• türkiye'de özellikle inşaat işçiliği ve madencilik gibi tehlikeleri fazla, iş kazası riski yüksek olan iş kollarında sıkça görülen; gerekli ve yeterli güvenlik önlemlerinin alınmaması yoluyla işlenen cinayetlere verilen isimdir.
  • "normal şartlar altında bir yılda 878 kişinin hayatını kaybettiği yerde ya büyük bir muharebe yaşanmış ya da salgın bir hastalık ortalığı kasıp kavurmuş demektir. türkiye'deyse 878, bir yıl içinde iş kazalarında hayatını kaybeden insan sayısıdır ve bırakın çalışma bakanını, bir tek müsteşarın bile utanç içinde istifa etmesi için yeterli değildir. çalışmak, neredeyse rus ruleti oynamak haline gelmiştir."
    barış uygur'un 10 ocak 2013 tarihli uykusuz'daki normal şartlar altında adlı köşesinden.
  • "normal şartlar altında, taşeronun kucağına itilen maden işçilerinin kâr hırsının getirdiği tedbirsizlik ve ihmal yüzünden üstelik çalıştıkları madendeki bir kazada hayatını yitirmesi, bütün ülkeyi yasa boğar. hele hele işçilerin hayatlarını kaybettikleri madende her an bir kaza çıkabileceği daha önce rapor da edildiyse derhal madeni işleten şirket hakkında kapsamlı bir soruşturma açılır, bir daha böyle kazaların olması engellenmeye çalışılır. türkiye'deyse, onca rapora rağmen bir maden kazasının sorumlusu olarak işçiler gösterilecek, işçilerin çoğunun maaşının hacizli olduğu ve bu yüzden dikkatlerinin dağıldığı hiç ama hiç utanmadan dile getirilecektir. ve türkiye'de maden kazalarını önlemenin dahiyane çözümü maaşı hacizli, borçlu işçileri kovmaktır çünkü yetkililere göre bu borçlu işçiler, kendilerini işlerine yeterince vermedikleri yetmiyormuş gibi bir de üstüne kaza geçirip can vermektedirler."
    barış uygur'un 17 ocak 2013 tarihli uykusuz'daki normal şartlar altında adlı köşesinden.
    (bkz: 7 ocak 2013 kozlu kömür ocağı patlaması)
    (bkz: icralık maden işçilerinin işten çıkarılması)
  • "normal şartlar altında, bir tersane, yapması gereken bazı testleri, ucuza gelsin diye manken yerine işçileri kullanarak yapmaya kalkar da, bu testler sırasında üç işçi göz göre göre hayatını kaybederse bu ucuzculuğun bedelini pahalıya öder. türkiye'deyse, manken yerine işçileri kullanarak öldürmenin, mahkemece takdir edilen tazminatı, test mankenlerinin bedelinden bile düşük olabilir. türkiye'de bir işçiyi göz göre göre ölüme göndermenin bedeli 36 bin liradır ve muhtemelen fiş almazsanız indirim de yaparlar artık. olmadı kredi kartınıza 12 taksit yaptırıp bonus puan falan da kazanabilirsiniz."
    barış uygur'un 24 ocak 2013 tarihli uykusuz'daki normal şartlar altında adlı köşesinden.

    olayı hatırlamayanlar için yazalım: 2008 yılında tuzla tersaneler bölgesi'nde bir tersanede filika sağlamlık testi için ağırlık olarak işçiler kullanılmış, filikanın düşmesiyle bir iş cinayeti daha hayal değil gerçek olmuştu...
    (ara: tuzla tersaneler bölgesi)

    bu başlıkta yer alan 3. yazı oluyor aynı köşeden(çeşitli politik dergi ve gazetelerde, meslek odalarının yayın organlarında falan da epeyce yazı yayımlanıyor tabii, onları da okumak/okutmak gerek elbet). elleri dert görmeyesice barış uygur sağolsun bunları görmeye devam ediyor. ama bir mizah dergisinde bile iş cinayetlerinin kendisine bu kadar sık yer bulabilmesi bile ne kadar acı bir durumda olduğumuzu gözler önüne seriyor.
  • patronların kâr hırsı öldürüyor!

