• ankara ili müzelerinden
  • bayramın ilk günü uzak yoldan gelmişsiniz diyerek müzeyi açıp gezdiren özverili çalışanlara ve şirin bir bahçeye sahip, giriş ücreti 2 ytl olan minicik müze
  • polatlı ilçesi yassıhöyük köşkünde, midas mezarının karşısındadır. gordion ve mezar kazılarında ele geçen tarihi eserler kronolojik sıra ile sergilenmektedir.
  • gordion müzesi ankara'ya 94 kilometre uzaklıkta, polatlı'nın 29 kilometre kuzeybatısında yer alan yassıhüyük'te bulunmaktadır. anadolu'nun en büyük 2. piramidinde kral midas'ın sanılan ancak babası olduğu anlaşılan kral gordias'ın mezarı bulunmakta.
    1957 yılında zonguldaklı madenciler tarafından kazısı yapılan tümülüs, 1960’ların başında türk mühendislerin başarılı çalışmalarının ardından ziyarete açılmış. müze küçük ama görülmeye değer bir çok obje bulunmakta içerisinde.
  • bir yildir gitmek icin yol aradigimiz muze buraya polatli'dan ya da ankara merkezden taksi harici nasil gidebiliriz, bilenler lutfen mesaj atsin.
  • doğma büyüme ankaralı olduğum halde ilk defa, daha birkaç gün önce ziyaret etme fırsatı bulduğum müze. son derece önemli buluntulara ev sahipliği yaptığı halde herhangi bir şehir merkezine bu kadar uzakta konumlanmış olan tek müze de olabilir bu arada gordion. gerçekten çok uzak ve sapa bir lokasyonda. yolunuzun polatlı'ya düşmesi bile yetmeyebilir zira oraya da yaklaşık 20 kilometre mesafede bulunuyor..

    öte yandan müze ne beklentim altında ne de çok üstünde çıktı, bunu söyleyerek başlayabilirim sanırım yazıma. herhangi bir merkeze uzaklığını düşününce burada en fazla bu kadarı olurdu dedirtiyor insana. fakat ben yine de potansiyelinin altında kaldığını düşünüyorum. çünkü en önemli frig eserleri zamanında toplanıp anadolu medeniyetleri müzesi'ne götürülmüş zaten. bana kalırsa gordion müzesi bu eserlere ev sahipliği yapabilecek kapasiteye sahip ve yapmalı da. şimdi frigler deyince ilk akla gelmesi gereken birkaç şey var: çanak çömlekteki ustalıkları, muazzam derecede işçilikler barındıran ahşap mobilyaları ve süsleme sanatındaki ince estetik anlayışları. gordion müzesi'nde çanak çömleğe doyuyorsunuz zaten. müzenin bahçesi bile koca koca küplerle dolu. ama doğrudan frigleri ele alan bir müzede onların ahşap oymacılıktaki ustalıklarına dair doğrudan hiçbir eser bulunmaması elbette ki düşündürücü. yeryüzünün frig medeniyeti hakkındaki en büyük müzesi olabilecekken bu fırsat anadolu medeniyetleri tarafından baltalanmış durumda maalesef. bu eserler oradan alınıp gordion'a götürülse anadolu medeniyetleri koleksiyon değerinden hiçbir şey kaybetmez. ama gordion müzesi inanılmaz bir atmosfere kavuşabilir. bak şu nadide ahşap tabure, masa, sandalye örneklerine dair gordion'da hiçbir iz yok:

    görsel

    oysa ki onların ait olması gereken asıl yer polatlı. hadi 2000'lere kadar bu tarz eserlerin anadolu'nun en büyük müzesi olan amm'de sergilenmesini anlayabiliyorum. ama günümüz türkiye şartlarında ağrı'nın köyüne bile ulaşım sağlayabiliyor turistler. dolayısıyla gordion gidilemeyecek, görülemeyecek bir yer değil kimse için. gitmek isteyen trenle de karayoluyla da ulaşım sağlayabilir. haliyle artık o topraklardan çıkmış bir medeniyetin izlerini kilometrelerce ötede yaşatmaya, sergilemeye lüzum yok diye düşünüyorum. frig eserlerinin farklı yerlere dağıtılması herhangi bir müzeyi ziyaret eden insanın tam olarak o dönemi algılayamamasına neden oluyor. misal hiç bilgi sahibi olmadan gordion'a giden biri "bunlar da anca tas tabak yapmış" deyip geçer frigler hakkında. oysa sanatın her dalında inanılmaz eserler vermiş olan bir kültürden bahsediyoruz.

