• albümü bir kenara bırakıyorum, uzun bir süredir (yaklaşık 7 yıl) boş bulduğum her 17 dakikanın 12%'sini falan harcadığım part two kısmı hakkında iki manasız kelam etmek istiyorum. tedirgin kelimesini hiç doğru kullanamadım ama bu parça için kullanırsam eminim doğru olacaktır. bir büyücünün oturup hazırladığı şeylerin yaşanmasını beklerken tuhaf tuhaf sırıtması gibi: ne bileyimthe magus'daki conchis gibi; bir yunan adasında çalılıklar arasında 'bekleme odası' levhasını görmek gibi. o odaya girmek gibi. kimin hikayesiydi anımsayamıyorum, roald dahl olabilir. çokça bir metafor olarak kullanılan o hikaye adı gibi: 'lamb to the slaughter'. belle and sebastian'ın bir şarkısında dedikleri *; "eğer takip ediliyorsan arkana bakma." sarı gibi ama mor da gibi.
    gittiğim her turistik yer gibi, yalnız yürümek gibi falan. tamamen görsel şeyler aklıma getiriyor. 10. dakikadan sonra kıyamet kopması gibi. o kadar iyi tanıyorum ki, piyanonun önüne otursam çalarmışım gibi ve tabii nah çalarmışım gibi. en sevdiğim keith jarrett melodisi gibi.
  • albümün kapağındaki ve arka yüzündeki fotoğraflar da keith jarrett'a aittir. parmaklar ve marifet şeytan ikigeni denebilir.
hesabın var mı? giriş yap