*

  • bir nesneyi, olayı veya bir gerçeği, niteliklerinin bilinmesi amacıyla, dikkatli ve planlı olarak ele alıp incelemek, müşahede etmek.
  • insanların hayatı okurken en çok dikkat etmesi gereken yerlerden birisi davranışlardır. iyi bir gözlemci, çoğu zaman farkında bile olmadan yapar bunu. değişen her durum bize etkileşimin değiştiğini gösterir. insanlar bazen kendilerinin bilinçli olarak fark etmedikleri içsel değişimlerini, davranışsal değişimle ortaya koyarlar. artık sevmediği eşine eskisinden az dokunan insanların bir kısmı, duygularının değiştiğinin henüz kendileri bile farkında değildir. aldatıldığını düşünen ve paranoyak olmayan insanların çoğu gerçekten aldatılıyordur. bu fikri nereden çıkardıklarını bilmeseler de aslında otomatik olarak okudukları davranış kalıbından fark ederler bunu.

    her türlü etkileşimi izlerken, normal davranışın dışında kalan her ne varsa ona odaklanmak size satır aralarını görme ve hatta karşınızdaki insanların kendilerinin bile fark etmediklerini anlama şansı verir.
  • gözlemlemenin, yaşamımızdaki işlevi büyüktür. düşünce ve imgeleme (hayalleme) yetilerimiz kaynağını gözlemlerimizden alırlar. gözlemleme alışkanlığı kazanmamış olanların, düşünce yetenekleri zayıf, imge (hayal) güçleri kısır olur.

    ayrıca , gözlemlemek, betimleme (tasvir etme) gücümüzü de arttırır. yeni tanıştığımız bir arkadaşımızı, bir evi, bir hayvanı, bir bitkiyi gözlemlemişsek; doğal olarak karşımızdakilere, bu varlıkları bütün ayrıntılarıyla ve özgün yanlarıyla anlatabiliriz. demek ki betimleme gücümüzü arttırmak içinde gözlemlemek, bir zorunluluk olmaktadır.
  • bence insanları gözlemlemek onlarla konuşmaktan çok daha kolay. çünkü bazen insanlar doğruyu söylemiyorlar. ama doğru anı yakalarsan daha fazlasını söylüyorlar.
  • son yıllarda çok yaygın kullanılan bir sözcük ki, duydukça ya da okudukça sırasıyla önce kullananlara bu "söylemlemelerinin" yanlış olduğunu anlatmak, dinlemedikleri durumlarda protesto edici "eylemlemek", giderek işi şiddete vardırıp bu sözcüğün kullanıldığı yerleri iş makinesi ile "düzlemlemek" ve konuşmada geçiyorsa eğer o dilleri "közlemlemek" gibi bir şeyler çağrıştırıyor bana.

    konuyla ilgili "şuan tabikide oldukça" düşündüm, sanırım bu arkadaşlar nişanlanmadan önce bir ara "sözlemlenirler" de...
  • aslı gözlemek, gözlem yapmak ya da izlemek olan uyduruk kelime. doksanların ortasından önce hiçbir metinde ya da kayıtta rastlanılmayacağı da kesindir.
    (bkz: ağza kürekle vurma hissi uyandıran kelimeler)
  • bağımlılık haline gelirse adamı manyak eder. özellikle kalabalık bir ortamda insanlar kaynaşmakta iken kenardan bir yerden herkesin yüzünü, mimiğini, bakışlarını tek tek süzmek gibisi var mı? dışardan fark edilince çok garip durduğu için yapmaktan vazgeçmek zorunda kaldım ama inanılmaz bir haz veriyor bana. gerçek, sahte mimikleri, sevdiklerine ve sevmediklerine bakışlarındaki farklılık, hatta başkalarını gözlemlerkenki mimiksiz ve meraklı halleri... biriyle iletişime geçiyorsam ve o an düşünecek önemli bir şeyim yoksa direkt gözleme koyuluyorum. ne kadar ciddi ne kadar sahte, aslında aklında o an neler var, hangi hareketi ne anlama geliyor hepsini süzüyorum. bunu yaparken bazen gözlerine bazen dudaklarına bazen yanaklarına bazen de ellerine baktığımdan bir yerlerinde bir şey varmış da ona takılmışım sanıyorlar. ben de bu tedirginliği gördüğümde ya gözlerimi başka bir şeye çevirip konuşmaya devam ediyorum ya da sadece gözlerine odaklanıyorum. bunca senede şunu gördüm. insanlar çoooook sahteler be. çok yalancılar. samimi birini görünce gömü bulmuş gibi hissediyorum.

    avantajı, kendini kötü insanlara karşı önceden uyarabilmek. dezavantajı ise insanların çoğunun kötü, çıkarcı, sahte, arkanızdan dedikodu yapmak için en ufak bir hareketinizi bekleyen bir yapıda olması. bu yazıyı okuyacak 5 10 kişinin de en az yüzde sekseni üstteki tanımlardan birine veya birkaçına uyacaklar. bu nedenle burası dahil, hayatın her anında önüme yüksek duvarlar inşa ettim. ve yine bu sayede kalabalık gruplara girip birçok insanla iletişim kurmam gerekse, hatta beraber iş yapmam gerekse bile neredeyse hiç üzüleceğim bir şey yaşamıyorum. insanlara, bana kötü davranmamaları gerektiğini tehditkar ve özgüvenli bir duruşla öğretiyorum alttan alta. benden uzak durmaları gerektiğini anlamalarını sağlıyorum, cümlelere dökmeden. içlerinden gerçekten samimi olan insanlar görürsem onlara karşı duvarları indiriyorum ve aldığım ilk tepki dışardan çok soğuk duruyorsun aslında çok farklıymışsın oluyor. artık fark ediyorum ki yavaş yavaş sıcak olmayı, duvarları gerektiğinde kaldırabilmeyi unutuyorum ve tamamen soğuk bir betona dönüşüyorum. en büyük fantezilerimden biriyse insanlar fark etmeden onların hayatlarını izleyebilmek. ama öyle ünlülerin falan değil, sıradan insanların. akşam gidip rastgele bir eve girmek ve o evde sabaha kadar misafir olmak. onlar ben yokmuşum gibi normal hayatlarını yaşarlarken görmek istiyorum her şeyi. gerçek kendilerini. kimin umrunda diyeceksiniz. 20 sene sonraki ben okumak isteyecektir şuandaki beni. onun için şu anımdan ufak ufak notlar bırakıyorum.

    edit: imla
  • "gözlemlenemez etkileşimlerin sonucu olan gözlemlenebilir eylemlerimize özgür iradenin bir seçimi diyoruz!" çetin balanuye - spinoza'nın sevinci nereden geliyor

    "önce gözlemlemeyi unut. hissettiğin tüm duyguları yaşa. nefret dolu, çirkin, değersiz; her ne ise, gerçekten onun içinde ol. öncelikle onlara tamamıyla bilince gelebilmeleri için bir şans tanı." osho
hesabın var mı? giriş yap