• (bkz: kate bush)
  • muhtesem bir kate bush sarkisi. the futureheads de gayet güzel coverlar...
  • nme'ye göre 2005'in en iyi parçası. herhalde yıllardır bir numaraya bir cover koymuyorlardır.
  • "twenty years ago, the hounds of love were in the trees, and kate bush stumbled wide-eyed through a tim burton backlot while her walkman played "in the air tonight". flash forward to recent times, and the futureheads are in their garage-rage confusing the pursuer with the pursued. these chaps hit the ground running with their steady-cam, stabbing at the titular beasts with their guitar picks and hate-it-or-love-it harmonies. if these boys don't know what's good for them, it's because they're too busy being gloriously obnoxious to bother with being scared."

    - david raposa
  • sözleri aşağıdaki gibi olan kate bush eseri:

    "it's in the trees!
    it's coming!"

    when i was a child:
    running in the night,
    afraid of what might be

    hiding in the dark,
    hiding in the street,
    and of what was following me...

    the hounds of love are hunting me
    i've always been a coward,
    and i don't know what's good for me.

    (well) here i go!
    it's coming for me through the trees.
    help me, someone!
    help me, please!

    take my shoes off,
    and (i will) throw them in the lake,
    and i'll be
    two steps on the water.

    i found a fox
    caught by dogs.
    he let me take him in my hands.

    his little heart,
    it beats so fast,
    and i'm ashamed of running away

    from nothing real--
    i just can't deal with this,
    but i'm still afraid to be this,

    among your hounds of love,
    and feel your arms surrounding me.
    i've always been a coward,
    i never know what's good for me.

    (well),here i go!
    don't let me go!
    hold me down!
    it's coming for me through the trees.
    help me, darling
    help me, please!

    take my shoes off
    and throw them in the lake,
    and i'll be
    two steps on the water.

    i don't know what's good for me.
    i don't know what's good for me.
    i need la la la la la ya yo ya yo
    your love!

    take your shoes off
    and throw them in the lake!

    do you know what i really need?
    do you know what i really need?
    i need la la la la la yeah!
  • eivør pálsdóttir'in larva albümünde yorumlardığı kate bush şarkısı

    ahanda gelsin http://www.youtube.com/…scu&list=ple03909b201e8a68b

    ayrıca (bkz: orijinalinden iyi olan cover'lar)
  • insanın içinde zamanla büyüyen, koskoca bir çıg halini alan muhte$em ötesi albüm. ba$ucu albümlerimden biri. bu iki bölümden olu$ur; iki bölümün ruhu da aslında birbirinden farklı gibi gelir bana.

    veeee 2. sıradaki $arkının da adıdır aynı zamanında hounds of love.

    bilgi veremiycem, hislerimi dökücem sadece: seviyorum.
  • allahin belasi psikopatlikta gerim gerim bir film. baska da soyleyecek kelimem yok. askinizi da tutkunuzu da s.kiim!
  • gerçekçi hikayesi ve anlatımı, 80'lerin başarıyla yansıtılan atmosferi, makyajları, müzikleri ve finaliyle iyi kurgulanmış bir film olmasına rağmen film boyunca açık kalan bir çok nokta ve neredeyse hiç vurucu sahnenin olmaması, yapımın maalesef sıradan kalmasını sağlıyor. gene de vakit geçirmek için tercih edenleri pişman etmeyecek bir film.

    http://www.imdb.com/title/tt3896738/?ref_=nv_sr_1
  • psikolojik gerilim alanında oldukça başarılı ve filmin içine girdikten sonra izlemesi oldukça zor olabilen bir suç gerilim filmi.

    --- spoiler ---

    film liseli kızların neşeyle voleybol oynama sahnesiyle açılış yapıyor. sahnenin oldukça ağır çekimde ilerlemesi dikkat çekiyor ve sahne boyunca kamera kızların bacaklarına, göğüslerine ve kalçalarına odaklanıyor. yani birileri genç kızların erojen bölgelerini tabiri caizse ağır ağır kesiyor. filmin seri katillerle ilgili olduğunu bilerek izlemeye başladığım için o an anladım ki bu sahne katilin kurban seçme sahnesi ve sahne de katilin gözünden veriliyor. zira liseli kız çocukları seri katiller için ideal kurbanlardır. unutmayın, seri katiller asla kendilerine karşı koyabilecek insanların peşine düşmezler. siz hiç kickboksçuları veya iki metrelik zenci erkekleri avlayan seri katil gördünüz mü? (aileen wournos ve jeffrey dahmer örneklerini istisna olarak bir kenara bırakıyorum. özellikle ilkine saygılar). göremezsiniz çünkü o zenci abiler o levyeyi adamın götüne sokup ağzından çıkarırlar. seri katiller de bunun bilincinde oldukları için ideal avları genellikle kolaylıkla ağlarına düşürebildikleri ve onlara karşılık veremeyecek hayat kadınları, kız çocukları, yalnız kadınlar veya erkek çocukları gibi vulnerable kişilerden oluşur. film de bu tipolojiye* cuk diye oturan liseli kızların dikizlenmesi sahnesiyle başlıyor. nitekim bir sonraki sahnede de voleybol oynayan kızlardan biri bir araba tarafından takip ediliyor ve kızın yanında durarak arabanın içinden bir kadın anaç bir ses tonuyla “bu sıcakta pişersin tatlım, atla seni evine bırakayım” diye kızı arabaya davet ediyor. arabaya binen kızdan bir daha da haber alınamıyor.

