*

  • uzun koştular.
    20. yüzyili aşarak geldiler.
    geriye dönmediler.
    kim ki tek yönlü yola girer, dönmez geri.

    kimse sormadi isimlerini, cisimlerini.
    „misafir işçi“ dediler.

    binlerce, yüzbinlerceydiler, milyonlari buldular.
    orada kaldilar, vardiklari yerde.
    deportasyon, rotasyon planlarina tinmadilar bile.

    vahşi yerliler, isci göçmenlerin tek renkli cumhuriyeti nasil cok renkli cumhuriyete dönüştürdügünü farkedince kafalarini kasimaya basladi.
    çoğunluk „yabancilaşma“, kimileyin „kazanim“ dedi.

    artik alttakiler ve üsttekiler yoktu, sadece „yabanci“ ve „alman“ vardi.
    ülke, cok kisa zamanda „yabancilar problemi“ alaninda deneyler yapacak
    uzmanlar cikardi ortaya. „yabancilar uzmani“ şahsiyetler, çagin en yakici
    sorusuna cevap aramaya başladilar: ne yapilmali?

    etnologlar cagrildi. seminerler yapildi. konferanslar düzenlendi.
    kurtuluş pedagogları kollari sıvadı. kurbanlar yaklaştı, sosyal jandarmalar
    nöbete geçti. „yabanci kültür“, böylece çembere alinmişti.

    hassas burunlu tazilar, real kapitalizmde yeni pazarlar keşfettiler.
    kücük, büyük yayinevleri yürek yakan ürünler ürettiler: roman, siir....
    hepsi, ama hepsi okuyucu kitlesinin atar damariydi sanki. acima, acinma, paternalizm, hristiyanlik ideolojisi basilip yayinlanan mallarin icerigine egemendiler.

    konuya taraf olanlar ne düsünür, ne ister, kimsenin umurunda degildi.
    itilmişler seslerini duyuramiyordu. onlar, onlara göre kendi kendilerini temsil edemezdi, birilerince temsil edilmeliydiler.
    türkler, kendileri icin cizilen fantom resme benzemek durumundaydilar.
    bu üstün sanat eseri tabloyla hissettirilmek istenen sey acik ve secikti: biz yukarida, siz asagida.

    almanliktan baska her sey olan yabani „yabancilar“, kisa sürede hijyenik-klinik
    ülkenin insan manzaralarini degistirdi.

    alman dilinde doga afetleri icin kullanilan terimler yeniden canlanip ayaga kalti: baskin, akin, ökolojik denge v.b...
    bir gece yildizlar parladi ren nehrinin üstünde.
    gökyüzü acikti, maviye boyanmisti.
    sessiz bir yel esti daglardan, ovalardan. german halki yüksek tepelerde, ates etrafinda dans ettiler. iste tam o sirada turkuvaz renkli, büyük harflerle yazili kurtarici mesaj göründü samanyolunda: a s i m i l a s y o n.
    birbirine sarilmalar, öpüşmeler... büyük rahatlama...
    bu tam olarak tarihi bilinmeyen mehtapli geceden sonra göcmenlere „bizim yabanci hemsehrilerimiz“ adi konuldu. gerci „hemsehri“ ve „yabanci“ birbirine tezat teskil ediyordu, olsun, onlarin zaten yurttaslik hakki yoktu.

    zaman geldi, „asimilasyon“ kavrami cag dışı kaldi; sosyologlarin yardimiyla
    asimilasyon, yerini entegrasyona birakti.
    kisa bir zaman sürecinde üretilen resmi ideoloji halk tarafindan benimsendi.
    sürüler, kaval sesine uydular.
    mechul varlik böylece kendi öz adini kaybetti.
    artik italyan, ispanyol, yunan, türk vardi.
    antonio, carlos, elenie, elif yok oldular.
  • o değilde bu amına koduğumun yasasını hangi dalyarak onayladı da, bu boş beleş, işsiz güçsüz saplar oraya yollandı? dededen toruna bunların oy veren piçleri ile uğraşıyoruz şu an amk.
hesabın var mı? giriş yap