• belli ki ümitsizim ama herşey yine de iyi olacak diyebilmenin kısa yolu.
  • kendine güvenmekten başlayan, sonu gelmez bir inanç.
  • baska bir versiyonu için.
    (bkz: öğrenmeyi öğrenmek)
  • amerikali filozof daniel dennett'in breaking the spell kitabinda degindigi bir kavram. (ingilizcesi belief in belief.) kisisel olarak tanri'ya inanmamakla beraber, dini inancin bireyler ve toplumlar uzerinde onemli pozitif etkileri olduguna inanan, dolayisiyla da dini inanca karisilmamasini, hatta dini inancin tesvik edilmesini savunan insanlari tanimlar.
  • herhangi bir dine inandığını söyleyen bireylerin neredeyse tamamı aslında agnostiktirler. yani tanrının varlığını bilmezler, bir kanıtları yoktur, ama bir dinin toplumsal tutkal olarak var olması gerektiğine inanırlar ve aslen bu sebeple "inanmaya inanırlar". yani din, bir inançtan çok daha fazla, bir gelenek ve tabular silsilesidir.

    yani bir bireye, dinin gerçekten ne olduğunu anlatmanın yolu, iktidar-din-rant üçgeninin ne olduğunu anlatmaktan geçer aslında; yoksa, örneğin, garajımdaki ejderha fenomeni ile temas etmiş ve şizofren olmayan herkesin doğrudan ateist olması gerekirdi.

    dinler sosyal bir zorunluluk olarak tarif edildikçe kendilerini anlamlandırıyorlar. dinlere, norm ve ahlak belirleme işlevi veriliyor; dünyanın en kanlı ve vahşi kitaplarına sahip olmalarına rağmen yapılıyor bu.

    doğrudan rant, örgütlenme ya da sosyal itibar; din bir iktidar aracı olarak anlamlı ve aslolan o iktidarın, bizzat kendi takipçilerine verdiği zararı anlatabilmekte. dini, en çok da o dine inanları kölesi kılmak için kullanan iktidar odaklarını deşifre etmek asıl gerçeklik. inanmaya inanma çemberi işte oradan kırılabilir.
hesabın var mı? giriş yap