• ishkanani ya da fierce people* olarak adlandırılan sözde güney amerika yerlilerini araştıran antropolog bir baba ve yaz tatili için ziyarete gitmiş bir oğul ve hikayeye dahil olan aile hakkında bir film.

    http://www.fiercepeoplemovie.com/
    http://www.lionsgate.com/profile/fiercepeople.php
    http://www.apple.com/…ers/independent/fiercepeople/
  • 2005 yapimi, griffin dunne filmi. dirk wittenborn'un kitabindan uyarlanmistir. basrollerde anton yelchin ve diane lane var.
  • napoleon chagnon'un yanamamöler'le ilgili 1983 yılında yazdığı etnografik bir kitap.
  • ayrıntı yayınları tarafından vahşi insanlar ismiyle basılan dirk wittenborn kitabı;

    the o.c. ya da bizdeki uyarlamasıyla med cezir dizisini bilmeyen kalmamıştır. fakir bir muhitten zenginler arasına gelen zeki, yakışıklı, cool bir genç, burada zenginlerin ortamına girer, ona kol kanat geren aileden aldığı destekle kendini kabul ettirir, zengin kızı tavlar. bu hikaye de benzer bir formata sahip. annesi uyuşturucu bağımlısı, babası ise çok uzakta, yerli bir kabileyle ilgili araştırmalarla meşgul antropolog olan gencimizin, annesiyle birlikte zengin bir adamın yanına gitmesi ve orada yaşadıklarını okuyoruz.

    on beş yaşında bir gencin aşkını, cinsel hayatını, hoşlandığı kızı onun gözünden gereksiz romantizm ve ''sevgi içimizde'' fantezisine kapılmadan gerçekçi ve yer yer de ironik bir dille anlatan tüm kitapları çok sevdim bu zamana kadar. hatta en sevdiklerim bunlar oldu genelde. bu da öyle. enfes sevişme pasajları, gerçekçi duygular, cümleler ve iyi bir espri anlayışı... ne var ki bu kitabın asıl olayı on beş yaşındaki finn' in hayata bakışı; hayatı, insanları yorumlayışı; aşkları falan değil. kitap, adının hakkını verecek şekilde vahşi insanları anlatıyor. ama bu vahşiler, on beş yaşındaki kahramanımızın babasının incelediği ilkel kabilenin bireyleri değil, zenginler. zenginlerin kendi dünyalarındaki sorunlarını, birbirleriyle olan sorunlu ilişkilerini, iletişimlerini hatta daha doğru bir ifadeyle iletişimsizliklerini yeraltı edebiyatı diline yakın sert bir dille anlatıyor dirk wittenborn. az önce bahsettiğim gibi tüm bunları on beş yaşındaki bir çocuğun gözünden yapıyor olması kitabı benim için eğlenceli ve fazlasıyla ilgi çekici kıldı. keza finn kadar, finn' in aşk yaşadığı maya da tavırlarıyla, cümleleriyle çok kışkırtıcı, seksi, eğlenceli ve dikkat çekici bir kız. güzel bir kısa bölümlü dizi ya da film senaryosu olabilirmiş bu hikaye ki belki de olmuştur bilmiyorum.

    ayrıntı yayınları benim her zaman güzel olduğunu bildiğim ama son döneme kadar pek de önem vermediğim bir yayıneviydi. her okuduğum kitapta daha da seviyorum kendilerini. kitabı sevdim, beğenerek okudum ama öyle mutlaka okuyun falan diyeceğim bir kitap da değil tabii. hatta yer yer en büyük övgüyü verdiğim gerçekçilikten uzaklaşmış da bence. en azından finn ile süper zengin adamımızın arasının bu kadar iyi olmasına bir türlü ikna olamadım kitap boyunca. keza yine 114. sayfadan ana karakterin kendini ''ben delinin tekiydim'' diye tanımlaması da benim hiç haz etmediğim bir şey. hele hele bu tarz kitaplarda ana karaktere atfedilen çılgın, deli, psikopat, aykırı vb. tanımları çok yapmacık ve gereksiz buluyorum. buna rağmen kitabı keyifle okumaktan da hiç alıkoyamadım kendimi. bitirmek gerekirse; sürükleyici, akıcı, eğlenceli, kışkırtıcı, vasat bir hikaye.

    --- spoiler ---

    tsirtünü sıyırdım. göğsünü bir kere, sonra ikinci kez öptüm ve bu süre içinde, hemşire kapıyı çalıp tekrar odaya girmeden önce, göğsünün sertleşip dudaklarımda istiridye pembesinden mercan kırmızısına döndüğünü görebilmiştim. her şey çok kısa sürmüştü ama bir bütünlüğü vardı. gerçek dışıydı ve acayipti. sanki benim dışımda ama bunu daha çok hak eden birinin başına gelmiş gibiydi. olayın en çok sevdiğim yanı buydu belki de.
    (ayrıntı yay. - 1. baskı - sf: 111, 112)

    demek istediğim şu ki bizim gibi evcilleştirilmiş yaratıkların tersine, onlar hala insan. olay sik/öldür meselesinden ibaret. eğer birbirlerini severlerse sikiyorlar. sevmezlerse öldürüyorlar.
    (ayrıntı yay. - 1. baskı – sf: 129)

    bakireler iki gruba ayrılır. s' yle başlayan o sözcüğü seven ama o şeyi yapmak istemeyenler ve o sözcükten nefret eden ama o şeyi yapmaya bayılanlar.
    (ayrıntı yay. - 1. baskı - sf: 129)

    maya' yla ben de banyoları temizledik ve arada, tutkuyla yiyiştik. öyle ki penisim, klozetin üzerindeki son öpüşmemizden bryce' la atlarına binip evlerine gitmek üzere yola çıkıncaya kadar inmek bilmemişti. (ayrıntı yay. - 1. baskı - sf: 130)

    son zamanlarını eş değiştirerek geçirmiş eski bir evli çift gibi, ikimiz de birbirimizin mutlu olmasını istiyorduk ki başkalarıyla mutlu olabilelim. (ayrıntı yay. - 1. baskı - sf: 139)

    eğer yaşamak istiyorsam, bir şeylerin değişmesi gerekiyordu. ama neyin değişmesi gerektiğinden ve nereden başlayacağımdan pek emin değildim.
    (ayrıntı yay. - 1. baskı - sf: 323)

    amerika' da insanlara herkesin zengin olabileceğini öğretiyorsunuz. zenginlerden nefret edecek olurlarsa, asıl nefret ettikleri şey kendileri olsun diye. bu fikir insanları hareketsiz kılıyor
    (ayrıntı yay. - 1. baskı - sf: 331, 332)

    insanın on altı yaşında olup da kendini tekrar genç hissetmek istemesi çok tuhaftı.
    (ayrıntı yay. - 1. baskı - sf: 401)

    --- spoiler ---

    edit: marti uctu nickli yazarın entrysinden öğrendiğim üzere 2005 yılında griffin dunne tarafından sinemaya uyarlanmış, izlemek gerek.
hesabın var mı? giriş yap