• web sitesinin hoşgeldiniz peşrevinde "sizi, kültürümüzü kendi tutkuları üzerinden şekillendiren yenilikçiler, tabu yıkanlar ve ortalığı sallayanlar hakkında oldukça yakın bir bakışış tecrübe etmeye davet ediyoruz." diyen yeni tv belgeseli. ama ben bunu ingilizceden türkçeye çevirmek zorunda kalıyorum. çünkü bu programı halihazırda "yıldızlar aramızda" gibi saçma sapan bir isimle yayınlayan cnn turk isimli mal medya kuruluşu, bu programla ilgili tek satırı web sitesine taşımayı gerek görmüyor. çok iyi bir televizyonculuk ve habercilik örneği olan bu programın türk izleyicisine tanıtım olarak ilk erişimi de, televizyon reklamlarını yok sayarsak ki onlar da zaten yok gibiler, bu entry ile olmakta.

    peki daha geniş olaraka nedir iconclasts. her şeyden önce çok iyi bir program. örneği daha önce de yapılmış. dolayısıyla yep yeni ve zekice bir fikir değil. benzeri bir belgesel, ama tek bölüm olaraka yıllar yıllar önce türkiye'de de yapılmıştı, çetin altan, dostu ve kendisi gibi meslektaşı olan aziz nesin'i anlatıyordu. aslında sohbet ediyorlardı diyebiliriz. izleyicilere ise, ya da en azından bana, çok ciddi bir samimimyet hissi veriyor. evet, programı kısaca tanımlarsak, birbirleri ile geçmişlerinde belli bir bağ kurmuş olan iki ünlü kişi, kameralar karşısında, dokumanter materyallerle hazırlanmış hikayelerini anlatıyorlar, biri diğerinin... bu gün ilk bölümünü izledim. paul newman ve robert redford ya da birlikte anıldıklarında en çok kullanılan lakaplarıyla butch cassidy and sundance kid yılları deviren dostlukları üzerinden birbirlerinin insani taraflarını anlatıyorlardı. bunu hiç bir yapmacıklığa ve dostluk şovuna mahal vermeden, olabildiklerince içten bir şekilde başarabiliyorlardı. ikisi de defalarca akademi ödülü alan ve bir o kadar da akademi ödülü adaylığı olan bu iki adamın, özellikle de paul newman'ın, oyunculuk kariyerlerinin dışında, ve programdan kolayca edinilebilecek bir fikirle aslında bu kariyerle fazlasıyla iç içe geçmiş bir şekilde otomobil yarışçılığı, girişimcilik, sivil toplum hareketleri ve saire ile ilgili hikayelerini izledim. paul newman'ın yıllar boyunca bir oyuncu olarak yarattığı ve yerleştirdiği kendi imajıyla alay ederek" kendi resminizi köpek maması üzerine koyar mıydınız?" sorusunu ve arkasından paul newman fotoğraflı köpek maması kutusunu görünce gülümsedim. paul newman'ın bahçesindeki mobilyalarla döşediği gıda şirketinin ilk nüvesi olan ofisi gördüm, yıllar önce çekilen bir filmde, sırf eğlence olsun diye mahalledeki komşularına dağıtmak için salata sosu hazırlamalarını ki bu daha sonra $100.000.000.- ciroya ulaşacak gıda şirketinin temelini oluşturuyor, izledim. gerçekten eğleniyorlardı. yapmacıklıktan eser yoktu. samimiyet her tarafa hakimdi. robert redford'un newmam'ın sahibi olduğu ücretsiz çocuk kamplarını anlattığı sırada newman'ın yüzündeki hafif kızarıklığı * izledim. sonra paul newman'ın sundance filmi festivali ile ilgili anlattıklarını izledim. ve yine hissettim aynı şeyi. samimiyet her taraftaydı. rating kapmak için bir araya getirilmiş iki ünlü değillerdi. birbirlerini çok iyi tanıyor ve seviyorlardı, saygı duyuyorlardı. ilk bölüm için gerçekten harika bir seçimdi.

    ilk izleyişimde çok beğendiğimi itiraf etmeliyim. ama diğer bölümleri de izlemek istiyorum. bu samimiyetin kaybolmayacağını umuyorum. ve sonra da düşünüyorum. benzer programlar türkiye'de neden varolmuyor? tabi ki işe gösterilen özen ve samimiyetin eksikliğinde, yapılan işe inanılmaasında. tabi nebil özgentürk'ü bunun dışında tutuyoum. *
  • cnn turk'te yeni yayınlanmaya başlayan 6 bölümlük belgesel dizisi.. salı günleri 22:15'te yayınlanıyor, tekrarları da pazar günü 20:00'de..

