• sırp devşirmesi selim..fatih sultan mehmedin yaveri daha dogrusu yari..(bkz: nedim gursel)bogaz kesen kitabında selimin yaşadıgı iç acıları ve buhranları süpper bi dille anlatmıştır
  • elbette, dinliyorum:

    iç oğlanları iki çeşit olur, ilkinci çeşit, gayet normal görünen, yeniçeri ocağının acemileri; ikinci çeşit ise, iç saraylarda eğitilen ya da büğütülen devşirmelerdir.

    zaten "iç oğlanlarının livata ile mağdur edilmeleri" de yeniçeri ocağından çok, ikinci çeşitten olan devşirmelere dair bir iddiadır. yeniçeri ocağındaki iç oğlanları da zaten "şadi" ismiyle anılarak diğerlerinden ayrılırlarmış... ve malumunuz, devşirmeler; kimi japon cocuğu, kimi alman, kimi hungarya'lı ve hepsi seçme, yani gavur çocuğunun yakışıklısından, güzelinden... hatta bu içoğlanları belki kendisi üzerinde çeşitli uygulamalar yapan kişi onu kıskandığından, belki birbirlerine tav olmasınlar diye yüzlerinde peçe ile gezerlermiş.

    osmanlı padişahlarının zevk ve sefa ile kendilerinden geçtikleri yıllarda, işte bu devşirmeler, padişahların "has oda"larında -tabii vezirler de az dürzü değildir- fantazi içerikli kimi senaryoların kurbanı olmuş olabilirler. ama sadece bizim padişahlarımız mıdır bunları yapanlar; yok hayır, böyle bir "her şeyim var, başka ne yapayım" anksiyetesi halinde güce sahip herkes, bu tür sapıtmalar yaşayabilir. nitekim fransa bu konuda ünlü bir devlettir, bunun yanı sıra, "salo o le 120 giornate di sodoma" isimli filmden, hadisenin nerelere varacağı konusunda insanı yaşamaktan tiskindiren bir fikir edinebiliriz.

    ha, iç oğlanı'nın iyisi yok mudur, olmaz olur mu, kimisi de büyüyüp, paşa olmuştur, kont olmuştur, misal bir gedik ahmet paşa, bir alexandre dumas iç oğlanı sektörünün ünlü isimleridir.*
  • evet, belki de (bkz: içimizdeki çocuk)
  • (bkz: iç güveysi)
  • mesela kazıklı voyvoda ikinci murat'ın içoğlanı imiş. mine g. kırıkkanat'ın da değindiği gibi, içoğlanlığı sırasında kendisine yapılan muamelenin biraz daha aşmış modelini osmanlıdan ele geçirdiği tutsaklara uygulamış.
  • (bkz: ic guveyi)
  • ankara savaşı sonunda timur,beyazıtla oğlunu esir alıp içoğlan olarak kullanmış.osmanlıda da bu olayın tarihçesi bööle başlamış..
  • (bkz: ic oglani)
  • sultanın sadık hizmetkarları olan içoğlanlar, ailelerinden koparılarak bizzat sultanın huzuruna çıkarılan ve imparatorluğun gelecekteki yöneticileri olmak üzere yetiştirilen topluluktu. eğitim dönemleri boyunca topkapı sarayı'nın üçüncü avlusunda hapis hayatı yaşarlar ve saray dışındaki nihai görevlerine törenle uğurlanırlardı.

    kul oldukları hiç unutturulmayan içoğlanlar, kulluklarının bir sembolü olarak başlıklarının iki yanından sarkan ve tutsaklık yıllarında yusuf’un bıraktığı uzun saç lülelerinden esinlendiği söylenen zülüfler bırakırlardı. bir özgürlük sembolü olarak kabul edilen sakal bırakmaları kesinlikle yasaktı.

    içoğlanlar için ölüm sessizliği bir zorunluluktu. çünkü sultanla ancak işaret diliyle iletişim kurabilirlerdi. içoğlanlardan sadece üçü o'nunla konuşma hakkına sahipti. kanuni tarafından başlatılan bu garip uygulama zamanla o kadar abartılmıştı ki huzurda fısıldamak bile büyük bir kabalık olarak görülmeye başladı. bu garibanlar da ancak bayramlarda ve askeri kutlamalarda konuşma, türkü söyleme, bütün odalara özgürce girme özgürlüğüne sahip oluyorlardı.

