• göreceli bir iktisadi kavramdır. ekonomik açıdan kapitalizmi seçen ve kapitalist sistemin palazlanmış gayrisafi milli hasıla oranlarına ulaşmak için yırtınan ülkelere, gayrisafi milli hasılası yüksek ülkeler tarafından yapıştırılan etikettir. ekonomik anlamı dışındaki alanlarda kullanılması anlamsızdır.
    (bakmayınız: bir ulkenin geri kalmis oldugunu nasil anlarsiniz)
  • kaplumbağalarda sık rastlanan bir semptomdur.
  • kultur biyografisine bakmadan bunu anlayamayız.
    (bkz: banu alkan)
  • cocuklugumdan beri neden bazi ulkelerin ve basta kendi ulkemin geri kaldigini bazilarinin gelistiklerini merak edip dururdum. en basta sebep olarak egitimsizligi gosterdim, sonra dindarligi, muhafazakarligi sonra kulturu sonra ozgurluk yoksunlugunu sonra da calisma ahlaki eksikligini. en sonunda butun bu alanlardaki eksiklik ve bozukluklarin bir araya gelerek gelismemislige yol actigini ve butun bu alanlardaki eksiklik ve bozukluklarin temel sebebinin genetik olduguna karar verdim. konuyla ilgili bazi entryleri bir araya topladim.
    (iq/#32698964)
    (iq/#31834410)
    (osmanlı'nın zengin türk aileleri katletmesi/#31121129)
    (why nations fail/#32375264)
    (kadrolaşma#31562407)
    (yahudi/#31646243)
    (osmanlı niye japonya olamadı/#33780822)
    (yavru köpeği pencereden atan lise öğrencisi/#33781275)
    (evrim teorisi/#32400859)
    (dindarların düşük zekalı olması/#32229506)
    (pedigree collapse/#32360394)
    (osmanlı'da bilimsel buluş yapılmaması/#31034017) ek: dolayli olarak dusuk zekanin sonucui
    (ankara metrosu'nda öpüşme eylemi/#34086511)
    (nizip savaşı/#32297841) ek: dusuk zekanin sonucu
    (türk erkeklerinin şiddet sorunu/#33833661)
    (türkiye ve akraba evliliği/#29656565)
    (fazıl say/#30623409)
    (bütün islam ülkelerinin geri kalmış olması/#30256611) yanlis bir analiz yapmisim, surda #31121129 anlattigim zeki insanlarin secilememesi asil sebep.
    (çalışma ahlakı/#27146377) bu calisma ahlaki surda #31121129 anlattigim secilim sayesinde ortaya cikti.
  • bir ülkeye bir anlayışa yapıştı mı peş bırakmayandır. yıl olmuş 2013 halen gazetelerde "ünlülerin gerçek isimleri, belki de sizin hemşehriniz" tarzı haberler yapılıyor. sonra da vay efendim cernde niye yokuz, neden projeleri çinli mühendisler yapıyor. gerçi ben de cernde yokum ama amaç sisteme verip veriştirmek, şu internet haberciliği oyunu bitse ya artık.
  • abd’nin olası bir güç gösterisine karşı içgüdüsel olarak karşılık vermesi neticesinde olağan dünya savaşı kaçınılmaz raddede. tıpkı 1. dünya savaşına götüren, geri kalmışlığa tahammül edemeyecek olan almanyanın savaşa girmesi ile eşdeğer. bunu almanya-abd perspektifinde batılı devletlere indirgemek yanlış olur.
    geri kalmak istemeyen her devlet taraf olmanın yetirdiği yükümlülükler neticesinde savaşın parçası olmaktan geri durmayacaklardır.
  • yeni dünyada geri kalmışlığı aşmak eski dünyada olduğundan daha zor değil. şöyle açıklayayım;

    artık toplumlar birbirlerine daha entegre ve enformasyon paylaşımında oldukça eli açık davranıyorlar elbette bu paylaşımlar sınırlı bölgeler için geçerli örneğin ab ülkeleri arasındaki entegrasyon ile latin amerika ülkeleri arasındaki entegrasyon ya da rusya-çin arasındaki entegrasyon için farklı farklı yorumlar yapılabilir. ancak bu durum düzenin değişmediğini göstermez aksine sınırlı biçimde olsa da tüm toplumlar birbirlerine ne kadar ihtiyaç duyduklarının, birbirleri ile birlikte adım atmadan geleceği inşa etmenin ne kadar zor olduklarının farkına varıyorlar hem yavaş yavaş hem de çok hızlı biçimde. bu hız meselesi de ayrı bir mevzu neyse.