    "sinema, televizyon, tasarım, moda, yemek, müzik, spor gibi alanlardan iki yenilikçi liderin birbirleriyle röportaj yaptıkları "yıldızlar aramızda" adlı bir belgesel yayınlayacak. ilk bölümünde robert redford ve paul newman'ın yer aldığı yapımda, daha sonra "renee zellweger ile christiane amanpour", "samuel l. jackson ile bill russel", "tom ford ile jeff koons", "brian grazer ile sumner redstone" ve "mario batali ile michael stipe"'ın birbirleriyle yaptıkları röportajları izleyeceğiz."

    kaynak: http://www.milliyet.com.tr/ (cnn turk'ün sitesinde açıklama yok malesef)

    belgesel, sundance channel'ın yapımıymış.. çok ta güzel bir sitesi var..

    http://www.iconoclaststv.com/

    inanılmaz güzel bir belgesel.. özellikle iki ünlünün kendileri hakkındaki düşüncelere yer vermesi çok hoş olmuş... paul newman'ın bilmediğim o kadar çok yönü varmış ki, adama bir de insan olarak hayran oldum..

    robert redford'un paul newman'ın onur konuğu olduğu bir ödül törenideki konuşması vardı ilk bölümde.. konuşmasında hayatından bir alıntıya yer vermiş.. new york'ta bir ev ararken yakın arkadaşlarından kendisine referans mektubu yazmalarını istemiş, paul newman'ın referans mektubunda ise redofrd'un kendisine yıllardır 200 dolar borçlu olduğu ve ona güvenilemeyeceği yazıyormuş..

    belgesel o kadar içten ve samimi olmuş ki, yapanların ellerinden öpesim var..
  • 4 ocak akşamı saat 20.00 da ntv de başlayacak program.
  • bu programin eddie vedder-laird hamilton'li bolumunu izlemistim, sanirim ntv'de de yayinlanacakmis, baya lezzetliydi efendim. sorf dolu bu bolumde tabi ki calan muekemmel sarki icin (bkz: oceans)

    http://www.ntvmsnbc.com/ntv/p/155.asp
  • jeneriğinde belirtildiği üzere ünlülere bakış açısını değiştiren bir belgesel olmuştur. bilhassa bu akşam yayınlanan tom ford- jeff koons bölümü ile.

    modern sanatla ilgili bütün önyargılarımı değiştirmese de jeff koons'un bizimle kafa bulmayıp aslında samimi olduğunu, modern sanattan çok kişinin ekmek yediğini ve saygı duymamız gerektiğini anlamama yol açtı.

    tom ford'un lafı hep sekse getirmeye çalışması belgeselin en eğlenceli kısmıydı.
    mesela şöyle bir diyalogu örnek verebilirim ve bunun gibi çok var:

    jk: ben burada en çok trenin hızlandığı ve vuuu vuuu dediği bölümü seviyorum.
    tf: evet, tam da seksin sonunda, hmm, o müthiş sona benziyor değil mi, aa, mm...
    fakat her nedense jk seksle ilgili sorulara abartısız ve zekeriya beyaz politikliğinde yanıtlar verdi, "seks hayatın içinde, bütün canlılar üremek ister gibi..." bu arada, diyalog bir buharlı tren lokomotifinin vinçle havaya kaldırılması ve 2.5 dk sürecek bu gösterinin maketinin önünde geçiyor.

    tabi laf eninde sonunda ressamın, karısı cicciolina ile kendini sevişirken resmettiği eserlere geliyor.
    tf: bunlar çok samimi eserler. bu ilişkide neler yaşandığını tahmin edebiliyorum.
    jk: eh, amaç da buydu zaten. bunlar benim ciccolina'nın geçmişini kabullendiğimi gösteren resimler. onun farklı bir sanatsal geçmişi vardı.