    burada ilk dikkat çeken nokta arabaya davet eden kişinin bir kadın olmasıydı. seri katiller genellikle erkektirler, dorothea puente, aileen wournos gibi kadın seri katiller de büyük oranda ekonomik nedenlerden cinayet işlemişlerdir. diğer yandan filmin ilk sahnesi bu cinayetlerin bir tutku cinayeti olduğunu gösteriyordu ve kadınların –hele ki liseli kızları öldürerek- tutku cinayeti işlemesi pek yüksek bir olasılık değildi. bir önceki sahnede arabaya binen kızın bir erkek tarafından tecavüze uğradığını ve daha sonra cesedinin ormanlık bir alana gömüldüğünü görünce bütün taşlar yerli yerine oturuyor, o an anlıyoruz ki fail zaten bir erkekmiş, kadın asıl fail olan erkeğin kullandığı bir güvenilirlik maskesiymiş. gerçekten de evli bir çiftin arabasına binmek yalnız bir erkeğin arabasına binmekten daha güvenli görünmekte, bu da kurbanların arabalarına binmesini kolaylaştırmaktadır. nasıl bazı seri katiller kurbanlarının kendilerine güvenmesini sağlamak için onlara çocuklarının resimlerini gösteriyorsa filmde de o fotoğrafın rolünü kadın üstleniyor. kadının buradaki rolü oltanın ucunda yem, kurdun üstündeki koyun postu olmaktır.

    karakterlere gelince, filmdeki karaterlerden john klasik bir narsist manipülatör psikopat. evelyn’in eylemleri üzerinde mutlak hakimiyet sahibi. kurbanlarının acı içinde çırpınmalarından tahrik olan tipik bir tutku cinayeti suçlusu. bunun yanında gündelik hayatında ise tam bir loser. yani bu hayatta hak ettiğini alamadığını düşünmesi, hayata karşı öfkeli olması ve bu öfkesini bir yerlere yönlendirmesi etmesi gayet olası birisi. evie ise filmin başında tıpkı kocası gibi bir canavar olarak görülse de son sahne aslında bunun doğru olmadığını göstermektedir. son sahnede vicky’nin annesinin kızı için attığı çığlıklarını duyduğunda yüreği yumuşamıştı ve bu sahne evie’nin psikopat olmadığını, onun da bir vicdanının olduğunu göstermektedir. evie’nin nihai olarak belki de tek kusuru john’a olan koşulsuz bağlılığıdır, ne var ki bu kusurun ardından diğer kusurlar çorap söküğü gibi gelmektedir. usta bir manipülatör olan john bu sevgiyi acımasızca kullanarak evie’ye adeta hükmetmektedir. evie ise sırf john’u hayatında tutabilmek için onun bütün isteklerini yerine getirmektedir. bu istekler ne kadar çılgınca olursa olsun, evie bütün sınırlarından vazgeçmiştir ve tek istediği john’un sevgisidir. bu durumun farkında olan john da evie’nin bu aşkını şartlandırılan bir köpeği ödüllendirir gibi sömürmektedir.

    evie’nin artık bir paranoyaya dönen john’u elde tutabilme kaygısı bu ikilinin kurbanlarıyla olan ilişkileri üzerinde de belirleyicidir. kendisinden genç ve daha güzel kızların evlerindeki varlığı evie’nin john’u kaybetme korkularını tetiklemektedir. kurbanlarını öldürerek evie bir yandan john’u elinden alabileceğini düşündüğü rakiplerini ekarte ediyor, diğer yandan da john’un isteklerine itaat etmenin bir çift olarak onları yakınlaştırdığını düşünüyordu. john ise tecavüz ve cinayetlerden büyük haz alıyor ve bu uğurda evie’yi yönlendirmekten de çekinmiyordu.

    filmin fiziksel şiddet sahnelerini es geçerek izleyiciyi tamamen psikolojik şiddete yönlendirmesi yönetmenin tercihlerini net olarak ortaya koyuyor olsa da, o sahnelerde fiziksel işkenceyi görmek sahneleri daha vurucu hale getirebilirdi. yine de yönetmenin bu tercihine saygı duruyorum.

    sonuç olarak katil-kurban ilişkisini hem katil hem de kurbanın gözünden gösteren son derece başarılı bir psikolojik gerilim olmuş. şiddet pornografisi, kan banyosu istiyorsanız bu film sizi tatmin etmeyecektir. diğer yandan filmin atmosferinin içine girip karakterlerdeki psikolojik gel gitleri takip ettiğinizde ise insanın ruhunda izler bırakabilecek denli başarılı bir film.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap