• (bkz: hafife almak)
  • çok yetenekli bir yazar olmadığımdan bu konuda yazılmış bir yazıyı müsadenizle çalıp çırpıyorum.

    (kaynak: sedar devrim http://www.hurriyetim.com.tr/…14@nvid~272569,00.asp )

    hayatın makaslarına geldiğimde, kararları ne kadar şuursuzca aldığımı görüyorum, işi nasıl kadere bıraktığımı.

    okyanusta seyreden sarhoş bir gemi bile değil dışarıdan baktığım. bir yük vagonu. kendi çizmediği bir demiryoluna sıkışıp kalmış, tesadüfün önüne çıkardığı lokomotiflerin kıçına takılan. şuursuzca, önünü ardını düşünmeden makas değiştiren...

    gideceğim liseyi, okuyacağım üniversiteyi ve branşı ne kadar “rahat” belirlediğime bakıyorum dikiz aynasından, yapacağım işleri ne kadar şuursuzca seçtiğime... dehşete kapılıyorum.

    sanki “kader” beni kolumdan tutup bir yerlere getirmiş. bir arkadaşım ısrar etmiş, iradem dışında gibi, yabancısı olduğum bir işin ortağı oluvermişim. bir başkası kolumdan çekmiş, bambaşka bir yere, çok farklı bir hayata dalmışım körlemesine. hep “başkaları” vermiş kararı...

    abartıyor muyum?

    ama inanamıyorum, kaderime bu kadar az hükmetmiş olmama, hayatı bu kadar hafife aldığıma.

    tarlaya suyu verirsin, önüne çıkan çalıya, taşa çarpa çarpa bir yol bulur da akar ya...

    yok, daha bir sakin kafayla düşünmeliyim bu konuyu.

    siz de bir dönüp bakın bakalım kendi hayatınıza.
  • hayatın altında kalmak ile sonuçlanacak durum..
  • bazıları için fazlasıyla ciddiye aldıklarına delalettir. zira o kadar ciddiye alırlar ve hayat o kadar ağır gelir ki hafife yatma ayağına yatarak kendilerini kandırabileceklerini sanırlar. oysa hüzünlü gözler asla yalan söylemez.
  • tam tersi duruma maruz kalmanıza sebebiyet vermesi kuvvetle muhtemel tavır. "şimdi ne bok yiyeceğim" diye kara kara düşünmenize yol açacağı da aşikardır.
  • "sonuçta boşvermişliğimle mutluyum, huzurluyum, hiçbir şey beni geremez" gibi bir mantıkla yola çıkılınca, bir süre sonra içinde bulunduğunuz ruh hali. en başta, daha önceden sizi rahatsız eden bilimum şeyler artık sizin umrunuzda olmaz, rahatlarsınız bu yüzden. fakat bir zaman geçtikten sonra, görürsünüz ki aslında ipin ucunu kaçırıp hayatınızı yönlendirecek şeyleri de umursamamaya başlamışsınız. o zaman dersiniz ki "ulan noluyo, nerdeyim, kim yaşıyo bu hayatı??" bu bir kırılma noktasıdır işte. geçmiş zamanınızın boşa geçtiğini görüp hayıflanmaya, o zamanda yapabileceklerinizi sıkıştırıp kaybettiğiniz zamanı en kısa sürede telafi etmeye çalışırsınız ama yeterince sağlıklı olmaz.

    hayatı hafife almanın ayrı bir sakatlığı da şudur, hayat sizi hafife almaya başlarsa, o zaman işin içinden çıkamazsınız. çünkü, her türlü (anne-baba, anne-çocuk, öğretmen-çocuk, öğretmen-patron, işçi-patron, sevgili-sevgili, insan-insanın vücudu,...) ilişkide olduğu gibi hayat-insan ilişkisi de karşılıklıdır. insan hayata ne verirse, bir orantı dahilinde onu alır geriye. iyi şeyler verirse, verdiğinin yarısını alır fakat kötü bişey verirse bunun kat kat çoğunu (her ilişkide olduğu gibi) geri alır. işte hayata umursamazlık verince, hayat da bir süre sonra seni gerçekten umursamamaya başlar.

    bu kadar tehlikelidir "hayatı hafife almak".
  • hayat hafife alinmaz.hayati ciddi yasamayacaksin ama ciddiye alarak yasayacaksin çunku bazen çok kirici olabiliyor.
  • "yaşamak şakaya gelmez ciddi bir iştir.
    ancak bunu bilenler
    hayatı bazen hafife alabilir."
    >metin altıok<
  • hayat hakkında konusulmayacak kadar ciddi ama pek öyle bağlanılmayacak bir limandir. şimdi diyelim ki hayati pek ipine takmiyorsun affedersin şikin tasağına denk götüne trampet gecinip gidiyorsun. bu guzel bir şeydir ama.. işte aması var işte bu yaşam denilen melaikeyi bir hiyar gibi yaşamaya hakkın var mı? dünyaya bir iz birakmadan gelip dört kollu ile gitmek senin hakkın mı? her şeyden önce dünyaya sorumlusun yahu, hayata borclusun... borçlu gebermek mi istiyorsun?

    hadi diyelim hayatı ciddiye aldın, bir hedefler falan seçtin o hedefleri yapmak için ömrünü gençliğini enerjini gömdün hatta ve hayatı erteledin. bir dakikayi kaçırmamak için kıçını yere çaktın. peki behey dangalak en kötü seyin hedefe varmak oldugunu bilmez misin? peki ne için yaptın bunu? dünya üzerinde senden daha zeki ve melaikeleri gelişmiş insanlar bile toprak oldu gitti. koskoca devlet-i al-i hükümdarı bile senatonun önünde cızbız oldu. ondan geride kalan allah bilir ne oldu? belki bir kenefin kuburunun dibindedir onun naciz vücudu. gelen sıcıyor giden sıcıyor. keyfine bak yaşa yahu ... yasadığın kadar yaşayacak mısın?

    madalyonun iki yüzü var işte... birinden birini seçmek lazim, yahutta o ince siniri tutturabilmek lazım. zannedersem.
    bu sınırı tutturabilenler - öyle aman aman değildir bu sayi en fazla %1- iyi bir hayata malik oluyorlar. gelsin bakalim yahya kemal den bir şiir:

    ülfet belâlı şey, fakat uzlet sıkıntılı,
    bilmem nasıl geçirmeliyim son beş on yılı?
    insanlar anlaşıldı. cihânın da sırrı yok,
    kalsaydı terkeşimde bugün tek bir altın ok
    en tatlı bir hayâl için atmazdım ufkuma.

    dalsın yakında gözlerim artık son uykuma!

    'yalnız duyan yaşar' sözü, derler ki, doğrudur
    'yalnız duyan çeker' derim, en doğru söz budur.
    gördüm ve anladım yaşamak mâcerâsını,
    bâkiyse rûh eğer dilemezdim bekasını.
    hulyâsı kalmayınca hayâtın ne zevki var?

    bitsin, hayırlısıyle, bu beyhûde sonbahar!

    ölmek değildir ömrümüzün en fecî işi,
    müşkül budur ki ölmeden evvel ölür kişi.
hesabın var mı? giriş yap