• folk indie grubu...(bkz: devendra banhart) (bkz: vetiver)
  • kus tuyu yastik uykularina cok yakisan marissa nadler sarkisi. flora, flora diye sayiklarken bir de bakmissiniz uyumussunuz bile.

    feathered failures on my knees
    i broke my back from missing thee
    i turned to brittle barren worlds
    i hear you’re living with the girl

    sara sara eyes of blue
    sara sara in love you
    she knows you had a woman fine
    with eyes as deep as brandy wine

    flora flora, flora flora , flora flora
    flora flora, flora flora, flora
    flora, flora, la da dum
    flora flora you knew her then
    you plucked her from her fields of men
    and all at once it came to me
    under my favorite lonesome tree

    sara sara eyes of blue
    sara sara in love with you
    she knows you had a woman fine
    with eyes as deep as brandy wine
    flora flora, flora flora , flora flora,
    flora flora, flora flora, flora
    flora, flora, la da dum

    feathered failures on my knees
    i broke my back from missing thee
    i turned to brittle barren worlds
    i hear you’re living with girl
    sara sara eyes so blue
    sara sara in love with you
    she knows i was your woman fine
    with eyes as deep as brandy wine
  • songbird'de skinse karşılık gelen seçenek. kuşunuzun tüylerini boyuyorsunuz bi anlamda işte...
  • buckethead'in 7 parçadan oluşan 4 ekim 2013 tarihinde çıkarttığı deneysel rock, avant-gard tarzındaki 59. albümü.

    http://www.youtube.com/watch?v=dvv2rrqwhf4
  • anastasia dimou adli sahsin new wave'e goz kirpan sounduyla on plana cikan electronic pop grubu.
  • andrew weatherall'ın mükemmele yakın bir ritm yakaladığı şarkıymış.

    https://open.spotify.com/…ck/7jna9vtwc7wmd1ay9bct3r
  • sololara bitmeyen, daha çok riff seven insanların bayılacağı şarkı. hele bir de gizliden gizliye bas gitar sevgisi varsa bu şarkıyı dinlerken anlık dikkat kesilmeyle mest olurlar.
  • "knowing little of your wounding
    share our mending all the same."

    gibi bir sözü barındıran çok güzel bir a perfect circle şarkısı.
  • a perfect circle'ın eat the elephant albümünün en iyi parçalarından biri.

    damage has defined our border
    all that matter forged in flame
    knowing little of your wounding
    share our mending all the same
    weight of words and wars we carried
    ı'm like you, just like you
    eyes of secret and storm and story
    but shared, and well, we'll make it through
    sadness like a pendulum
    pulls us round and to and fro
    onus fate and undo odium
    armor, anchor, lead and stone
    by the telling let them become
    will they all be feathers?
    eyes of secret storm and story
    show and tell, we'll make it through
    onus fate and undo odium
    armor, anchor, lead and stone
    by the telling
    may they become
    may they all be feathers
  • fragman, detayli bilgi ve analiz icin link

    cannes'da elestirmenler haftasi buyuk odulunu kazanan drama filmi. daha once misir'in onemli yonetmenlerinin asiatanligini yapan omar el zohairy'nin daha onceki kisa filminden aldigi destekle cektigi film ilk uzun metraji. 41. ıstanbul film festivali'nin genc ustalar bolumunde izlenebilir.

    modernitenin getirdigi tum kapital duzenin tam ortasinda sikisan insanin konumu nedir? 21. yuzyilda bile patriyarkanin son surat hukum surdugu ortadogu topraklarinda olmak buna nasil bir katman ekler? duzene uyum saglamamayi secmek mumkun mudur?

