sixteen partisi, prom night veya 8 saatlik detention cezası gibi dertleriniz olmamış olsa dahi; yani hiçbir zaman bir amerikan lisesinde ergen olmak zorunda kalmamış olsanız bile john hughes filmlerinden kendinize pay çıkarabilirsiniz. çünkü john hughes'un yarattığı, salinger hikayelerinden fırlamış gibi duran karakterlerin genel olarak tek bir sorunu vardır: büyümek. büyümenin getirdiği büyük sorumluluklardan korkan, kaçan ve ne yapacağını bilmeyen bu karakterler, hayatının bir döneminde ergenlik denen şeyi yaşamak durumunda kalmış herkese tanıdık gelecektir elbet. lakin bu filmlerin en can alıcı yönü, büyürken yolda kaybettiklerimizi bize hatırlatması veya öngörmesidir sanırım*. yani özümüzde nasıl loserlar olduğumuzu naif bir biçimde gözümüze sokması. hem de öyle naif ki; bir an loser olduğunuz için mutlu bile olabilirsiniz. böyle de bir insandır john hughes.

    benzerleri için:
    (bkz: joel schumacher)
    (bkz: cameron crowe)
  • lise yıllarının baya zorlu geçtiğini düşünüyorum. yazık ya. gene de breakfast club'ın hatrına üzerine çok gitmiycem.
  • bir seri katil. gözlerinden zeka fışkırıyor. mülakatı: http://www.youtube.com/watch?v=yytzno87cbk

    "ben bir aslanım, geri kalan her şey obje. insanlar, hayvanlar, ağaçlar, arabalar... benim için hepsi aynı."
  • neredeyse hiç bir ödül sahibi olmayan ama 7.5 üzeri imdb puanı alan iki güzel gençlik filminin yazarıdır. lise yıllarında geçen, günümüz ahlaki sınırları zorlayan gençlik filmlerine nazaran daha masumane eserlere imza atmıştır.

    (bkz: ferris bueller's day off)
    (bkz: the breakfast club)
  • sanırım şu anda faal olan çoğu hollywood yönetmeni filmlerine hughes'dan bi fiske ekliyor, lakin saf bi şekilde peter pan sendromunu mevzu ediniyor ya da filmine koyuyor.

    wes anderson en bariz örneği. todd solondz ya da doksanlardaki frank oz da keza aynını yaptıydı.

    net bir şekilde bu abimize tekabül eden bir tane bile yönetmen yok. toprağı bol olsun, hollywood'un evde izlenince ne kadar keyif verdiğini anlatabilmiş, modern izleme biçimini vhsler varken tetiklemiş illinoisli bir otördür. kevin smith de cok sever.
  • belki her dönem gençlik filmleri yapıldı. ama 80'ler bu adamla birlikte çok farklı bir hal almıştı. molly ringwald bir genç yıldız olarak kariyerinin zirvesini bu adamın filmleriyle yaşadı. ally sheedy, anthony michael hall, judge nelson, james spader, matthew broderick, john cusack, winona ryder, demi moore, robert downey jr, johnny depp, emilio estevez, charlie sheen, tom cruise, sean penn, rob lowe, michael j.fox, andrew mccarthy. bu oyuncuların hepsi neredeyse hepsi bu adamın 80'lerde açtığı janrda parladı. her ne kadar 90'lı ve 2000'li yıllarda farklı isimde senaryolar yazsa da, home alone sonrası pek dişe dokunur bir şey yok.

    arşivimde olanlar;

    sixteen candles
    the breakfast club- en sevdiğim
    pretty in pink
    ferris bueller's day off
    some kind of wonderful
    planes, trains & automobiles
    the great outdoors
    home alone 1-2
hesabın var mı? giriş yap