• asimile olmaktan çok, uygulamaları ve kavramları absorbe eden (bkz: içine çekmek) japonlar, kapitalizmde de kendi çizgisini oluşturmuş, amerikan ve alman kapitalizminden sonra dünya kapitalizm sözlüğüne japon kapitalizmini armağan etmişlerdir. kendi adaları dahilinde geçerli olan bu kapitalizm sistemi, dış ilişkiler söz konusu olduğunda, bilim ve teknoloji emperyalizmi formunu alır. buraya kadar benden gerisi deniz gökçe'nin akşam gazetesindeki yazısından:

    "japon tipi kapitalizm sisteminde üçlü yapı, politikacılar, bürokrasi ve büyük şirketlerden oluşuyor. küçük şirketler ve normal vatandaş ise bu üçlünün dışında. politikacılar büyük şirketlerin onlara verdiği paralarla pahalı seçim kampanyaları oluşturuyorlar. büyük işletmeler de seçilmelerine katkı yaptıkları politikacılar mühürü ellerine alır almaz, onlardan avanta istiyorlar. politikacılar ise işleri götürmek için iyi eğitilmiş ve deneyimli olan elit bürokrasiden faydalanıyorlar. ...."

    devamı için:
    http://www.aksam.com.tr/…9/yazarlar/yazarlar30.html
  • herşey , seksenlerin sonuna doğru , turgut özal politikaları ile başlar ,
    toyota ile sabancı gruplarının doksanlı yılların başlarında başladıkları toyotasa fabrikası inşaatı 1993 kasımında biter ,
    fabrika oturum alanı , adapazarı bölgesinin nehirkent denilen mevkiinde , sakarya nehrinin hemen dibindedir ,
    ilk rivayet o noktada başlar , sabancı grubu hükümetle iyi ilişkileri çercevesinde verimli tarım arazilerini ,
    üç otuz paraya kapatmıştır ,
    üretim başlar , fabrika içinde japonlar türkler heyecanlı bir telaş içindedirler ,
    tek model üretim hattındadır , toyota corolla ,
    ve ikinci rivayet odur ki ; toyota grubu sabancı holding ile yapmış olduğu ortaklık sözleşmesinde , üretilecek corollalar ,
    yerli pazarda , yani sadece türkiye cumhuriyeti sınırlarında satılacaktır ,
    benden çirkin olmasın , zaten pek çirkin ve iddiadan uzak bu corollaların satış rakamları gitgide düşer ,
    tabir caizse otomobil piyasası doyar , ve bir süre sonra sabancı grubunun ihracat teklifi gelir ,
    toyota grubu ortaklık sözleşmesi gereği bunun mümkün olmadığını masaya koyar , üstelik üretilen modelin ihracat şansının ,
    teknik bir sürü sebepten mümkün olmadığı , ancak yüksek maliyet getirecek yeni kasalarla ihracat yapılabileceği konuşulur ,
    o konuşulur , bu konuşulur ,
    zaman gelir , zaman gider ,
    sabancı grubu ,
    "-başlarım lan böyle aşkın ızdırabına , verip benim topumu ben oynamıyorum" benzeri tavırla ,
    eline sıkıştırılan üç beş amerikan yeşiliyle ortaklıktan ayrılır , hem de krizin hemen ertesinde , sene 2001 olsa gerek
    sonra ne olur ?
    %100 japon sermayesi haline gelen toyotasa , sa sından kurtulur , sek toyota olur ,
    maliyetli denilen kasa değişir , avrupa'ya ihracat başlar ,
    ilave binalar yapılır , robotlar monte edilir , sistem neredeyse baştan sonra hızlandırılır ,
    üretim sayısı her geçen gün artar , artar , artar ,
    verso gibi yaris gibi yeni modeller eklenir üretim artar , artar , artar
    ihracatın ihracatın gözüne vururlar ,
    başlarda ihracat yasak hemşerim diyen toyota , türkiye ihracat listesinde ,
    once ilk on , sonra ilk üçe girer , girer , girer ,

    gökten üç elma düşer ,
    ama sabancı grubunun haberi olmaz elmalardan ,
    avuçlarını yalamaktadırlar maalesef

    biri kapitalizm mi dedi?
  • http://www.paecon.net/…aereview/issue23/locke23.htm

    bu makaleye göre, japon kapitalizmi hiyerarşik örgütlenmeye dayalıdır. sistemin merkezinde japon finans bakanlığı bürokratları vardır. finans bakanlığı, mali sermayenin özel şirketler arasında dağılımı bizzat yaparak ekonomide yönlendirici konumundadır: başarılı şirketler ödüllendirilmekte, başarısız olanlar elenmektedir. reel ekonomi, gündelik kazanç peşinde koşan yatırımcıların tahripkar etkilerinden korunmaktadır. öte yandan, tekel konumundaki şirketler yüksek katma değer yaratan alanlara (elektronik gibi) yöneltilmekte ve elde edilen yüksek katma değer, japon çalışanlarla paylaşılmaktadır; çalışanlara sunulan hayat boyu iş güvencesi ile sistemin işlerliliği garanti edilmekte ve yabancılaşma önlenmektedir.

    batının tersine, japon kapitalizmi etkin bir liberal demokrasi üretmemiştir; platoncu manada, teknokratların güdümündeki bir yapı olarak varlığını sürdürmekte ve başarısını devam ettirmektedir.
  • soru: japonya kapitalizmi nasil kuruldu?

    cevap:
    japonya, bati dunyasinin disinda kapitalist kalkinma ile endustrilesmis tek ulkedir. turkiye'de oteden beri japonya'ya ozenenler coktur. bu ozentilik iki boyutludur:

    - bazilari der ki: japonya batinin teknigini aldi, kulturunu disladi, japon torelerini ve geleneklerini surdurdu, biz de oyle yapmaliyiz.
    - ayrica japon mucizesine yakinligimiz kapitalizme bagliligimizla ozdeslesir. turkiyenin kapitalist kalkinma yontemiyle cagdas endustri toplumu olabilecegine inanmak ve cevremizi inandirmak isteriz. bu istek japonya ornegiyle desteklenir......

    lakin gercek bambaskadir. japonyada cagdaslasma akimlari turkiyeden sonra baslar. 19. yuzyilin 3. ceyreginde bile japonya dunyaya kapali bir ulkeydi. toplumun tutucu ve gerici gucleri yenilesmeye ve kalkinmaya karsi direnislerini surduruyorlardi. bu donemde japonya dunyanin lunaparkinda tarihsel bir pavyon gorunumundeydi.

    peki nasil oldu da mucize gerceklesti ve japonya, turkiyenin yapamadigini yapip kapitalist yontemlerle sanayilesmeyi basardi?
    >> bu sorunun yanitini bilim adamlarinca arastirilip cilt cilt kitaplar yazilmistir. kisaca ve madde madde japonyanin kalkinma kosullari soyle siralanabilir:
    1) japonya kalkinmasi yoksul koylunun somurusune dayanan bir nitelik tasir. kalkinma suresince koylunun en ufak bir siyasi ve sosyal hakki olmamistir.
    2) bu kalkinma yonteminde dunyanin en ucuz iscisi japon iscisiydi. japon emekcilerine gunumuz cagdas haklarin hicbiri sanayilesme gerceklesinceye dek taninmamistir.
    3) kalkinmanin lokomotifi devletciliktir. kalkinmanin temel ve oncu yatirimlari devlet eliyle yapilip yurutuldu. daha sonralari devlet fabrikalari ve sirketleri, ozel sektore ucuz fiyatla satildi.
    4) doga zenginlikleri bakimindan yoksul japon adalari, kapitalis yontemle sanayilesme surecinde demokrasiden uzak yasami, dikta rejimlerin duzeni suregelmistir.
    5) cok onemli bir nokta da, kalkinma suresince ulke, bati kapitalizminden ve somurusunden uzak yasabilmistir. cin ve hindistan pazarlari uzerinde paylasim catismalarina giren kapitalizm, yoksul ve kucuk japon adalarini kendi haline birakmistir (bence atom bombasi yedikten sonra bu defter hepten kapatilip gariban gozuyle bakildi bu insanlara)
    6) japon kalkinmasi "once tuketim sonra uretim modeline ters bir gelismeyi" simgeler. toresel tutumluluk goreneginde yasayan bir halk varken japonya dunyaya ipek satma olanagini uzun yillar surdurmus ve dis-satim darbogazini boyle asmistir.
    7) bagimsiz ve milliyetci bir siyasal politikayi japonya kusaklar boyu surdurebilmistir. sanayilesmeyle beraber bagimsizlik ve milliyetcilik ilkeleri ekonomide ve siyasette tutarli bir butunlesmeye donusmustur.

    sonuc olarak iceriye donuk yuzunde otoriter, disariya donuk yuzunde bagimsiz bir rejimle, japonya uzun surede sanayilesmesini gerceklestirdi. uzak dogunun uzak denizinde cografyasi olusan bu 'kapali adalar devleti' ne aet'ye (avrupa ekonomi toplulugu), ne nato'ya ne avrupa konseyine ve ne de amerikaya bagliydi.

    kaynak: ilhan selcuk, japon mucizesi ve türkiye... cumhuriyet, 18 ekim 1980)
hesabın var mı? giriş yap