• nocturnal rites'ın "the sacred talisman" albümünde yer alan harika parça :

    free at last

    hear the voices inside of our minds now
    their message is leading the way
    into the abyss we fall, we're standing at the edge
    we're the prisoners inside of our own dreams
    where the masters are holding the keys
    battling to save our souls, will we ever be set free?

    we'll be free at last, if we stand till the end
    we'll be free at last, if we stand as one
    while all we knew has come to end, we'll be free at last

    they're holding our souls in control now
    we're lost in this maze of our minds
    fighting for our survival, striking back with force
    we're trapped inside of this nightmare
    we sense the light up ahead
    out from the abyss we go, rise up from beyond
  • freenin albümüdür, ayrıca (bkz: free)..
  • amerikan tarihindeki köleliği anlatan bir kitabın'da adıdır.
    orj.free at last: a documentary history of slavery, freedom, and the civil war.

    edit: http://www.freeatlast.org/
  • laila'nın cdsinde de bulunabilen bir simon şarkısı.
  • dr. martin luther king jr.'ın i have a dreamolarak isimlendirilen konusmasının son sözüdür. free at last free at last free at last ...
  • (bkz: madagascar)
  • anonim bir kuzey amerikalı zenci köle ilahisi'dir. kölenin sadece öldüğünde özgür olabildiğini anlatır.
    martin luther king'in ünlü konuşmasının sonunda bu ilahiye gönderme yaptığını zannediyorum.
  • 24 kasım 1969'da kaydedilmiş pek leziz mal waldron trio albümü. o dönem şimdikinden daha özgürlük meraklısı olan ecm'in [daha doğrusu manfred eicher'ın] çıkardığı ilk albüm olarak bilinir, bir başka deyişle: ecm 1001.

    amerika'nın ve sendikalaşan piyasa müziğinin tadını yeterince aldıktan sonra avrupa'ya açılmaya karar veren waldron'un başyapıtı olarak nitelendirilebilir free at last. belki de bu yüzden albümün adı budur. yanılmıyorsam aynı yıl fransız plak şirketi musica'dan çıkan ursula'nın ardından avrupa'daki ikinci albümü büyük ustanın.

    kontrbasçı isla eckinger ve davulcu clarence becton'la yola çıkmış waldron. durun, hemencecik "ama bu isimler öyle pek bilindik sideman'ler değil, neyin nesidir?" demeden önce isviçreli eckinger'in aynı zamanda sağlam bir vibrafonist olup dizzy gillespie, philly joe jones ve horace parlan'ın orkestralarında çalabilecek genç yeteneklerden biri olduğunu hatırlatmak isterim. chet baker bile -canlı performanslarında yumuşacık kontrbasçı isteyen ve pek pimpirikli baker!- eckinger'la tura çıkmış. becton ise biraz daha mal waldron'la kariyeri örtüşen bir davulcu. afroamerikan; başlarda coleman hawkins, lucky thompson, thelonious monk, bobby hutcherson, joe henderson ve woody shaw gibi kendini çoktan kanıtlamış duayenlerin yanında çalıp/takılan ve pişen becton, kısa süre sonra sektörün "işini iyi yapan" adamlarından biri haline gelmiş ve waldron tarafından kaçırılmamış. [sonunda waldron gibi avrupa'da yaşamaya karar vermiştir.]

    albüm bütünüyle huzura kanat açan bir albatros gibi süzülüyor havada; waldron'un bestekârlığındaki değişimi vurgulayan rat now'la başlıyoruz albüme, tıpkı kurşuni gökyüzüne uyanılan sonbahar ortası sabahlardaki gibi. becton'ın atakları ve waldron'un hemen birkaç salise gerisinden gelen eckinger'in yer yer bağımsızlığını ilan edişi -soloya dikkat etmek gerekiyor; her iki usta sideman için- kesinlikle cezbedici. minimalizm dersi veriyor waldron, 20. yüzyıl modern kompozisyonistlerine selam durduğu aşikâr.
    naifleşmesini beklediğimiz albüm sakin ve dipten ilerlemeye devam ediyor balladina'yla. eckinger burada farklı bir role soyunarak "hem melodi üreten, hem eşlik eden" halde sürdürüyor çalmayı. waldron miles davis'in dediği gibi "kendine özgür çalıyor", her zamankinden.

    gelelim beni, bizi en çok vuran o müstesna esere;
    1-3-234, d-ab-c/f#-c-f ile başlar ve istediği yere götürür bizi. sadece dört dakika beş saniye süren bu çok farklı eserin waldron'ın steve lacy'yle birlikte alegorik, monk takipçisi ve romantik ruh halinin big bang'i olduğunu varsayarım, öyle görürüm. albümü unique bulmayan popülizm yalakası orta-akım idrarı scott yanow'a nefis ayarlar vermiştir bu kayıt, yeniden yorumlamanın pek olanaklı olmayışı da fazlasıyla "özgün" olduğunun bir yansıması bana kalırsa. peşine gelen rock my soul'a nasıl da zemin hazırladığı son kırk saniyesinde gizlidir.

    bluesy yorumlanmamış bir willow weep for me de albümün niteliğini bizlere açıklar nitelikte; eklektik, karanlık, esrarengiz, bütünüyle duygulara açık. boo'nunsa kapanış parçası olarak değil de yere düşen bedenimizi ayakta tutmak için son çırpınışlar olarak ele alınması en doğrusu olacaktır.

    waldron'un bugüne dek dinlediğim albümleri içinde ayrı yere sahip olması bir yana, baştan aşağı "dikey" çalışıyla bizi kucağına aldığını belirtmek isterim. bu kadar çekici, bu kadar serin ve bu kadar karanlık bir albüm emin olun daha önce icra edilmedi.
hesabın var mı? giriş yap