    artık bir toplumun gelişmişlik ya da gelişmekte olan ülke konumuna gelmesi için bundan 100 yıl önceki dinamiklere (tümüyle) ihtiyacı yok peki neye ihtiyacı var? öncelikle dürüst ve açık bir toplum olmaya ihtiyacı var en baba kriter bu. bundan sonra her toplumun coğrafi duruma göre geliştirme kalemleri sıralanabilir. atıyorum 300 yıl önce gelişmemiş bir toplumdan, gelişmiş bir topluma geçmeniz için 50 yıla ihtiyacınız varsa şimdi 20 yıllık samimi bir çaba ile geçmişteki 50 yılın gelişmişliğini yakalayabilirsiniz. elbette biraz farazi konuşuyorum ve işin ehli değilim sadece gördüklerimden yola çıkıyorum her neyse.

    varmak istediğim şurası ki bu yazacaklarım herhangi bir siyasi parti ya da günümüz şartları ile ilgili değil zira günümüz siyasi ortamını değerlendirirsek söyleyeceklerimin pek bi anlamı kalmaz.

    türkiye için bu saatten sonra umut yok demek bence imkansız her zaman umut olduğunu düşünüyorum çünkü çarpık da işlese, şimdilik bazı ideolojilerin tekeli altında da olsa kimi kurumların oturmuş olduğunu görüyoruz örneğin hukuk. evet hukuk açısından iç açıcı sonuçlarla karşılaşmayabiliriz ancak bunu kararlar ölçeğinde değil kurum ölçeğinde değerlendirirsek o zaman içimiz biraz ferahlayabilir zira biz her ne olursa olsun ab uyum yasaları çerçevesinde geliştirilen bir hukuk sistemine sahibiz. kişilerin ferdi kararları bu durumun tersini göstermez. kişiler ve partiler bugün varlar yarın yoklar. bunun dışında demokrasiyi ele alabiliriz. demokrasi her çevreden -ister göstermelik olsun ister samimi- sıkı sıkıya korunması istenen bir olgu olarak görülüyor. ki bu oldukça büyük bir gösterge. gelelim güçler ayrılığı ilkesine işte burada ilkedeki hukuksuzluktan, işleyiş bozukluğundan ve ilkesel olarak değişmeden söz edebiliriz. ama bu yine de ilkenin terk edildiği anlamına gelmez. bunu söyleyebilmek için büyük kanıtlarımızın olması gerekir. 10 küsür yıllık bir iktidarın bu ilkeyi hiçe sayması bu ilkeye dönülemeyeceği anlamına gelmez.

    tehlike nerede peki? tehlike kültürel tabakaların, sosyal tabakaların değişiminde yatıyor yani eğitim reformlarının keyfi ve gelişigüzel yapılmasında yatıyor, sosyal devlet anlayışının "beni iktidar yapan tarafın karnını doyurayım da gerisinin bi önemi yok" olarak icra edilmesinde yatıyor. bu şu demek: 16 yıllık akp iktidarını ayakta tutan en önemli faktör yani sosyal yardımların bu denli fazla oluşu, vakıf ve stk'ler aracılığı ile yoksul kesime göstermelik (ama onu oyalayacak) yardımlar yapılarak, bu kesimin kendilerini geçmiştekinden daha iyi durumda oldukları ilüzyonuna kapılmaları demek. yani sakatlık aslında temel bir yerde, kanser buradan yayılıyor. korkulacaksa bundan korkulabilir ki bu da yine global ölçekte (hemen hemen her ülke için geçerli) değişime uğruyor. zaman geçtikçe ulaşım, bilgi teknolojileri, sağlık gibi unsurlar iyileşmek "zorunda kalıyor". bir elli yıl sonra çok daha az muhafazakar bir toplum olacağız, bir yüz yıl sonra çok çok daha az. bundan kaçış yok o yüzden üzülüyorum, kendi geleceğimden hiç umutlu değilim, küçük ölçekte boku yediğimizi biliyorum ama kahve sohbetinden çıkarsak, olayları değil olguları konuşacaksak işte o zaman uzak gelecekten umutluyum hem ülkem hem dünya adına. umarım yanılmam.
  • toplum bir beden olsaydı sanırım bu bedenin tüm sağlığını bozacak hastalık bu olurdu.

    (bkz: yaşayarak öğrenmek)
hesabın var mı? giriş yap