fransız paradoksu ^*

• fransızların kaz ciğeri, kuzu sarma,her türlü az pişmiş kırmızı et ile beslenmelerine rağmen japonlardan sonra en düşük kolestrol oranına sahip millet olması. işin sırrı her öğün içilen 2 kadeh kırmızı şarap ve yemeklerdeki sarımsakta yatıyor.
• çeşit çeşit peynirler soslar karaciğer ezmeleri ve bolca sigara tuketen fransız halkı arasında kalp krizinin cok ender gorulmesiyle ortaya cıkan celiski..neyse ki bilim adamları uzun arastırmalar sonucu bunun sebebinin fransızların sofralarından eksik etmedikleri kırmızı sarap oldugunu kesfetmisler..
• çevrede birden fazla fransız bulunmasıyla başlayan, fransızlar'ın aralarında sohbeti koyulaştırması ile ilerleyen, sizin tüm olan bitene fransız kalmanıza rağmen hiçbir şey anlayamamanızla sonuçlanan vahim durum. paradoxe français.
• çözümü için (bkz: resveratrol).
• (bkz: şarap içmesinler üzüm yesinler)
• bütünlenmiş orwellian fransız paradoksu:
  
  1. bütün hayvanlar özgürdür, bazı hayvanlar daha özgürdür.
  2. bütün hayvanlar eşittir, bazı hayvanlar daha eşittir^*.
  3. bütün hayvanlar kardeştir, bazı hayvanlar daha kardeştir.
  
  (bütün bu ayetlerin tefsir ve açımlanmasına, kazılmasına ihtiyaç göründüğünden de fazla.)
  
  (bkz: french connection/@ibisile)
  (bkz: özgürlük eşitlik kardeşlik/@ibisile)
• "amerikan diyabet birliği, diyabeti önlemek için alkol tüketilmesini önermemektedir, ancak hafif alkol tüketimi diyabet riskini azaltabilir (aşırı alkol tüketiminin vücut sistemlerine anlamlı derecede zarar verdiği kesin ve açıktır) buna benzer tartışmalı bir durum düşük seviyede alkol tüketimi ile kalp hastalıkları arasında da vardır ve buna “fransız paradoksu” adı verilmektedir (fransızlar görece fazla doymuş yağlı besinler tükettikleri halde koroner kalp hastalığından yine görece daha az etkilendikleri için bu isim verilmiştir)"
  
  kaynak
• fransızlar tereyağında yüzen çöreklerle beslenir, içi yağ dolu pastalar tüketirler.kahvaltıları bile baştan aşağı espresso ile yıkanmış pain au chocolat'tır . yulaf ununun esamesi okunmaz. yine de fransızlar avrupa birliği ülkeleri arasında kalp hastalıklarından ölüm oranının en düşük olduğu millettir. bu oran kuzey amerika'nın oranıyla kıyaslanamayacak kadar düşüktür. bu durum fransız paradoksu olarak adlandırılıyor, bazı araştırmacılar göre işin sırrı şarapta, özellikle de kırmızı şaraptadır. daha belirgin olarak, polifenol ailesinden bir antioksidan olarak resveratrolü işaret ederler.
• 1819 yılında irlandalı doktor samuel black kalp krizi konusunda çalışmalar yaparken, ülkeler arasında fransızlar lehine belirgin bir fark saptamıştı. frankofil olmanın en moda olduğu günlerde bu bulguları fransa'nın yumuşak iklimine ve kültürel özelliklerine bağlamıştı. eee, koskoca ihtilali yapan bir millet daha uzun yaşamalıydı. doktor bey farkında olmadan bulduğu gerçekleri biraz manasız temellere dayandırınca herşey unutulup gitti. 1995 yılında danimarkalı araştırıcılar günde 3-5 kadeh şarap içenlerde kalp krizine bağlı ölümlerin yarı yarıya azaldığını ispat ettiler.devreye amerikalılar girmese olmazdı tabii ki. ortada çözülesi bir açmaz vardı. amerikalılar ve fransızlar çok fazla yağ ve şeker tüketiyordu. ancak fransız'ların kalple ilgili sorunları belirgin olarak daha az oluyordu. detaylar araştırılınca farkın kırmızı şarap olduğu saptandı. zaten fransızlardan pek de hoşlanmayan amerikalılar bu önemli bulguya fransızlara uygun karmaşıklıkta bir isim verdiler: 'fransız paradoksu'!deyim öyle bir tuttu ki tüm dillerde kabul gördü.
  
  kaynak
• bir üstteki yazar çok yerinde tespitler yapmış, ama bu tespitlere kesinlikle kırmızı şarap da eklenmeli. yani hem şarap, hem de faydalı yağların, bol proteinin ve az karbonhidratın tüketildiği bir diyet..
  bir de ben bir ek tespitte bulunacağım: fransız nüfusunun çok büyük bir kısmı kahvaltı yapmıyor, yani kahve + kruvasan o kadar da yaygın değil; bir çoğu sadece kahve içiyor ve 12:00-14:00 saatleri arasında da sağlam bir öğlen yemeği yiyor. yani adamlar geleneksel ve de gayri ihtiyari olarak ıf diyeti uyguluyor^* bu da kanımca fransızların obezite ve diyabet problemleri yaşamasını önlüyor.