    (bkz: gülru necipoğlu)
  • yeni icat olmuş bir zevat var ve bunların ortak özelliği osmanlıyı kötülemek, yalan yanlış bilgilerle bütün osmanlı sultanlarının eşcinsel olduğuna dair bir kamuoyu yaratmaya çalışmak. aklı fikri seks de , eşcinsellikte olan bu grup , sanki sultanların yatak odasının şeceresini tutarmışçasına söylediklerinden o kadar eminler ki gören osmanlı sarayında herkes tutuğunu götürüyor sanır. aslında bize anlatmak istedikleri ellerinde osmanlı sultanlarının gücü olsa ilk yapacakları işi söylüyorlar. malum (bkz: şecaat arz ederken merd-i kıpti sirkatin söyler)

    işte bu gruba göre iç oğlan; saray içinde bedenini seks için kullanılan erkek demektir. (bu kadar basit)

    ama gerçek tanımı;

    osmanlı devleti'nin gelişme döneminde, daha büyük ve muvazzaf bir ordu teşkil etme ihtiyacı ile birlikte bu orduyu teşkil edecek insan kaynaklarını da tespit etme çalışmaları önem kazandı. aşiret kuvvetleri buna yetmediği için esirlerden faydalanma yönüne gidildi. ilk defa i. murad zamanında acemi ocağı kurularak savaşlarda alınan esirlerin beşte biri vergi olarak devlet tarafından alınıp bu ocağa yerleştirildi.

    bu esirler ocaklarda sınıflarına göre eğitilir ve çeşitli hizmetlerde kullanılırlardı. daha sonraları bu ocağa yeni kaynaklar bulmak için birtakım yeni imkanlar aranmıştır ki, bunların başında devşirmelik gelir. devşirme, hıristiyan tebaadan işe yarayacak erkek çocukların toplanmasıdır. bir de kuloğulları vardır ki, bunlar da babaları yeniçeri olan çocuklardır. yavuz selim dönemine kadar yeniçeriler evlenemezdi. yavuz döneminde evlenme müsaadesi tedricen verilmiştir. işte bu esirlerden alınan pençikler (beşte bir) , devşirmeler ve kuloğulları, acemi ocağı'nda toplanır, burada islam-türk geleneğine göre eğitilir ve çeşitli hizmetlere gönderilirlerdi. bunlardan bir kısmı da saray hizmetlerine verilirdi ki bunlara iç oğlanı denirdi. iç oğlanları çoğu zaman, özellikle padişah tarafından seçilirdi.

    saray için ayrılanların muayenesi saray ağasına aitti. bu muayene yapılırken ağanın yanında saray-ı amire hocası da bulunurdu. kıyafet (fizyonomi) ilmine vakıf olan bu hoca çocuğun simasiyle harici ahvalini tetkik ederken hassaten alnındaki çizgilere ve diğer alametlere bakarak uygun olanları seçerdi.

    bunların yakışıklı ve boylu poslu olmalarına da özen gösterilirdi. bunlar, eski ve yeni saraylara dağıtılır, burada geleneklere ve saray adabına uygun eğitilirlerdi. enderun'a da iç oğlanlar alınırdı. kabiliyet gösterenler saray hizmetinde alı konur, diğerleri derecelerine göre kapıkulu süvari bölüklerine dağıtılırdı. bunlar sıkı bir gözetim altında yetiştirildikleri için tam bir itaat ve terbiyeye sahip olurlardı.
hesabın var mı? giriş yap