    yine friglerdeki din olgusuna ilişkin insanların güçlü fikirler edinmesine olanak sağlayacak olan eserlerden tanrıça men ve kibele'nin ender heykelleri ile frig mimarisinin hayati parçalarından biri olan dış cephe seramiklerinin en güzelleri yine anadolu medeniyetleri'nde sergileniyor. gordion'da ise bu din ve mimariye ilişkin bölümlerde iki elin parmağını geçmeyecek kadar eser bulunuyor. mesela şu ve şu neden gordion'da değil de altındağ'da? veya böylesi bir demir işçilik örneğini niye gordion'da göremiyoruz. bakın gordion müzesi'ndeki ilgili kısımda friglerin demircilik uygulamalarına dair gösterilen eserler bunlar!

    ben sıkı bir frig medeniyeti hayranı olduğum için gordion'un küratörlerine epey küfür ettim açıkçası. sadece friglere ait eserlerin olduğu bir müze yapıp o medeniyetin en kıymetli ürünlerini sergileyememek çok komik bence. aslında bu yazıda müzenin içeriği hakkında bilgi vermeyi hedeflemiştim ama yazarken sinirlendiğim için anadolu medeniyetleri müzesi ile bir karşılaştırma gibi oldu sadece, üzgünüm.. başka bir entry'de derlemeye çalışacağım diğer konuyu.
  • gordion'un dünya mirası ilan edilmesiyle birlikte üzerine daha çok düşülmesi ve ciddi düzenlemeler yapılması gerektiğini düşündüğüm müze. kişisel gözlemlerimin bir kısmını zaten önceki entry'imde belirtmiştim ama şu an değinmek istediğim farklı bir konu var.

    gordion müzesi'ndeki eserlerin kronolojik düzenini yetersiz ve kafa karıştırıcı buluyorum. bundan hareketle de müzede teşhir eden eserlerin künyelerinde, envanter numaralarında ve bilgi levhalarında sil baştan bir düzen kurulması şart. müzeye girdiğinizde arkeolojik anlamda beş farklı tarih dönemi sizi karşılıyor. müze yönetimi bunları "geç tunç çağı", "erken demir çağı", "erken frig dönemi", "orta & geç frig dönemi" ve "helenistik dönem" olarak belirlemiş. ama tam da bu noktada temel sıkıntı şu ki; erken, orta ve geç frig dönemleri zaten sırasıyla erken demir çağı ve helenistik dönem arasında bir yerlere tarihleniyor. fakat bu, eser künyelerinde veya bilgi panolarında belirtilmiyor. müze ziyaretçileri her zaman arkeolog veya antik dönem tarihçisi olmak zorunda olmadığına göre bazı şeyleri insanlara mümkün olan en net şekliyle anlatmak zorundasınız.

    diğer bir bağlantılı konu ise eser künyeleri. pek çok buluntunun hangi döneme tarihlendiği veya keşif yeri künyelerde belirtilmemiş. oysa ki dünya mirası ilan edilmiş bir alanda hangi höyükten hangi eser çıktıysa bunların incelikle kayıt altına alınması ve ziyaretçiye sunulması gerekiyor. müzede sadece hacıtuğrul höyüğü ile küçük höyük isimli yerden çıkartılan eserlere dair ayrı bölümler var. buradakiler dışında sergilenen diğer materyaller nerede ve ne zaman bulunmuş; hiçbir bilgi sahibi olamıyorsunuz. künyelere kabaca "erken frig dönemi" veya "orta frig dönemi" yazılıp geçilmiş. orta frig dönemi dediğimiz aralık kabaca üç yüzyılı kapsıyor ki bir çömleğin milattan önce 800 yılında yapılmasıyla 500 yılında yapılması arasında ciddi bir fark var. insanlara bunu anlatmak zorundasınız.

    ve son olarak yinelemekte fayda görüyorum: artık anadolu medeniyetleri müzesi'ndeki önemli frig eserleri gordion müzesi'ne taşınmalı. ben tarihi, doğduğu yerde görmenin ve öğrenmenin önemli olduğuna inanıyorum. gordion'un tarihini anlatan eserler gordion'da sergilenmeli; 100 kilometre uzaktaki altındağ'da değil.
hesabın var mı? giriş yap