    işçi sağlığı ve iş güvenliği patronlar için birer maliyet unsuru olarak görülüyor. onlar daha fazla kâr elde edebilmek adına bizlerin hayatını hiçe sayıyorlar ve ardı ardına cinayetlere kurban gidiyoruz. son yıllardaki iş cinayetlerinin sıklıkla yaşandığı işyerlerine baktığımızda ise daha çok taşeron ve güvencesizliğin kol gezdiği sektörler ve işyerleri ön plana çıkmakta. örneğin geçtiğimiz yıl, patronlar tarafından güvencesiz çalışma cenneti olarak görülen inşaat sektöründe en az 278 işçi, tamamen ucuz emeğin ve güvencesizliğin hakim olduğu tarım ve ormancılıkta en az 89 işçi, akp döneminde özelleştirilmesi için daha hızlı adımlar atılan ve işçileri taşeron çalışmaya mahkum edilen enerji sektöründe en az 83 işçi, patronların kârını yükseltmek için ölümün kol gezdiği madende 80 işçi can verdi (isig 2012 iş cinayetleri raporu).

    görünen açık ki, taşeron çalışma yalnızca güvencesiz çalışma değil aynı zamanda güvenliksiz çalışma anlamını da taşıyor. taşeron derken anlatmak istediğimiz aldığın maaşla açlık sınırlarında yaşamak ya da iş güvencesi olmadığı için bir dahaki aya o maaşı bile alamamak; yasadışı bir şekilde fazla çalışmak; sosyal haklardan yoksun kalmak; sendikal örgütlenmenin engellenmesi... tüm bunların üstüne bir de iş cinayetlerinde hayatını kaybetmek kastediliyor. bunun üzerine bir de esnek çalışma koşullarını, daha yoğun ve daha uzun çalışma saatlerini eklersek, cinayetler kaçınılmaz sonun bir parçası haline geliyor.

    taşeron çalışmayı fiiliyattan çıkarıp aynı zamanda yasal bir kural haline getirmeye çalışan hükümet bir yandan da bizi örgütsüzleştirmek adına elinden geleni yapıyor. ve yine görülüyor ki, iş cinayetleri çoğunlukla sendikasız, örgütsüz iş yerlerinde gerçekleşiyor. hükümet türkiye ekonomisinin büyüdüğünü söyleyedursun, bizler biliyoruz ki bu büyüme güvencesizlik üzerinden yükseliyor. kazanılan zenginlikler işçilerin emekleri, bedenleri, kanları üzerinden elde ediliyor.

    geçtiğimiz 7 ocak tarihinde zonguldak kozlu'da mhp milletvekili ruhsar demirel'in eşine ait star a.ş. adlı taşeron firmada çalışan 8 işçiye metan gazının ani püskürmesi sonucu çalıştıkları maden mezar oldu. bu şirkete bağlı olarak çalışan işçiler 2011 haziran'ında maaşlarını düzenli alamadıkları, iş güvenliği önlemlerinin yetersiz olduğunu, gaz maskelerinin bile olmadığını belirterek “sonumuz karadon'da ölen 30 işçi gibi olsun istemiyoruz!” diyerek eylem yapmışlardı. ne var ki, kimilerinin “madencilerin kaderinde var bu” dediği, bizimse “kader, kaza değil iş cinayeti” dediğimiz bu sonucu tıpkı karadon'daki sınıf kardeşleri gibi yaşadılar. firma daha önce de çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığı tarafından yapılan denetimlere giriyor ve her seferinde uyarı alarak sadece para cezası kesiliyor. işçi sağlığı için iş güvenliği önlemlerini almaktansa bir miktar ceza ödeyen şirket faaliyete devam ediyor. işçilerin canı ise basit bir mali kalem olmaktan öteye geçemiyor ve bu son yaşanıyor.

    30 ocak'ta gaziantep 4. organize sanayi bölgesinde güneydoğu galvaniz fabrikasında buhar kazanında meydana gelen patlama ile 7 işçi can verdi. “çeliğin hayat bulduğu yer” sloganı ile faaliyet gösteren fabrikada 7 kişinin hayatı son buldu. yine yazımızda adı geçen bakanlıkça yapılan açıklamaya göre şirket 2011'de 2 kez teftiş görmüş ve idari para cezasına çarptırılmış. ama nedense güneydoğu galvaniz şirketi faaliyetine devam edebilmiş. edebilmiş ve bunun sonucunda da 7 işçiye mezar olmuş.

    bu durumda, “yaşanan felaketin sorumlusu işçiler midir yoksa iş cinayetlerinin yaşandığı işyerlerinin patronları ve çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığı mıdır” sorusu, gereksiz kalıyor.

    http://www.iscicephesi.net/…-karsa-gerisi-teferruat
  • din, dil, ırk, mezhep, cinsiyet, yaş ayrımı yapmaz. işçi sınıfının tamamını kucaklar.
    kadını da öldürür, erkeği de. 70'lik dedeyi de alır kucağına, 13 yaşındaki bebeyi de.
hesabın var mı? giriş yap