• yüz okuma sanatıdır. ilm-i sima sistemli olarak çin'de uygulanmaya başladı. çinliler yüz biçimine göre, karakter okuma yöntemlerini kullanır, ayrıca başarı düzeylerini belirlerlerdi. daha sonra diğer büyük medeniyetlere de sirayet etmiştir. yazılı belgelere göre, babil'de tipleri araştıran ve bunları yorumlayan sokak yorumcularından bahsedilir. kimileri bilgileriyle yüzü yorumlayıp para kazanırken, aristo ve öğrencileri gibi kimi zeki insanlar da insan ve hayvanların yüz özelliklerini analiz ederdi.
    temel prensipleri de şöyledir: alın kısmı, zihni potansiyele;göz ile ağız arası mizaca; çenenin şekli ve büyüklüğü canlılığa ve fiziki güce işaret eder. osmanlı zamanında da bu ilimden faydalanıldı. özellikle iç saraya personel alımı bu akideye göre öngörülürdü. enderun'da çalışacak iç oğlanları, bu alanda uzman olan kişilerce seçilir; eli,ayağı,gözü ve kulağının özelliklerine göre devşirmenin ahlaki yapısı tespit edilirdi. (bkz: fizyonomi)
  • bu ilmi bilen istediği insanı istediği gibi etkileyebilir.
  • işte bunlar hep şark kafası
  • sima/yüz/suret ilmi anlamına gelen, insanların yüzdeki uzuvlarının her biri üzerinden karakter ve ahlak özellikleri hakkında tahminde bulunmaya yarayan, avrupalıların fizyonomi dediği bir ilimdir. bu işi yapan kimselere de simaşinas denir.

    halid ziya uşaklıgil'in de biraz gelenekteki eserlerden ama esasen fransız fizyonom johann caspar lavater'in eserinden tercüme ederek derlediği aynı adlı bir eseri/risalesi bulunmaktadır. büyüyen ay yayınları tarafından 2016'da neşredilmiştir*.

    uşaklıgil şöyle tanımlıyor:

    "beşeri duygulanma ve ihtirasların bir belirme yeri var ise o da sîmâdır; bir kederimize yahut neşemize, gözlerimizin, dudaklarımızın, sima çizgilerimizin her biri ayrı ayrı tercüman olur. sima öyle bir konuşan suskundur ki en açık ve düzgün bir ruh lisanıdır. işte o ruh lisânının anahtarı da sima ilmi ismini almıştır." (15)

    herhalde fotoğrafın icadıyla beraber simanın teknik tarifine duyulan ihtiyacın bitmesi ve sonrasında bilhassa kadınlar özelinde makyaj ve estetik operasyonlarla iyice standartlaşan ve tektipleşen insan simalarına uymadığı için unutulup giden gözlem birikimi. oysa ki eskiden fotoğraf olmadığı için bilhassa hukuki yargılamalarda ya da işe alımlarda simanın tarifinin hayatiyeti vardı. romanlarda yazarların uzun insan tasvirleri yapması da muhtemelen ilm-i sima/ilm-i kıyafet bağlamındaydı. oysa ki şimdi sinemada böyle bir tarife ihtiyaç yok. yine de bugün cast ajanslarının oyuncuları seçerken baktıkları bir takım kriterler de bu bağlamdadır, diye düşünüyorum.

    tek tek ele aldığı alın, kaş, göz, burun, kulak, dudak, çene, yanak gibi her uzvun taşıdığı ayrı ehemmiyet ve anlamlar var. misal: kaşlar için "bir insanın ruhunun söyleyeni (nâtıka-yı ruhu) kaşlarından ibarettir ve yalnız onlar sayesinde bütün ruhî sırları tezahür eder" diyor. gözler içinse "ruhun şekli, fikrin lisanıdır" diyor. enteresan detaylar var.

    benim edindiğim naçizane sonuç: gözlemciler gözleme devam*.
  • dün sosyal medyada popüler olan (bkz: terrorist quiz) uygulamasıyla insanların bayağı bayağı dış görünüşü ve siması hakkında fikir edinilebileceğini yüz yıllar öncesinden tescillemiş sanat. ayrıca (bkz: fizyonomi)
    bu arada birkaç istisna dışında birçoğumuz kişilerin simasından, duruşundan, konuşmasından hal ve hareketlerinden dünya görüşü hakkında fikir sahibi olmuyor muyuz? sözün özü hayat görüşleri ve inanışların belirli bir süreç içerisinde fizyolojik olarak o görüşe uygun prototipler yarattığını düşünmekteyim.
hesabın var mı? giriş yap