    sonuç olarak devlet memuru tipinde bir adam, büyük bir sanat atölyesi kurmuş, emrinde bir ordu çalışıyor, acaip makinalar var atölyede. bu adam bilgisayar başında salvador dali ve andy warhol gibi sanatçıların çalışmalarından aldığı kareleri kolaj yapıp üstüste koymak suretiyle bir komposizyon çiziyor, sonra bunlar bilgisayar ortamında renklendiriliyor ve sonra renkler numaralandırılıyor, 6+yaş grubuna aldığımız numaraya göre boya tekniği oyuncakları gibi atölye elemanları bunları tuvale döküyorlar. heykeller de benzer şekilde hazırlanıyor.

    çok başarılı bir belgesel.

    eklemem gereken bir başka detay da jeff koons'un açık artırmada bir eserinin satılma anıydı. ve son rakam 5 küsur milyon dolardı.
  • ntv, cnn de izlediğimiz bölümleride yayınlıyor:)) rené ablanın bölümü örneğin
  • bu aksamki bolumunde sean penn + jon krakauer var idi. belgeseli izleyip sozluge girmislerdir diye arandim, bekledim ama bulamayinca ben gireyim dedim. guzel belgesel izleyelim izlettirelim.

    39 yasinda beyinsiz oldugunu ogrendi çakma haberinden ve ustune ahaha cok aciyip lan diye geyik yapmanizi da engeller.
  • psn plus aralık ayı ücretsiz oyunlarında tanıştığım, güzel bir 2d platform/action oyunu.
  • metroidvania tarzı, sevimli grafikli, oynaması genelde keyifli ama yer yer oldukça zorlayıcı bir platform oyunu. 15 (+-3) saatlik bir oynanış süresi var ve oyunun sonu ayrı güzel.

    --- spoiler ---

    silver watchman seni bulacam oğlum

    --- spoiler ---
  • metroidvania tarzı oyunları oynadığımı söyleyemem. bu oyunu ben de psn+ ile aldım. psn plus'ın verdiği 300. indie oyun. daha önce transistor'ü açıp biraz oynamıştım. diğerlerini indirip oynamaya çalışmadım bile. ancak geçen hafta ac odyssey bitince plusta ne var ne yok geçen aylarda ne vermiş, gözümden kaçan ya da vakit girebileceğim bir oyun var mı diye bakarken resmine kanıp indirdim*. oyun görselliğiyle ve mekanikleriyle beni kendine bağladı. bu tarz oyunları daha çok oynayacağım.

    oyunun grafikleri inanılmaz güzel, ana karakter ve bazı yan karakterlerin tasarımları harika. 16 bit görsellikte ancak bu kadar olur diyorum. oynanış bazen beni çıldırttı kendi yeteneksizliğim olduğunu düşünüyorum. bölüm sonu canavarları da gayet zorlayıcı, düşmanların zayıflıklarını ve saldırı davranışlarını çözene kadar defalarca öldüm. özellikle oyun sonu canavarında pes ettim. oyunu kolaya aldım. sonra kolay modunun aslında ölümsüz mod olduğunu gördüm. onurum kırıldı. yeni oyuna başlayıp delikanlı gibi keseceğim o çakalı.
    oyun büyük oranda tek kişinin elinden çıkma bu açıdan tebriği hakediyor. oyunun sonunda ana karakterimiz robin ve abisi arasında geçen tek taraflı diyalog aklıma geldikçe gülümsüyorum finalini çok sevdim. oynarken nereye gideceğim ne yapacağım konusunda biraz sıkıntı çektim, malum günümüzde oyunlar bize yapacak pek bir şey bırakmıyor (bkz: davar gibi güdülmek). hazıra alıştığım için epey zorlandım.
    sonuç olarak türü seven arkadaşlara tavsiye ederim. ilgi duymayan ancak psnplus'tan bedava alan arkadaşlar bir şans verebilirler.

    tanım: türüne yabancı olan oyunculara dahi kendini oynatabilen şükala oyun.

    dipnot: forumlardan araştırdığım kadarıyla oyundaki diyalog seçimlerimiz hikayenin finalini etkiliyormuş.
hesabın var mı? giriş yap