    --- spoiler ---

    izole bir fabrika alani ile cevrili, mekanin ve dahilindeki her seyin kohnelesip curudugu son derece distopik bir misir kasabasindayiz. fabrika bacasinin neredeyse icinde oldugu ev de dokuluyor. patriyarkanin boyundurlugundaki kadini sadece gorev alanlarinda is basinda goruyoruz, cismi sureti sozu yok evin icinde. ta ki evin monoton duzenini ve rutinini bozacak olan dogum gunu kutlamasina kadar. ev bir gunlugune ucuz dekorasyonlarla renkleniyor, calgi ve sihirbaz ile monotonluktan bir nefes uzaklasiyor. ancak isler planlandigi gibi gitmeyip evin gecimini saglayan baba horoza donusene dek... evin geliri yok oldu, ustune artik besleyecek bir bogaz daha var. muhtemelen omru boyunca pasif kalip gorev alani disina hic cikmamis kadin ustlenmek zorunda kaldigi yeni rol dolayisiyla artik donusmek zorunda. calismasinin bile yasak oldugu bir toplumda bunu nasil yapacak? ustelik asiri burokratik engeller ve etrafindaki cikarci kesime ragmen? kosullar kanunlari degistiremese de kadina biraz alan acabilir mi? pek oyle olmuyor ve biz yenilen, pes etme luksu olmadan tekrar deneyen, ve yine yenilen ama mecburen yine deneyen bir kadin izliyoruz. kocasi horoza donustugunde bile hizmeti esirgemeyen, evdeki konumunu (!) zerre sarsmayan bir kadin... basina gelen her felakette hicbir tepki vermeden yuzunu yikayarak arinmaya calisan kadin, en sonunda donusumunu ellerindeki kani yikayarak tamamliyor, bu kadar pisligin icinde saf kalamamasi elbette ki kacinilmaz son.

    mesajini en guzel verdigi anlardan biri dogumgunu sekansinda kadini kadraja adamlarin arasinda sikismis bir vaziyette kucaginda cocukla konumlandirdigi andi.

    amerikan imgesi olarak fast food ve tvdeki ingilizce yayinlar uzerinden sahte cennet vurgusu mu yapiliyor? (babanin bir gun size boyle bir havuzlu ev vs alacagim hayalleri ile de birlestirirsek) yoksa "bu sistemi siz basimiza bela ettiniz, bak ne haldeyiz" mesaji mi? ben cozemedim.

    --- spoiler ---

    uzun suresine ragmen kliselere ve tekrarlara dusmeyen film, derdini anlatmak icin acele etmiyor, ki elestirdigi konularda o kadar malzeme var ki. yonetmenin dram icinde yarattigi mizah da neredeyse ortadogu harmanli bir roy andersson ruzgari estirmis desek abartmis olmayiz.

    ve cannes'da nespresso grand prize, fipresci gibi prestijli odullerle adini duyuran filmin (su an icin 16 odul, 12 adayligi mevcut) kendi ulkesinde gordugu muameleyi buraya alintilayalim:

    "film, gösterimin yapıldığı gece, "mısır'daki yoksul mahallelerin yanlış ve zararlı tasvirini" protesto etmek için gösterimden ilk çekilen aktör şerif münir'in önderliğinde başlayan bir saldırıya maruz kaldı. cumhurbaşkanı'nın “insana yakışır bir yaşam” ve “dayanışma ve haysiyet” gibi girişimlerini görmezden gelmesini protesto ederek, “yeni cumhuriyet” altında mısırlılar için insana yakışır bir yaşam sağlayan yoksulluk ve gecekondularla mücadele konusunda endişeli olduğunu söyledi. amr adib, "al-hekaya" adlı tv programında. sanatçı, "sanatçının" saldırısını ender görülen bir sakinlikle karşılayıp ona teklifte bulunurken, meslektaşı ahmed moussa filme ve hatta son zamanlarda film yapımcılarını onurlandırdığı için kültür bakanı'na daha sert bir saldırı başlattı ve filmi "hakaret etmekle" suçladı".

    böylece, bir medya ve parlamenter sirk, sanatsal bir meseleyi kendi çerçeveleri dışında ve asgari standartlar olmadan tartışarak ölü zaman harcayarak değersiz bir tartışma başlattı. medyadaki beylerin hiçbiri filmi eleştirmenlerin ve suçlayanların söylediklerinin değerini ve uygunluğunu gözden geçirmedi ve hiçbiri filmin dramatik vizyonu, sanatsal seçimlerinin nedenleri veya tezinin doğruluğu hakkında eleştirel bir şekilde konuşmadı. sadece, eski savaşların içlerinden gelen saf vatansever ajitasyon, aşırılık ve sözlü patlamalar, geri dönüşü olmayan bir şekilde sona erdi. mısır'ı asıl rahatsız edenin, onları reddeden ve gücendirenlerin, neredeyse çeyrek asırdır “sanatsal” tarihlerinde hiçbir şey sunmayanların temsil ettiği kötü sanat olduğunu ve sadece onların sergilediği yüzler ve kötü sesler olduğunu hatırlamak gereksizdir. mısır ekranlarını gece gündüz yalanlarla, uydurmalarla, uydurmalarla ve safsatalarla doldurmak, ona kötü zararlar verecektir."

    fragman, detayli bilgi ve analiz icin link
hesabın var mı? giriş yap